"Her a"nın sanat notları
16. Altın Koza Film Festivali başladı!
10 Haziran 2009 Çarşamba 11:10
Bu yıl 16'ncısı düzenlenen Adana Altın Koza Film Festivali, Adana Valisi İlhan Atış, festivale katılan sanatçılar ve çok sayıda davetlinin katıldığı, Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu'nda düzenlenen törenle başladı.
Festivalin bu yılki açılış filmi, anneleri tarafından terk edilmiş ve çocuk yurdunda kalan iki kardeşin hikayesinin anlatıldığı, yönetmen So Yong Kim imzasını taşıyan Güney Kore yapımı ''Ağaçsız Dağ'' oldu. Filmin yönetmeni So Yong Kim, çocuk oyuncular Hee Yeon Kim ve Song Hee Kim'e ise gösterimden önce katılımlarından dolayı Ulusal Uzun Metrajlı Film Yarışması jüri başkanı dünyaca ünlü yönetmen Nuri Bilge Ceylan tarafından teşekkür plaketi verildi.
Festivalden notlar:
212 FİLM, 11 SİNEMA SALONUNDA 395 SEANSTA GÖSTERİME SUNULACAK.
ÖĞRENCİLER FESTİVAL FİLMLERİYLE BULUŞUYOR
16. Altın Koza Film Festivali, ‘Okullar Sinemada – Sinema Okullarda’ projesiyle bu yıl 170’a ulaşacak. Festival kapsamında her yıl gerçekleştirilen etkinlikle, öğrenciler için oluşturulan özel bir seçki film izleme imkanı olan okullara götürülüyor. Film izleme imkanı olmayan okullar ise, Büyükşehir Belediyesi’ne ait otobüslerle sinema salonlarına taşınıyor.
Adana Orotopedia Hastanesi’nde kurulan özel bir sinema salonu ise engellilerin film izleyebilmelerine imkan sunacak. Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi tarafından görme engelliler için sesli betimleme yoluyla hazırlanan ‘Beyaz Melek’, işitme engelliler için ise ‘Sarı Köpeğin Yuvası’ filmleri gösterime sunulacak. Ortopedia Salonu’nda bedensel engelliler için de filmler gösterilecek.
Altın Koza'nın en dikkat çekici jürisi ise; Ulusal uzun metraj film yarışması'nda karşımıza çıkıyor.
Nuri Bilge Ceylan - Jüri Başkanı, Bulut Aras, Füruzan, Mazlum Çimen, Meltem Cumbul, Özcan Alper, Özgü Namal, Prof. Dr. Z. Tül Akbal Sualp ve Uğur İçbak'tan oluşan jüriyi, filmler bu sene çok zorlayacak gibi.
8 Haziran'da başlayan festival, 14 Haziran'da son bulacak.
Ortaya karışık
09 Haziran 2009 Salı 15:34
Çoğunlukla haftasonu etkinliklerine yer verdiğimi farkettim, aslında haftaiçi etkinliklerin az olması da bu duruma sebep oluyor olabilir.
Mekanları araştırırken İstanbul Modern'in haftasonu olduğu kadar haftaiçi de yoğun bir programı olduğunu görünce, yazmak istedim.
Hem çocuklar hem de yetişkinler için programlar hazırlayan İstanbul Modern'i bu hafta da "gidilecek yerler" listesine eklemekte fayda var.
Sergi: Yeni yapıtlar, yeni ufuklar
Küratörlüğünü Levent Çalıkoğlu'nun yaptığı sergi, Türkiye'nin modern ve çağdaş sanatın başlangıç evresinden bugüne geçirdiği süreci yansıtıyor.
Eğitim: Müzede resim çalışmaları
9-10 yaş grubundan çocuklar konu ve teknik bakımından sanatı mercek altına alacak. Etkinlik 7 haziran pazar günü saat:10 00'da uygulanacak.
Kısa film atölyesi başlıyor!
04 Haziran 2009 Perşembe 09:38
Uzun süredir sorulan ve merak edilen "Kısa film" konusu sonunda açıklığa kavuştu. İmdadınıza Akbank Sanat yetişti!
Akbank Sanat'ın, Selim Evci eğitmenliğindeki Kısa Film Atölyesi, 2 Temmuz'da başlıyor.
Ana hedefi, katılımcıya kısa film konusunda bakış açısı kazandırmak olan atölyede; sinema konusundaki teorik bilgilerle, üretim içindeki pratiklerin birleştirilmesi amaçlanıyor.
Katılımcı sayısının sınırlı olması nedeniyle, başvuru için elinizi çabuk tutsanız iyi olabilir.
Atölye ve başvuru koşulları için; burayı ziyaret edebilirsiniz.
Gelelim en sevdiğimiz kısma; etkinlik ücretsiz!
Yine festival, yine biz!
05 Haziran 2009 Cuma 16:33
Türk sinemasının son yıllarda gösterdiği başarılı çalışmalar karşılığını vermeye devam ediyor. En son 61. Cannes Film Festivali'nde jüri üyesi olarak gördüğümüz Nuri Bilge Ceylan şimdi de Paris'te karşımıza çıkmaya hazırlanıyor. Paris'te bu yıl yedincisi düzenlenecek Uluslararası Film Festivali'nin onur konuğu Türkiye olacak.
2-14 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşecek festivale, Cannes Film Festivali'nde geçen yıl "3 Maymun" filmiyle "En iyi yönetmen ödülü"nü kazanan Nuri Bilge Ceylan "onur konuğu" olarak katılacak.
Ceylan'ın yanısıra, festivale bu yıl Türkiye'den Yeşim Ustaoğlu, Reha Erden ve Semih Kaplanoğlu gibi yönetmenler de katılacak.
Festivalin yarışmalı bölümde gösterilecek olan Türk sineması "Son Mevsim: Şavaklar"ın yanısıra, Kazım Öz’ün ikinci uzun metrajlı kurmaca filmi olan "Fırtına" da özel Türkiye sineması bölümünde gösterilecek.
Anlaşılan, Paris'te herkes bizi konuşacak!
"Altın Şehir" Haziran'da da devam edecek
04 Haziran 2009 Perşembe 12:17
Serginin başlığı birçok şeyi akla getiriyor; “bir miti, amacı, arzuyu, umudu”.
Daha önce de bahsettiğim Altın Şehir, 6 haziran'a kadar açık olacak. Serginin ne zamana kadar ziyaret edilebileceği soruluyordu, belki "kaçırdık mı acaba" korkusuyla.
Altın Şehir, meraklılarını bekliyor. Fazla geç kalmayın. Yaz sezonuyla birlikte, katılmaktan çok hoşlanacağınız muhteşem etkinlikler geliyor, sonra zaman sıkıntısı yaşayabilirsiniz.
Tarihte ilk kez, kent sakinleri kırsal bölgelerde yaşayanlardan sayıca fazla durumda. Gökdelenler ve gecekondu bölgeleri dünyanın her yanına yayıldıkça kentler giderek birbirine benzemekte, muazzam kalabalıkların anonimliği içinde bireyi yutmakta. Bu sergide, Lynn MacRitchie, Alexey Moskvin, Lütfi Özden ve Denizhan Özer, içinde yaşadıkları ve çalıştıkları farklı kentleri incelemek için video, enstalasyon, fotoğraf ve resmi kullanarak, güncel kent deneyiminin farklı yönlerini ortaya koyuyorlar.
"Odalar; kişisel müzeler..."
05 Haziran 2009 Cuma 16:32
Bir şey tek cümleyle nasıl anlatılır, sorusuna en güzel cevap bu başlık olsa gerek.
Sadece serginin nerede ve ne zaman olduğunu öğrenmek için yazıyı okumanız gerekecek. Yoksa geri kalanı başlıkta var zaten.
İstanbul Modern Sanat Müzesi’nde Murat Germen ve Orhan Cem Çetin yönetiminde gerçekleştirilen "Çağdaş Fotoğraf Serileri" söyleşi dizisinde bu ay, Danimarkalı sanatçı Annette Merrild’in dünyanın 9 büyük kentinde farklı kültürlerden orta sınıf insanların yaşam alanlarını kaydettiği “Oda Projesi” ve başka sanatçıların benzer çalışmaları ele alınacak.
Söyleşi, 23 Mayıs Cumartesi saat 16.00-18.00 arasında İstanbul Modern Sinema’da izlenebilir.
Germen ve Çetin, insanlar hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olmak için, portrelerinden öte kendileri hakkında çok daha fazla veri içeren yaşam mekânlarına, yani odalara odaklanmanın, kayda değer bir fotografik ifade alanı ortaya çıkmasına yol açtığını belirtiyor: “Hakikatten söz açmışken, misafir geldiğinde ev sahiplerince “ideal” ve en derli toplu haline getirilen odalar, bu hallerinde bile sahipleri hakkındaki ipuçlarını sakla(ya)mıyorlar. Gerilimli iç hallerini en yakın arkadaşları önünde bile öteleyebiliyor insanlar; ama bazen, ya bir mimik ya da sarkastik bir şaka ile belki de buluşmadan biraz önce yaşanmış küçük bir gerginlik ifşa ediliyor ufaktan. Ne kadar toplarsanız toplayın, ne kadar dekore ederseniz edin odalardaki bazı ayrıntılar da bu mimik veya şakalar gibidir; insanı, iç dünyasını, gündemini, hatırlamak istediklerini, tercihlerini, yaşama biçimlerini, artıklarını, atamadıklarını ifşa ederler.”
(Bu yazıyla da ABBA dinlenir sadece;))
Beyoğlu Akademililerinden yepyeni bir sergi
05 Haziran 2009 Cuma 16:32
Beyoğlu Akademililer Sanat Merkezi, yepyeni bir sergiyle sanatseverlerin karşına çıkıyor.
Bugün kapılarını açan "Gelecek Akademi'nin Seyir Defteri" başlıklı sergi, 13 Haziran'a kadar sürecek.
Pazar hariç her gün açık olan merkez, Beyoğlu Balo sokak'ta.
Önünden geçtiğiniz binalara, bir de alıcı gözüyle bakın, kimbilir başka hangi yerleri keşfedeceksiniz...
İstanbul Modern 20 Mayıs'ta ücretsiz!
05 Haziran 2009 Cuma 16:32
Etkinlik haberlerimde daha çok ücretsiz olanlara öncelik vermeye çalışıyorum.
Halka inemeyen, onların dilinden konuşmayan etkinlikleri de yazmıyorum.
Bu konuda her zaman takdirimi kazanan İstanbul Modern, müzeler haftasını 20 Mayıs'ta müzelerini ücretsiz ziyarete açarak kutluyor!
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı günü de mekan açık olacak.
Kısacası 14-20 Mayıs haftası İstanbul Modern'e bir uğrayın derim!
Sanat kaça ayrılır?
11 Mayıs 2009 Pazartesi 17:50
Sanat başlığı altında incelenen sanat çeşitleri, uzunca bir süredir yazmam istenen konuların başında geliyordu.
Yazıyı okuyunca, aslında bildiğimiz şeylerin kendi içlerinde de kategoriler ve alt-üst başlıklar çerçevesinde incelendiğini göreceksiniz.
Uluslararası çevrelerde kabul gören haliyle sanat, 7'ye ayrılıyor; yüzey, hacim, mekan, dil, ses, hareket ve dramatik sanatlar.
Yüzey sanatları: Resim, afiş, grafik, minyatür ve fotoğraf.
Hacim sanatları: Heykel ve seramik.
Mekan sanatları: Mimarlık, peyzaj ve yerleştirme.
Dil sanatları: Roman, hikaye, şiir ve senaryo.
Ses sanatları: Müzik.
Hareket sanatları: Bale, buz dansı, pandomim ve performans.
Dramatik sanatlar: Tiyatro, opera, sinema ve gölge oyunu.
Tarihten gizli kalmış bir pasaj aralanıyor!
05 Haziran 2009 Cuma 16:34
Latife Hanım Mustafa Kemal Atatürk’e bir söz vermişti.
Büyük bir söz;
“Evliliğim ve ilişkimle ilgili kimse ile konuşmayacağım.”
Ve hiç konuşmadı...
Çektiği tüm acılara, sıkıntılara rağmen ölene dek sessiz kaldı...
Latife Hanım’ın hayatından bir kesiti anlatan "Sessiz Duruş"ta sanat, tarihle buluşuyor. Uluslararası sanat platformlarında sergilenecek Binding Project’in Türkiye ayağını oluşturan "Sessiz Duruş" gösterisi, sanatın farklı disiplinlerini bir potada eriterek seyirciye sunuyor.
Projeyi yaratan, tasarlayan ve uygulayan isim olarak Damla Hacaloğlu'nu gördüğümüz oyunun künyesinde yer alan diğer isimler ise şöyle; Tuğba Özkul, Erdem Helvacıoğlu, Aylin Hacaloğlu, Kadim Yaşar ve Damla Özen.
Bu ilginç ve ses getiren oyunu merak edenler, 9 Mayıs Cumartesi saat 20:00 de ve 10 Mayıs pazar günü saat 15:30 da ve 18:00 de Ankara Mavi Sahne'yi bir kenara not almalılar.
Sessiz Duruş'un bu sezon İstanbul'daki son üç gösterisi ise 13 Mayıs Çarşamba saat 19:00 da Üsküdar Müsahipzade Sahnesi'nde, 14 Mayıs Perşembe ve 21 Mayıs Perşembe günü saat 20:30'da Oyuncular Tiyatro Kahve Cem Safran sahnesinde olacak.
Bu konser kaçmaz!
05 Haziran 2009 Cuma 16:33
İstanbul'da kaliteli müziğin yeni temsilcilerinden olan İstanbul Resitalleri, dünyaca ünlü sanatçıları sanatseverlerle buluşturmaya devam ediyor.
Çagdas repertuarın romantık İtalyan ustası Enrico Belli, 13 Mayıs'ta Türkiye'de olacak. Yeni jenerasyon İtalyan piyanizminin önde gelen temsilcilerinden biri olan Belli, Istanbul’daki ilk resitalinde Schumann, Kurtag ve Debussy seslendirecek.
Belli'yi tanımayanlar için de biraz bilgi vermek istiyorum. Sanatçı, son yıllarda müzik çalışmalarını çağdaş müzik bestecilerinin eserlerini araştırmaya, güncel müzikle geleneksel repertuarı harmanlayan çalışmalara ayırdı.
Giacinto Scelsi ile Girolamo Frescobaldi eserlerini birlikte çaldığı konserlerin yanısıra Janacek'in tüm solo eserlerini seslendirdiği turnelere, Gilberto Capelli'nin Frammetto Blu promiyerine uzanan araştırıcı icracılığı, müzik çevrelerinde çok farklı ve çok özel bir yere konumlanmasına neden oldu.
Konser; 13 Mayıs saat:20:00 de Beşiktaş Belediyesi MKM Mustafa Kemal Merkezi'nde gerçekleşecek.
Enrico Belli piyanosunu dinlemek icin aşağıdaki linkten yaralanabilirsiniz.
http://www.enricobelli.it/audio/primeval/cd1/02%20Track%202.mp3
Unutmadan; KONSER ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNE ÜCRETSİZ.
Not: Sanatçının rahatsızlığından dolayı sanatçı değişikliğine gidilmiştir.
Bu şehri görün
05 Haziran 2009 Cuma 16:33
Bu akşam ne yapsam diye düşüneniniz vardır ya da Taksim'e yolu düşecek olan...
28 Nisan Salı akşamı saat 18,30'da Akbank Sanat'ta Altın Şehir isimli sergi kapılarını açıyor. Oralarda olursanız, mutlaka uğrayın.
Sergide, Lynn MacRitchie, Alexey Moskvin, Lütfi Özden ve Denizhan Özer, içinde yaşadıkları ve çalıştıkları farklı şehirleri incelemek için video, enstalasyon, fotoğraf ve resmi kullanarak, güncel şehir deneyiminin farklı yönlerini ortaya koyuyorlar.
Anlatılanlar size çok tanıdık gelecek...
İnanç, her şey midir?
05 Haziran 2009 Cuma 16:57
Takip edenler bilir, her filmi şiddetle tavsiye eden biri değilim.
Beğenmediğim, içime sinmeyen bir şey olursa da mutlaka yazarım.
Ama ilk defa bir film için, "mutlaka gidin" demek geliyor içimden...
Yoğun istek üzerine 1 Mayıs'ta yeniden sinemalarda gösterime girecek olan "Devrim Arabaları"ndan bahsediyorum.
Hıncal Uluç; "Bugüne dek gördüğüm Türk filmlerinin en güzeli" diye boşuna dememiş. Tüm övgü dolu sözleri hakediyor bu film.
Film, Türkiye’nin ilk otomobilini üretme görevini üstlenmiş 23 mühendisin kariyerlerini ve aile hayatlarını riske atarak girdikleri bu üretim macerasında zamanla, yoklukla, politikayla ve karşılarına çıkan sayısız engelle mücadelelerini anlatıyor. Nasıl yalın bir dil, nasıl içten, nasıl gerçek...Muhteşem oyunculuklarıyla filmi sırtlamış isimlere gelince; Taner Birsel, Ali Düşenkalkar, Halit Ergenç, Sait Genay, Altan Gördüm, Vahide Gördüm, Seçil Mutlu, Serhat Tutumluer, Onur Ünsal, Uğur Polat, Selçuk Yöntem, Cengiz Bozkurt ve Levent Can. Kimseye haksızlık olmasın ama her zaman Uğur Polat'ı ayrı bir severim. Onu dikkatli izleyin.
1 Mayıs planımız belli oldu! Ajandalar dışarı!
İpler kimin elinde ki?
22 Nisan 2009 Çarşamba 12:48
Hava durumuna aldırmayın siz.
İnsanın içinde her zaman, her şeye yetecek kadar enerji vardır.
Sadece arada hatırlamak lazım.
Siz güneşi beklerken, sürekli yağmur ve soğuk bir havanın olması, sizi hayattan koparmasın:)
Sinemaya, tiyatroya, müziğe, dansa devam...
İşte sıkılan canınıza merhem olacak bir etkinlik.
İstanbul Modern Sinema'nın, 9 Nisan'da başlayan programları 26 Nisan'a kadar devam edecek.
İlk günlerini kaçırdık bari sonlarını yakalayalım diyenler için programdan seçkiler...
Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü? ve Kırmızı Balonun Yolculuğu sinema etkinliklerinden. Film gösterimleri ücretsiz bu arada!
Kuklalı Kısalar seçkilerinden ise, Komşular, Oyuncaklar ve Tutli-Putli Hanım süprizlerle dolu diyarlara çekici bir davet sunuyor.
Eklektik kelt müziğin efsane ismi geliyor
17 Nisan 2009 Cuma 09:07
En son 13 yıl önce, Uluslararası İstanbul Caz Festivali kapsamında Türkiye'ye gelen Loreena McKennitt, binlerce Türk hayranının özlemine bu yıl 13 Haziran’da Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’nde gerçekleştireceği konserle son verecek.
Yeni albümü için Kâtibim şarkısının müziğini yeniden düzenleyen sanatçı, 'Kervansaray' ve 'İstanbul'un Kapıları' şarkılarıyla Türk müzikseverlerin gönlüne hitap ediyor. Sanatçının gizemli müziğine, ud ve kanun ezgileri ağırlığını koyuyor.
Dünyayı dolaşarak müziğine yerel sesler katan Kanadalı şarkıcı Loreena McKennitt, 22 yıllık müzik kariyerinde 'eklektik Kelt' müziği ile dünya çapında beğeni topladı.
Dünya çapında 13 milyonu aşan albüm satışı ile dört kıtadaki on beş ülkede, altın, platin ve multi-platin ödüllerini aldı. Son albümü “An Ancient Muse”da yolu Türkiye topraklarından geçen bir müzikal, tarihsel ve tinsel yoluculuğa çıkaran sanatçının ülkemizde de büyük bir hayran kitlesi var.
Bu kaçırılmaması gereken konserde yerinizi almak için şimdiden biletinizi ayırtmanızda fayda var:)
Lanet olsun içimdeki araştırma sevgisine!
05 Haziran 2009 Cuma 16:58
Her şeyi araştırırım.
Çiçeği, böceği, arabayı, yemeği, kalemi, kağıdı, burçları, insanı... Aklınıza gelip gelebilecek her şeyi.
Nereye gitsem, gözlerim fıldır fıldır döner durur. İşime yarayacak şeyler bulursam da değmeyin keyfime!
Şimdi bakın konuyu nereye bağlayacağım; en son gittiğim kitapçıya. Yani tam anlamıyla kitapçı denemez ama neyse.
Gezdim, gördüm, not aldım, yazdım.
Buyrun:)
Geçtiğimiz günlerde Issız Adam'ın DVD'sinin çıktığını görüp sevindim.
Sevincim, günde iki öğün izleyeceğimden değil, kütüphanemde durmasından mutlu olacağım içindi.
Sonra diğer filmlere ve hızımı alamayıp çok satanlar listesine baktım.
Sizlerle paylaşmak için de listeyi D&R'dan aldım.
İşte çok satan filmler:
Issız Adam Çağan Irmak
Madagascar 2 - Madagaskar 2 Various
Quantum Of Solace Mark Forster
Kabadayı Ömer Vargı
Die Falscher - Kalpazanlar Stefan Ruzowitzky
Eternal Sunshine - Sil Baştan Michel Gondry
Muro:Nalet Olsun İçimdeki İnsan Sevgisine Zübeyr Şaşmaz
High School Musical 3 Senior Year Kenny Ortega
Ebru Şallı İle Pilates
Max Payne Harder Cut-Max Payne : Sert Versiyon John Moore
Hazır hızımı alamamışken bir de çok satan albümlere bakayım dedim, işte sonuçlar:
Mimoza Volkan Konak
Zamanın Eli Funda Arar
İmza Sıla
Uzun Yol Şarkıları Gülben Ergen
Gold Remix 2009 Serdar Ortaç
Duman I
Duman II
Nil Kıyısında Nil Karaibrahimgil
Bir Sevda Masalı Yusuf Güney
Sandık Müslüm Gürses
** Yusuf Güney ismini bir süredir duyuyorum. Sesi aynı Rafet El Roman'a benziyor. İkisi de doğuştan gripli gibiler. Güney ve şarkıları benim tarzıma uygun değil, test ettim onayladım, ben almayayım!
** Nil'in albümünü beğendim, daha önceki yazılarımda da söylemiştim. Londra'da kayıtları yapılan albüm, muhteşem altyapısıyla önceki Nil albümlerinden daha kaliteli duruyor.
** Yüzde 5 de olsa Karadenizli sayılabilecek biriyim ama oldum olası bu yörenin müzikleri beni açmaz. Yine de Volkan Konak'ın yeri ayrıdır. O konuşsa da dinlerim, şarkı söylese de, şiir okusa da. Kısacası Mimoza'yı şiddetle tavsiye ederim.
** Müslüm Gürses'in albümünden bir-iki şarkıyı dinledim. Eskilere nazaran oldukça değişik bir tarza bürünmüş. Özellikle albüm kapağı çok fiyakalı.
** Sıla'nın klip şarkısı çok başarılı. Bir de saçlarını öyle kestirmeseymiş!
At gitsin at gitsinn!
08 Nisan 2009 Çarşamba 16:50
Zaten yorgun argın gelmişsiniz.
Üstünüzü başınızı çıkarmak başlı başına üşenme sebebiyken bir de onları katlamak zulüm gibi gelir.
Her çıkardığınızı boş kalan yerlerine atınca da, odada yer kalmıyor haliyle.
Bu anlattıklarım size yabancı gelmiyorsa, aşağıdaki tasarım tam size göre:)
Kime ait olduğu konusunda en ufak bir fikrim yok, internette araştırma yaparken denk geldim ve sizlerle paylaşmak istedim.
Kendiniz bile yapabilirsiniz!
Bu konuya bir el atın
08 Nisan 2009 Çarşamba 09:48
Blogumu; kendi isteklerini anlatmak için bir araç, beni de aracı olarak gören arkadaşım Derya, yine bir maruzatını bildiriyor:)
Şaka bir yana, onun katkılarıyla güzel işler başarıyoruz;)
Konunun ana fikri şudur:
"Derya, Dostlar Tiyatrosu'nun Muammer Karaca Sahnesi'nde sahnelediği "Sivas'93" adlı oyuna gitmek istemiş, bilet fiyatlarını duyunca vazgeçmiş biridir. Kendisi hala öğrencidir ve her öğrenci gibi parası yoktur. "
Oyunda, öğrenci bileti 15, tam bilet ise 20 TL...
Özel tiyatrolara hak veriyorum, devlet tarafından ödenek alamıyorlar, ışık, ses, dekor, oyuncular derken hangi birine yetişsinler ve onca parayı nerden bulsunlar.
Tam bilet fiyatlarına sözüm yok, ama öğrencilere bir güzellik yapılamaz mı?
Not: Resimdeki Derya'dır:)
Sandviç parasına festival!
07 Nisan 2009 Salı 09:30
28. Uluslararası İstanbul Film Festivali, 3 Nisan Cuma akşamı Lütfi Kırdar Uluslararası Sergi ve Kongre Sarayı'nda düzenlenen törenle perdelerini açtı.
Gecenin sunuculuğunu Bergüzar Korel ve Cem Davran üstlendi.
Festivalin Sinema Onur Ödülleri Agâh Özgüç; Erdoğan Tokatlı ve Hale Soygazi'ye verilirken; törenin ardından, festivalin açılış filmi olan "Hoş Geldiniz"in ("Welcome") gösterimi gerçekleştirildi.
Festival kapsamında 11 Nisan cumartesi günü izleyebileceğiniz filmler ise şöyle:
EMEK
11:00 Kiraz Çiçekleri
13:30 Sazlıkta
16:00 Aslan İni
19:00 Eldorado
21:30 Ricky
YENİ RÜYA
11:00 Tulpan
13:30 Şarkı
16:00 Milk
19:00 Il Divo
21:30 Yaz
ATLAS
11:00 1974, Bir Seçim Kampanyası
13:30 Balık Çocuk
16:00 Nazarin
16:00 Çölün Simon'u
19:00 Atları Da Vururlar
21:30 Uzaklık
23:59 Çatı Katı
BEYOĞLU
11:00 Sorgulanmış Yaşam
13:30 Rembrandt: İtham Ediyorum
16:00 Aptallar Tarafından Sevilmek Zor İş
19:00 Csny Déjà Vu
21:30 Unutmak
REXX
11:00 Yağmur
13:30 Tokyo Sonatı
16:00 Agnès'in Plajları
19:00 Öfke
21:30 Somers Town
CITY'S
11:00 Kızgın Damdaki Kedi
13:30 Büyülü Kitap
16:00 Sislerin İçinden
19:00 Günışığı Temizleme Şirketi
21:30 Dağınık Yataklar
Filmlerden "Milk"i seyrettim ve beğenmedim. Her ne kadar film, 2009 Oscar En İyi Özgün Senaryo, En İyi Erkek Oyuncu ödülüne layık görülse de... Gerek konusu gerek çekimleri hoşuma gitmedi.
"Atları da vururlar"ı tavsiye ederim, kaçırılmamalı.
"Aptallar tarafından sevilmek zor iş"i merak ediyorum, mutlaka gideceğim. Giden olursa yorumlarını bekliyorum:)
Asıl güzel haberi sona sakladım;
Hafta içi 11.00, 13.30, 16.00 seansları sadece 3,50 TL ! İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), Akbank Sanat'la şahane bir iş başlatmış, helal olsun. Eh gitmesek ayıp olur:)
Bir de, İKSV'nin Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile birlikte geçen yıl hayata geçirdiği "BitamBiöğrenci" projesi devam ediyor. Biletlerinizi satın alırken "BitamBiöğrenci" diyerek zor imkânlarda büyüyen 3 ya da 10 çocuğun da İstanbul Film Festivali'ne katılımını sağlayabilirsiniz.
Hadi sinemaya!
Yok ki senin bir yedeğin
06 Nisan 2009 Pazartesi 10:31
Doğa kanunu 1: İnsan her zaman formunda olamaz.
Birbirimizi zorlamayalım.
Bu aralar birşeyler önermek, tavsiyelerde bulunmak ve fikir vermek hiç içimden gelmiyor. Zaten yazmıyorum da. Dedim ya insan her zaman formunda olamaz diye.
Merak edip soran, haber bekleyen herkese teşekkür ederim.
Mahcubiyet konusunda doruklara ulaşmadan kısa da olsa birkaç cümle yazmam gerekli diye düşündüm.
"Şu müzeyi gezin hatta böyle ilginç konusu var, alın size linkini de vereyim" gibi şeyler beklemeyin, yazamam.
Üşengeç parmaklarım iş başında şu sıralar.
Neyse, konumuza dönelim: Jim Carrey'nin "Bay Evet" filmini izledim. Beğendim.
Az ve öz.
Film de çok uzun ve sıkıcı değil zaten.
Ne anlatmak istiyorsa, dallandırıp budaklandırmadan anlatmış Peyton Reed.
Başrolünde de Jim Carrey ile Zooey Deschanel, Bradley Cooper, John Michael Higgins ve Terence Stamp yer alıyor.
Nil Karaibrahimgil'in yeni albümünü de çok beğendim. Özellikle ilk klip şarkısı; Seviyorum Sevmiyorum'u ayrı bir beğendim.
Albüm için 1 ay Londra'da kalan Nil, pek iyi etmiş. Güzel iş başarmış.
Emek kendini belli ediyor.
Yoksa siz hala?
30 Mart 2009 Pazartesi 23:15
Bu resimler pek alışık olmadığımız türden.
Zaten ilk bakışta kendini belli ediyorlar.
Siz hala bizdeki moda çekimlerinin yaratıcı mı olduğunu düşünüyordunuz yoksa?
Bir teselli ver...
30 Mart 2009 Pazartesi 16:35
30 Mart - 1 Nisan tarihleri arasında gösterime sunulacak olan ve koordinatörlüğünü İstanbul Modern Sinema Müdürü Müge Turan'ın üstlendiği “Bir Teselli Ver” başlıklı programda, biri belgesel olmak üzere, sekiz kısa film gösterilecek.
Filmler arasında bu yıl, 5. Akbank Kısa Film Festivali’nde ödül kazanan Sapak, Tek Notalık Adam ve Bir Cinayetin Öyküsü, 8. !f İstanbul AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nde ilk üçe giren Ata ve İşkenceye Tolerans gibi filmler de bulunuyor.
Ben söylemiştim!
30 Mart 2009 Pazartesi 16:27
Şimdi efendim, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü için birden fazla etkinlik haberi verdim. Üstelik neredeyse hepsi ücretsizdi.
Gitmediyseniz, kös kös evde oturduysanız yazının devamını okumayın lakin "keşke gitseydim" duygusuna kapılabilirsiniz.
İstanbul Modern'in; garajistanbul işbirliğiyle düzenlediği etkinlikler dizisinin ilki olan ve 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde denk gelen “Muhabir” ve “İnsan(lık) Hali” ile “Güneşli Pazartesi” hakkında bilgi vermiştim. Şimdi kaçıranlar için bir özet geçm Yoğun ilgi gören gösterileri izleyiciler müzenin içinde ve dışında dolaşarak izleme şansını yakaladılar.
Memet Ali Alabora, “Muhabir” adlı yeni oyununu sahneledi. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Sahne ve Görüntü Sanatları Yönetmenliği’nin işbirliğiyle gerçekleşen “Black/North SEAS” (Karadeniz ve Kuzey Denizi/DENİZLER) projesi kapsamında ise, Zeynep Günsür’ün kurduğu Hareket Atölyesi, bedenlerin kendi içsel tarihi ve belleğinden yola çıkarak, insana ait her türlü ifade üzerine odaklanan “İnsan(lık) Hali” başlıklı dans gösterisini sundu. Ardından Şafak Uysal ve Bedirhan Dehmen, bireysel ve ortak deneyimlerle oluşturulan garajistanbulpro yapımı “Güneşli Pazartesi” başlıklı performansı gerçekleştirdi.
Karmakarışığım!
25 Mart 2009 Çarşamba 10:06
Ne zamanki karşımızdakini kendimize benzetme çabasından vazgeçeceğiz; işte o gün büyük gün olacak.
Ne savaş kalacak, ne sıkıntı, ne yokluk.
Ya da karşımızdakinin zevk ve beğenisine saygı duymayı öğrenirsek, nirvanayı göreceğiz:)
Paylaşmadan geçemeyeceğim; birkaç arkadaş yemeğe çıktık.
Yemekte konuşulan tek konu etrafımızdaki kızların kıyafetleriydi!
Allahım ben nasıl bir girdabın içindeydim ve buradan nasıl kurtulacaktım?
Konuşulması gereken onca konu varken, hiç tanımadığım birinin eteği-ceketi ben ne ilgilendirirdi!
Uzun zaman önce, insanları dış görünüşleriyle yargılamamam gerektiğini öğrendim.
Sözün özü, siz siz olun kendinizden başkasıyla ilgilenmeyin. Bırakın kim ne isterse onu giysin!
Aynı şey sanat için de geçerli.
Herkesin sanat anlayışı farklı.
Ben her zaman sade olanı sevdim.
Mesela bir resme baktığımda, ne anlatılmak isteniyorsa onu görmek istedim.
Sanatçının ruhsal durumunu değil, çizdiklerini aradım tablolarda.
İşte bu resimler de aynen öyle.
Sabah sabah iyi geleceğini düşündüm, bakın içiniz açılsın:)
Oldu mu şimdi?
25 Mart 2009 Çarşamba 09:24
Geçen hafta, NTV'de yayınlanan "Haydi Gel Bizimle Ol" isimli televizyon programını izlerken, hiç ummadığım bir telefon konuşmasına şahit oldum tüm izleyiciler gibi.
Nazım Hikmet Orataryosu’nun Almanya’ya götürülmemesi nedeniyle eleştirilen Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, telefona bağlanarak; "Nazım'la ilgili yaklaşımımız onun sırtından para kazanma gayretinde olanlarınkinden daha önemli" dedi.
Önce yanlış duyduğumu varsayarak, televizyonun sesini daha çok açtım. O sırada programın konuğu Genco Erkal ve sunuculardan Müjde Ar ve Pınar Kür'ün tepkisini görünce, doğru duyduğumu anladım.
Bir ülkenin Kültür Bakanı'nın böyle bir cümleyi sarfetmesi ve daha da kötüsü böyle düşünüyor olması üzücü. Nazım Hikmet için bir şeyler yapmaya çalışan, onun eserlerini daha çok duyurma gayretinde olan sanatçıların bu şekilde zan altında bırakılmaması gerekirdi.
Programın devamını merakla bekledim.
Bakan Günay sözlerini şöyle tamamladı: " Nazım Hikmet dünyanın her tarafına her zaman gidecek. Bu işlerin ciddi maliyetleri var. Dünya çapında kültür sanat etkinliklerinin ciddi maliyeti var. Rusya’da Türk yılı açılışı, Almanya’da Yunus Emre Oratoryosu’yla yaptık. Almanya’da Frankfurt Kitap Fuarı’nda Nazım Hikmet’le ilgili anma etkinliği yaptık. Nazım Hikmet konusunda bizim yaptıklarımız ve saygımız sanırım Nazım Hikmet’in sırtından para kazanmak gayretlerinden çok daha saygıyla tarihe yazılacak. Çok birikmiş konu var. Yüz yüze konuşmak gibi uygar bir ortamda tüm bunları çerçeveli bir şekilde paylaşmak isterim."
http://heraca.blogspot.com/feeds/posts/default?alt=rss
15 Haziran 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder