26 Mayıs 2009 Salı 23:33
Hayırlısı olsun, hayırlısı oldu; bir kerede benim istediğim olsa...
Başına ne gelse hayırlısı olsun demekten başka birşey yapamıyorsan, olaylar senin istediğin şekilde değilde hep o dediğin hayır dairesinde dolanıp duruyorsa sorun yaptığın iştemi yoksa sendemi?
Hiç hayırlı bir işin yokmudur senin kardeşim, neye elini attıysan kurudu hep işlerin ters bi insan bu kadarmı kısmetsiz olur, kime ne yaptın ne suç işledin derken insan kendi kendine aslında batmış olduğu bataklıkta daha derine batmaktan başka birşeye yaramadığını anlıyor insan. Böyle sadece içinde bulunduğun durumu düşünüp soruna odaklanmak böyle zamanalarda sanki bir içgüdümüşcesine tek davranış biçimi ne yazıkki.
Belki çözümü çok yakında biryerdedir ama başkasında olmadığına eminim...
Bir tavsiye...
22 Mayıs 2009 Cuma 22:22
Bir şey yapmak istiyorsan hemen yap; yoksa karar vermek zorunda kalırsın...
Umutsuzluk
21 Mayıs 2009 Perşembe 11:20
Ben çocukken ne zaman çok gülsem, birazcık mutlu olsam hemen biri çıkar çok gülmeyin sonra çok ağlarsınız derdi; belki de bu nedenle ne zaman birazcık mutlu olsam yüzüm gülse ardından çok mutsuz olucağıma dair bir şüphe belirir içimde. Belkide bu nedenledir bütün mutsuzluğum, umutsuzluğum...
Birazcık yolunda gitse işler; ardından büyük bir aksaklık sonrasında kalp kırıklığı, darmadağın hayallerim, umutlarım. Hep böyle gitmek zorundamı?
Herşey mümkün
20 Mayıs 2009 Çarşamba 00:11
Herşey mümkündür şu hayatta
Kuş olmak, balık olmak mesela
Ya da söz olmak dilinde birilerinin
İyi de olsa, kötüde olsa
Var olmak bir şekilde, yaşamak
Aslında tüm mesele bu değilmi
Var olmak bir yerlerde
Yaşayabilmek
Zamana ve mesafelere rağmen...
Herşey mümkün şu hayatta
Çok sevipte sevilmemek
Unutulmak, umursanmamak
Ve tüm bütün bunlara dayanabilmek
Ama
Bir tek unutmak mümkün değil...
20.05.2009
Unut Gittiğin Yerde
08 Mayıs 2009 Cuma 23:52
İçimdeki tüm zehiri akıtabilsem bir kere olsun, yüzüne açık açık söylesem içimden geçenleri; nefretlerimi, sevgilerimi hüzünlerimi, karmakarışık ama bir o kadar keskin hislerimi ve içimde zaman zaman beliren öfkemi; belki rahatlarım o zaman...
Şimdi yine öyle bir zaman; içimde bıçak gibi keskin bir his öfke-umutsuzluk arası ve sana ait aslında hiç olmaması gereken bi kaç duygu...
Biliyorum hiç olmadı içinde bana ait birşey, olmayacakta belkide; sessiz sakin yaşamak sana göre değil çünkü, güçsüz olmak, zayıf olmak sana göre değil...
Dün bugun ve şimdi görmedin, aslında hiç görmedin bazı zamanlar dışında belkide işine gelmedi en iysi boşver, yok sitemim korkma...
Oysa neyin kimin ne olduğu bilinmez şu dünyada hani derler ya hiç birşey göründüğü gibi değildir...
Bitti...
Sen şimdi git hayal kurduğun ve paylaştığın şeyler taşıyanlarla ol.
Unut gittiğin yerde...
Vazgeçtim
22 Nisan 2009 Çarşamba 22:23
Vazgeçtim…
Vazgeçtim gözlerinden
Vazgeçtim sözlerinden
Bir ah de yeter
Sessizce, kimsesizce gönderdim dudaklarımı
Öpme, al yeter
Hiç tanımaz tenim ellerini
Bilmez yüreğim bilmez yüreğini
Ah bu koku, bu ten, bu dokunuş
Ah bu delilik sarsar bedenimi
Yok olmak anıdır şimdi
Hiç olmadın galiba sen, belki de bir hayaldi her şey, hiç başlamayan ama biten…
Hiç bir şey olmamış gibi davranmak artık o kadar zor ki; artık dayanamıyorum. Yüzüne her baktığımda ismi her söylendiğinde yada bir yerde okuduğumda hiç bir şey olmamış gibi davranmak zorunda kalmak kelimelerle anlatılabilecek bir şey değil.
Artık mutsuzlukla, umutsuzlukla ifade edilemiyor içimde tüm olan biten, gün içinde sayısız kere olup biten bu garip reaksiyon, bu tuhaf sıkıntı hali karnımın içindeki bu ince sızı… Ama başka bir şeyler daha var açıklayamadığım, tarifi o kadar karışık ki; bazen kısa cümlelerle ifade edebilsem de genelde bir belirsizlik var.
Yani bu kadar belirsizlik içinde bu kadar yorgunlukla daha fazla devam ettirebilmek artık anlamsız ve beklide olmaması gerekiyormuş…
Vazgeçtim senden…
Gün
11 Nisan 2009 Cumartesi 23:46
Bildik bir cumartesi gecesi, yine bendeniz sıkkın bunalmış, hayattan bıkmış yani kısaca ağır depresyon hallerinde. Kötü bir gece işte gündüzü gibi...
Zaman denen şeyle zaten hiç aram iyi olmamıştı ama bu aralar iyice kanlı bıçaklı olduk gibi çünkü hiç birşey yapmadan, yapamadan geçip gidiyor, bir önceki güne bakıyorum ve daha öncekine hep aynı şeyler öyle boş boş geçmişler işte değerleri gibi...
Bugünu blog sayfaları arasında gezinerek geçirdim, insanlar o kadar çok şeyden bahsetmişler ki, yani ne biliyim benim aklıma gelmeyecek şeyler pek çoğu. Mesela biri büyü bozma ile ilgili bi blog sayfası yapmış en çokta bu ilgimi çekti, büyüye filan inanırmısınız bilmem ama ben oldum olalı böyle mistik doğa üstü şeylerden tırsmışımdır.
Aşkın taşeron işçisi
05 Nisan 2009 Pazar 22:59
Aşk var mı yok mu diye düşünürken; en sonunda olmadığına karar verdim. Bazıları var diyebilirler ama öyle sandıkları şey başka birşeyin hatalı bir yansıması, kırık bir ayna nasıl karşısındakini bozuk gösterir belki farklı birşey gibi, bizim aşk sandığımız şeyde bizim bozuk ruh aynamızda aşk diye görünen şey...
Belki eskiden insanlar daha temizdi daha saftı o nedenle aşk diye tanımladıkları şey şimdiki anlatılan örneklerinden farklıydı. Şimdiki gibi iki bacak arasına inmemişti, para, ev, kat, yat demek değildi ve iki günde geçemiyordu ferhata dağlar deldiriyor mecnuna yollar aştırıyordu. Şimdi o uzun yollar son model arabalarla geçilip ne laylaya gidiyor ne aslıya...
Bazıları sadece aşk diye sandıkları şeyin taşeron işçiliğini yapıyorlar, ömürleri boyunca hiç sahip olamayacakları bir şey için umut besleyip onun boşuna işçiliğini yapıyorlar karın tokluğuna... Ötekileri bilmiyorum ama bu anlamsız da olsa diğerlerinden daha saf göründü gözümde çünkü içinde şu dünyaya ait birşey taşımıyor çünkü bu dünyada karşılıksız birşey yok...
Aslında düşünecek daha mühim şeyler olabilirdi ama nedendir bilinmez hani derler ya insan hep sahip olamadıklarını düşünürmüş belkide o nedenle ben de herşeyden daha çok bunu düşümüş olabilirim...
Kumbara
03 Nisan 2009 Cuma 23:25
Hesaplar, planlar, hayaller, umut ve sonrasında koca bir hiç...
Eskiden bir kumbaram vardı içinde hayal biriktirirdim; ama sanırım hata etmişim çünkü kumbaralar hayal için değilmiş...
Anafranil
02 Nisan 2009 Perşembe 17:25
Bir iki gün önce kitapların bulunduğu dolabı karıştırırken eski bir dosta rasladım yine, tanıdık bir görüntü işte bildik, eski ... Aslında dost mu düşman mı tam karar verebilmiş değilim hala çünkü daha çok kötü anılarımız oldu beraberken pek çoğu hatırlamak istemediğim. Aslında hatırladığım iyi şeyler de yok değil hayat kurtaracak kadar güzel sayesinde...
Belki dikkatsizlik sorunu için gittim doktorun yazdığı bir ilaçtı ama aynı zamana denk gelen kötü olayların geçiştirilmesinde de iş yaramıştı. Unutmak için birebir diyebilirim pek çok şeyi ve umursamamak için ne varsa... Aslında işe yaramaktan daha çok yan etkisi vardı ama verdiği yalancı mutluluğu özledim belki de. Bu nedenle son kalan bir tanenin yarısını içtim yine...
Son bir iki gündür ruh gibiyim bu nedenle iştahım yok, belkide en iyi yanı bu ilacın ama içimdeki dayanılmaz susuzluk hissi o kadar su içmeme rağmen geçmiyor buna dayanmak oldukça güç. Ve bazen verdiği panik hissinide saymazsak, sürekli meydana getirdiği uyku hali iyi sayılabilir...
Herneyse şimdi tekrar anladımki pek bi işe yaramıyormuş aslında sen istemedikçe hiç birşey düzelmiyor sen değişmedikten sonra kim düzeltebilir hayatı ki...
Ya olduğun gibi görün yada gözüme görünme
28 Mart 2009 Cumartesi 00:52
Eğer gerçek güzelik arıyorsan, o insanın yüzünde değil, yüreğinde olmalı demiş birisi yine şu meşhur facebook aleminde; herkesi filozof etti ya şu site bundan daha faydalı birşey olamazdı herhalde. Ne yaptığını bilmeyen sadece sadece gezen tv izleyen insanımızın bu denli değişmesi beni oldukça mutlu ediyor desem kimi kandırmış olurum ben de bilmiyorum...
Aslında güzel bir söz gibi duruyor ama biraz züğürt teselli havasıda taşımıyor değil belkide ölesine bi söz işte anlamsız, zaten ne pek çok anlamlı şey anlamsız olmaya başladı bunun gibi...
Gerçek güzellik nerdedir bilmiyorum belki yürektedir bunuda göremiyorum, kimbilir yüreği güzeldir birinin ama bunu kimse görmedikten sonra ne kadar bahsedilebilir o gönül güzelliğinden... Gerçekten içinde güzellik barındıranları ayrı tutuyorum ama benim kalbim güzel deyipte bu olmayan güzelliği yüzüne vuran insanların bu sözü kullanmalarını anlayamıyorum.
Sözün sahibini pek fazla tanımıyorum kalbi güzelmidir, zaten onun üzerine yazılmış bir yazıda değildi ölesine işte, yanlış anlamalara mahal vermesin
Erkeklik zamazingosu
02 Nisan 2009 Perşembe 17:26
Düşünüyorum da bu insanlar neden bu kadar adi, neden bu kadar kötü; özellikle erkekler... Belki hamurunda var pek çok kişinin bu yani genetik belkide ama nebilim pek öyle babadan oğula geçen bir özellik gibi de durmuyor. Aslında adilik konusunda belli bir seviyenin üstüne çıkabilmiş dişi zatlarda var ama hernedense ben hiç beğenmiyorum şu erkişi denen zatların gidişatını...
Yani bilmiyorum bir erkek gördüğü bir karşı cinsi hakkında malum işi yapmayı düşünmeden duramazmı yani ne bilim en azından herpsine karşı olmamalı durum. Kendini bu yönde pazarlamak istercesine teşhir edenleri ayrı tutuyorum ama bir insanın her dediğinden de kötü mana çıkmaz ki? Sanki gel beni şeyet diyorlar ya bizim beyfendiler bundan başka şey düşünemezler...
Bilmiyorum belki sorun benimle alakalı şu malum krizin bozduğu zihnim bu konudada saçmalıyor olabilir. Tamam herkes tahrik olabilir bende öyle ama ortada tahrik olunacak birşey yokken neden bu abuk sabuk fikirler yanlış anlamalar? Benim aklım buna yetmiyor...
Bu konularda çok fazla konuşmayı sevmiyorum ama konu açıldı işte geçen günden bir olaydan devam edio işte.. Ve ilginçtir ki bu konu bile kişiden kişiye değişiyor, mesela bir erkek ile konuştuğunda hemen oo sende ya sen nasıl adamsın; tabiki istiyorlar diyor, bir bayanla konuştuğunda ise senin için kötü oluyor...
Ben biliyorum ben nasıl adamım, bilende biliyor zaten ve elbette benim içim kötü ama sanırım bu derece değil!
Ama yinede ben bu durumu ve sonrasında oluşan diyaloğları hiç sevmiyorum çünkü zatında iyi şeyler düşündüğün birinin ardından edilen böyle laflar aslında böyle bir özellik taşımasada çamur at izi kalır mantığının işlemesi ile insanın içinde bir yer ediyor, iştahla yenilen yemeğin içinden yabancı bir cisim çıkması gibi ne miğde bırakıyor be iştah... Bir prensesi gözünde bilmemneye çeviriyor...
Ama sanırım bu işin tek açıklaması olabilir adını ben buldum erkeklik zamanzingosu...
Sil baştan
27 Mart 2009 Cuma 22:10
Geçenlerde bir film izledim adı "sil baştan"; aslında pek yeni bir film değil bir iki sene olmuş çekileli ama ben yeni rasladım yeni izleme fırsatı bulabildim. İlginç bir konusu var; daha çok birilerini unutmak üzerine hani derler ya unutmak için zaman lazımdır diye burda farklı bir yöntem bulunmuş; birini veya birşeyleri unutmakmı istiyorsunuz gidiyorsunuz doktora neyi istiyorsanız beyninizden siliveriyor ertesi gün sildiğiniz kişi kırk yıllık arkadaşınız bile olsa tanımıyorsunuz...
Aslında güzel birşey bu keşke böyle birşey mümkün olabilse çünkü herkesin unutmak istediğin birileri, birşeyler vardır. Acı veren şeyleri kimse hatırlamak istemez çünkü her aklına geldiğinde bir daha üzer.
Acaba böyle birşey mümkün olsa kimleri silmek isterdim diye düşündüm kendi kendime aslında o kadar çok şey varki sonu hayal kırıklığıyla biten bir silebilesem zihnimde belki geçmişteki başarısızlıktan ötürü korktuğumdan bazılarını tekrar denebilirim hiç yapmamış gibi. Yada bazı geceler uyutmayan kabuslardan kurtulurum en azından belki ot, gibi hiç birşey bilmeyen bir insan olurum ama mutlu olurum belkide...
Ama ne kadar acı olsada o geçmişteki unutmak istediğim şeyler onların hepsi anı oluyorlar sonuçta ve anılar olmasa geçmişin ne önemi var yada isimlerin o nedenle belkide hatırlamak daha iyidir ne varsa geçmişte kalan belki de hatırlamamız lazımdır. Bütün hepsi bizim kaderimizdi ve yaşamamız lazımdı belki silinebileseler yeniden başlayacaklar tıpkı filimdeki gibi...
Kıskançlığım
27 Mart 2009 Cuma 22:14
Acaba diyorum kendi kendime ben insanların mutluluklarını kıskanıyormuyum... Bu düşünceye neden kapıldım derseniz bu akşam insanların resimlerine baktım malum siteden hepsi gülüyor mutlular yada öyle gözüküyorlar herneyse... Sonra bir kendi halime baktım bir onlara içimde bir sıkıntı belirdi üzüldümmü bilmiyorum ama garip bir his işte...
Bazen keşke tanığım pek çok kimse hiç mutlu olmasa diyorum kendime, çünkü mutsuzken görüyorlar beni ; aslında ilk defa bu akşam geldi aklıma bu düşünce ölesine bi anda; belki daha önceden gizli gizli vardı içimde çıkmaya fırsat kolluyordu hernedense bu akşam düşünme fırsatı bulabildim. Sanırım kıskanıyorum insanları mutlu görünce kendim mutsuz olduğumdan dolayı herkes ben gibi olsun istiyorum pek güzel bir düşünce değil bu biliyorum ama birde şu var hernedense etrafımda insanları hep mutsuzken buluyorum yani bana geldiklerinde hep mutsuz oluyorlar ama mutlularken beni umursayan yok belkide bu nedenle tüm bu kıskançlığım...
Ama kendime kızıyorum yinede bu saçma düşünceden dolayı çünkü diğer insanların mutluluklarından dolayı üzüntü duymak pek iyi bişey değil gibi geliyor hiç kimse mutsuz olsun diye birşey yapmış değilim elbette ve biliyorumki hiç bir zaman yapmayacağım ama yinede böyle bir düşüncenin aklıma gelmesi ahmaklık alameti galiba yada bu aralar psikolojim pek iyi değil bu işsizlik yaramadı bana galiba...
ZZzzzzz
27 Mart 2009 Cuma 22:46
Bir ayrılık şarkısı seç son defa çal benim için
Keşke şu hayatta ayrılıklar hiç olmasa, keşke her seveni sevdiği de en azından kendi gibi sevse... Çok ütopik bir istek oldu galiba biliyorum hep olmayacak şeyler istiyoruz hiç bir şey gelmese elimizden dua ediyoruz belkide zaman zaman içinde istekler...
İçinde üzüntünün olmadığı bir hayat olabilirmi diye düşündüm biraz ama öyle olsa mutluluğun değeri hiç anlaşılmazdı herhalde veya sevilmeyince insan sevilmenin sevmenin değerini bilemezdi bu gibi pek çok örnek verilebilir olumsuzluklar üzerine ama görmek pek mümkün değil her olanın arkasındakini...
Nebilim işte pek çok şey oluyor şu hayatta mesela sevgi üzerine; birini seversin o seni sevmez, biri seni sever sen onu sevemessin veya sen onu seversin oda seni sevdiğini söyler ama söyledikleri yalandır ve ne hikmettirki senin sevdiğin ve seni seven biri bir türlü olmaz bu belki hayatın bir cilvesidir yaşanan hiç birşeyi çok sevmemek için ama insanoğlunun içindeki sevgiye açlığı bir türlü bitmez. Ve bu kadar karışıklığı benim kafam almaz bende iflas ederim her ne olursa olsun derim öyle boş boş yarından bişey çıkmayacağını bilsemde...
Unutulmak ne acı dertli dertli çal kemancı
26 Şubat 2009 Perşembe 00:16
Bazılarına şaşıyorum, bi zaman geliyorlar yalnızlıktan şikayet ediyorlar; hiç kimsenin yanlarından olmadığından ve unutulmaktan bahsediyorlar. Ama bir zaman sonra hayatın içine öyle bir dalıyorlarki kendileri sizi bile unutuyorlar...
Yalnızlık böyle birşey olsa gerek paylaşıldığı zaman yok oluyor hatta zihinlerden bile siliniyor. Paylaşılmayan tek şey olduğunu duymuştumda bu yalnızlığın böyle içki gibi ayılınca geçmişi unutturduğunu bilmiyordum. Hoş insanlar zor durumlarında yada moralleri bozuk olduğunda sizi hatırlıyorlarsa sizde bi sorun var demektir hani benim güzin abla gibi olma durumum yok cinsiyetim ve başka sebeplerden ötürü ama bu ilginçlik karşısında sessiz kalamadım. Böyle yapanlar bu satırları belki hiç okumayacaklardır ama kimbilir okuyanlar için bir mesaj niteliği taşır...
Hayat böyle işte eski bir şarkıdaki gibi unutulmak ne acı dertli dertli çal kemancı.
Durumu daha fazla acitaston etmek istemiyorum bu nedenle bu kadarı yeter sanırım bi kaç gündür yazmıyordum bizim garip blogcuk yetim yalnız kalmıştı bu en azından bi kaç gün olsun onu idare eder...
Balık
27 Mart 2009 Cuma 22:41
Büyük balık küçük balığı yer derler; aslında demezler öyledir; hayvalar aleminde böyle bir durum vardır güçsüz olan güçlü olana yem olmak zorundadır. Güçsüzsen hep korunmalısındır, kaçmalısındır veya uyanık olmalısındır işte. Hayvanlar işte bi alemler...
İnsanlar içinde durum pek farklı değil aslında heleki şu zamanda durum onları bile gçeti diyebiliriz hadi hayvanlar aç kalınca filan bu vahşiliği, insanoğlu öylemi zevk için neler yapmıyor bizi ayıran fark bu olmalı biz daha vahşiyiz aslında, siz hiç annesini öldüren bi aslan filan gördünüzmü ben hiç görmedi aslında ben hiç gerçek bi aslanda görmedim nebiliyim belkide hiç gerçek insanda görmemiş olabilirim aynada bile...
Her insan kendine göre biraz güçlüdür yani en azından biraz büyük balıklara yem olamayacak kadar ama bazen durum öyle bir durum alıyorki bazıları senin ne kadar güçlü olduğunu sınamak istiyorlar bu ya seni yem yapmak veya seninle birlikte bi sürü oluşturmak amaçlı olabiliyor sonuçta sürüye zayıf birini almak pek mantıklı değil...
Bazen bende başka balıklar ile karşılaşıyorum hayatta bazıları yem yapmak istiyorlar bazıları ise oluşturacakları sürüye üye arıyorlar... Benise ilgiç bir yöntemim var başka balıklara kendimi o kadar aciz güçsüz gösteriyorumki beni yem sansınlar yada yemeye layık görmesinler diye bu belki biraz alçakça bir durum ama genelde işe yaramıştır kendini zayıf gösterirsin karşındaki sana taarruza davranır ve çok önemsemez seni sen sadece basit bir avsındır işi iyice ilerletir yanına sokululur olabilidiğince öldürücü hamleyi yapacaktır ama bir bakarki sen o kadarda güçsüz değilsindir sana dişini gçieremez ve sen taarruza geçersin ve bu durumda avcı av durumuna düşer, ava giderken avlanma misali...
Veya karşındaki seni önemsemez senin hiç bir işe yaramadığını düşünerek, bırak onlar öyle düşünsün sen kendinin ne olduğunu biliyorsan kimin ne düşündüğü önemli değildir. Sen sadece kendini ezdir me bilinmelidirki şu hayatta öyle yada böyle sıra gelir...
Benim aradığım ise seni balık olarak görmeyen biri yada en azından yemek istemiyen insanlar, her insan belli zamanlarda zayıf olabilir güçsüz olabilir, zayıf olmak derken kişilik yönündeki zayıflıktan bahsetmiyorum elbet hayata karşı verilen mücadeledeki kaderle alakalı olan zayıflıktan bahsediyorum. Sonuçta herkes bi an bile olsa zayıf düşebilir o an için sürekli arkanı kollamak pekde iyi birşey olmasa gerek bu bakımdan yol arkadaşı seçerken dikkatli olmak gerktiği düşüncesindeyim.
Bu nedenle herkese sayıf yönlerini değilde güçlü olan taraflarını görebilen sevebilen dostlar, sevgililer diliyorum...
Aşk Herşeyi Affedermi?
27 Mart 2009 Cuma 22:37
Çok üzgünüm istemeden
Seni dün gece aldattım
Kim oldığu mühim değil
Sana bağlanmaktan kaçtım
Çok üzgünüm istemeden
Bir bakışa aldandım
İnan bana bütün sabah
Pişmanlıktan ağladım
Aşk herşeyi affeder mi
Dersin zamanla geçer mi
Güzel günlerin hatrına
Aşk herşeyi affeder mi
Oldukça eski bir şarkı; bir kaç gün önce radyoda karşılaştım ama bu sefer farklı birileri söylüyordu birileri diuyorum çünkü bir grup söylüyor olmalı yani en azından farklı farklı sesler içierdiğinde parça ben öyle düşündüm her neyse konumuz kimin veya kimlerin söylediği değil biz şimdi asıl konumuza dönelim. Şarkı ile aklıma bir düşünce takıldı acaba gerçekten aşk herşeyi affedermi?
Sonra öyle düşüncelere daldım gittim kendimi aldatılan insan yerine koydum; şarkının sözlerine baktım biri diyorki çok üzgünüm istemeden seni dün gece aldattım birden kendimi oha derken buldum bulunduğum o anda ternde yolculuk yaptığımdan biraz tuhaf kaçtı bu durum ama biraz zorda olsa durumu toparlamam uzun sürmedi sadece insanların yüzlerindeki şaşkın ifadeyi değiştirmeyi başaramdım. Herneyse oha demiştim en son evet oha yani sen git bi şeyine yani nefsine sahip olama git elin herifi ile yat sonra çok üzgünüm istemeden oldu diye ağla o ne ala memleket, yani aşk filan tamam güzel olay ama şimdi durup dururken o boynuzları takmanında alemi yok. Dedim ben kimsenin yerine filan koymayım kendimi şimdi boynuz filan derken olay farklı boyutlara uzanmasın...
Yani aşkın prensibine aykırı bi olay varken böyle aldatmak gibi affetmekten baksetmek kadar absürd bişey olamaz. Biz sanırım amerikan filimlerini izleye izleye artık aşkın anlamınıda yitirmeye başladık en sonunda aşkıda bozduk ya artık nediyim. Zaten anlamadım gitti en romantik filimde bile cinsel temalar olmasa olmayacak sanki tamam cinsellik hayatın gerçeği ama şimdi tutupte her gerçeği filimlere sokarsanız ortaya filim yerine başka şeyler çıkar zaten insanlar neden kendi hayatlarında olan şeyleri filim diye izlerler onuda anlamış değilim bence filim dediğin benim sahip olamadığım şeyleri yani hayallerimi veya hiç dşünemediğim şeyleri içermeli yoksa ben zaten hergün yaşıyorum onları benim hayatım filim olmuş gitmiş...
Konuyu çok fazla dağıttığımın farkındayım toparlamak epey zor olacak, aşkın kutsallığımda filan bahsedecek değilim, aşkın herşeyi affedeceğinden bahsediliyorsa zateb aşk ölmüştür haydi cenaze namazına er kişi niyetine...
Eski hikaye
27 Mart 2009 Cuma 23:02
Belki bir gün bütün bu yazdıklarımı okursun, o zaman anlarsın içimden geçenleri, senin için büyüttüğüm sevgimi, sensizliğimi, umutlarımı ve pek çok şeyi…
Tesadüflere inanmam; bu nedenle tesadüf olmayacaktır bu satırları okuyabilmen, çünkü bizim ikimizin karşılaşması bir zaman içinde, bir mekanda ve bir anda aşık olmam sana kör tesadüfle açıklanamaz… Kaderimizde ne yazılmışsa onu yaşıyoruz ama birbirimize çektirdiklerimizde bizim kararlarımız etkili, söylediklerimizden etkileniyoruz ve de dualarımızdan… Biliyor musun senin için hep dua ediyorum hep daha iyi olman için mutluluğun için benle olmasan bile çok mutlu umutlu olman için şu dünyada…
Şimdi bana diyeceksin madem bu kadar sevdin neden söylemedin neden açılmadın ama olmadı işte söyleyecektim aslında ama söyleyemedim, tam söyleyeceğim anda sözlerin girdi aramıza … Ne söylememi bekliyorsun söylediklerinin ardından; ilk gördüğüm andan itibaren aşık olduğumu mu? Seni gördüğüm o gece sabaha kadar uyuyamadığımı mı? içinde senin olmadığın bir tek hayalimin bile olmadığını mı? dua ettiğimi mi senin de beni birazcık olsun sevebilmen için? Ve geceler boyunca ağladığımı mı? Geceleri hayaline sarılıp ta uyuduğumu mu?
Bunların hiç birini söyleyemedim gururuma yediremedim… Aşk ta gurur olmaz ama sen bana güvenmemiştin ki birazcık olsun güvenseydin yada azıcıkta olsa sevseydin beni o zaman söylerdim…
Söyleyemedim işte sen şimdi beklide beni unuttun bile ama ben seni unutmadım, ne zaman unutmaya çalışsam seni o an gözlerin geldi aklıma, anladım seni unutmak mümkün değil…
Artık hayal kurmuyorum, çünkü sen yoksun burada sensiz olunca hayale de lüzum kalmıyor, artık sen yoksun hayaller yok gözlerin var bir tek aklımda birde birkaç sözün… Senden kalan bende daha çok şey olsun isterdim bende ama şu çok kısacık zaman içinde pek bir şey biriktiremedim sana ait…
Bazen sana ait bir sayfadaki resmine bakıyorum, zaten şu dünyada senle aramda kalan tek bağlantıda bu hayalden çıkıp gerçeklikte…
Neyse saatte geç oldu artık şimdi sen belki uyumuşsundur bende uyumaya çalışmalıyım, burada yalnız başına uzakta gece kalkıp bir şeyler yiyip oruç tutmak ardından koca bir gün zor bu yüzden kusura bakmasan erken yatacağım hadi iyi geceler…
Allah rahatlık versin…
İsimsiz
27 Mart 2009 Cuma 22:56
Şu an öyle bir haldeyim ki bir görsen… ne adımı biliyorum nede nerde olduğumu; kimliğimden çok uzakta bir yerdeyim, ikamet ettiğim yer ile bedenim arasında binlerce kilometre var sanki, yok la var arası bir yerde… Aklımda ise bir tek isim var eskiden kalma, şimdi sana onu söylesem aslında tanıdık gelecek …
Aslında bunları neden sana yazıyorum ki; onu da bilmiyorum, sonunda ne olacak belli değil hiç düşünmedim, beklide düşünmek istemedim böyle gerekiyordu… Öyle bir sarhoşum beynim durmuş bedenim işliyor, sanki benle değil öylesine yaşıyor gibiyim, içki içmem günahtır ama bu bendeki içmeden sarhoşluğun nedeni nedir? Sen misin yoksa? Ben yazıyorum sadece, okuyan yok bir ben var birde sen ve beklide okumayacaksın bir daha, sen bir daha cevap vermeyeceksin ben yazsam da sen yazmayacaksın. Boşver diyeceksin deli işte avunuyor kendince…
Ama olsun aylardır yabancı satırlara yazdıklarımı birde sen oku, yabancısı olmayacaksın elbet çünkü hep senden bir şeyler taşıyorlar çok farklı değiller ama en azından haberin olsun bu bana yeter...
Hep azla yetinmeyi bildim beklide bundan bu düşüncem , şimdi de öyle azla yetiniyoruz sen ordasın bense hayalinle, hep bir şeyler kötü gitme azminde bugünlerde, ne istesem hayal etsem olmamak için çırpınır gibi ve her şey böyle hep kötü gidecek gibi geliyor bana bu nedenle ama içimde bir umut var; içimde bir yerde yerini bilmesem de… Hala bitmedim ne olursa olsun hayat devam ediyor, can bedenden çıkmadıkça umut kesilmezmiş…
Şizofren
28 Mart 2009 Cumartesi 01:02
Şizofren
Hayal etmek, güzel şeyleri, geleceği, seni...
Bazen öyle hayallere dalıyorum ki gerçekleşmesi mümkün olmayan; içime binlerce umut salan bu dünyaya ait ama benim dünyamda olamayacak kadar büyük... İçinde koskoca bir hayal kırıklığının tohumunu taşıyan ve beni her seferinde aptalca durumlara düşüren...
Hayal kurmak güzeldir elbet ama içinde küçücük bir ihtimal bile bulunmayan bir hayali yaşamaya çalışmak ne kadar boşuna bir iş ne kadar beyhude. Boşuna olsa yine iyi çünkü peşinde getirdiği duygular boş verilecek derecede hisler bırakmıyor insanın içinde. Şizofrence yaşanan bu hayal dünyasında ömür devam ettirmek artık o kadar zor geliyor ki içinde düştüğüm bu durum bazen nefes alacak hal bile bırakmıyor.
Sevgililer günü
28 Mart 2009 Cumartesi 01:07
Bugün sevgililer günü, her zamanki gibi bir gün işte; soğuk bir şubat günü, ayın ortası o kadar... Bugünü adına alalede, boş, anlamsız ve şimdi aklımda gelmeyen bir kaç daha kelimeden başka birşey yok. Ve birde yalnızlık var onu unutmamak lazım, aslında onu hiç unutmadımki.. Aslında şubatın ondördü hiç bir zaman bir değer taşımadı ki bu kez değeri olsun ve öyle sanıyorumki bundan sonraki ondört şubatlarında şimdikinden bir farkı olmayacak...
Sevgililer gününü kutlayamıyorum; çünkü biz hiç sevgili olamadık, şu kısa hayatta sadece bir kaç kez kesişti yollarımız o kadar. Sen benim bütün hayatım oldun bense sadece bir kaç dakikan... Oysa o kadar çok hayalim vardı ki; şu hayatta senle yapılabilecek güzel olan ne varsa...
Oysa bu hayat hayalle geçmiyormuş bunu senden öğrendim; birde hazır olmayan bende bi bu varmış başka bir şey yokmuş bunu da zamandan öğrendim...
Yinede sevgililer günün kutlu olsun ve dilerimki her kimi seviyorsan onunla mutlu olursun...
Bir pc msn ye neden girmez?
11 Şubat 2009 Çarşamba 23:08
Bizim emektar pc geçenlerde yine ayvayı yedi, benim haşin kullanımıma dayanamayarak ihtihar etti desem daha doğru olacak... Aslında öyle abuk sabulk sitelerede girmem ama ayda bi kere bi abdest aldırmak gerekiyor bizim ihtiyara. İhtiyar dedim kendine şimdi yine alıncak belkide yarın açılmayacak ama gerçekleri saklamamın gereği yok hem ne öle bi götü boklu pc ye yalakalıkmı edeceğim. Gerçi çok işimizi gördü muzik dinledik, film izledik filan çöpçatanlık bile etti bize o kadarda hakkını yememek lazım...
Pc ayvayı yedi demiştim, bu durumda yapılcak tek bi şey kalıyor tekrar windows kurmak, tamam kuralım o problem diil iyi güzel kurduk ama bizim pc bilmem ne sitesine giriyor, muzik çalıyor film gösteriyor ama msn ye girmiyor, internet bağlı, msn messenger kurulu, kullanıcı adı doğru şifre doğru, live bağlantısıda var iyide bizim pc neden girmez msn ye verir hata deli olmak elde diil. Ve derken gözüm bişeye takıldı bizim pcnin tarihi yanlışmış tarih 2 sene 1 ay 2 gün geri kaymış, tarihi düzeltince msn ye girmeye başladı o an işte bir ışık yandı beynimde kaç watt olduğunu okuyamadım üzügünüm dedim bunu yazayım bizim blogcuka belki birileri okurda lazım olur...
Neyse size bu tarih olayı ile ilgili bi şey daha diyiyim eğerki pc nizin tarihini 01.01.2005 yaparsanız deepfreeze deaktif oluyor... Eğerki kurarda kaldırmassanız lazım olur...
İnternet
11 Şubat 2009 Çarşamba 22:56
Son bir kaç aydır devam eden işsizlik sürecimde zaman geçirmek için boş zamanlarda bir arkadaşın internet kafesine gidiyorum, birazda yardımcı olmak için. Boş zaman dedim de aslında şu durumda zamanımın çoğu boş... Cümle içindeki boş zaman deyiminin gereksiz olduğunu şimdi düşünsemde kaldırmayı istemedim,.
Arkadaşın işe gittiği vakitlerde ben duruyorum kafede, çocuklara ödev filan yapıyoruz işte bu arada okula biteli ne kadar zaman geçmiş, çocukların ödevlerine bakıyorumda herbiri birbirinden ilginç, yapılmasıda bi hayli güç, bazen zorlanıyorum, google yardımıma koşuyor iyiki varsın google ve wikipedi...
Bazen ilginç olaylar gelmiyor diil başıma mesela geçenlerde bir gün adamın biri geldi, aceleyle bir girişi vardı kapıdan bişeyler mırıldana mırıldana; yanıma yanaştı; hülya bilmemne buraya geliyormu diye sordu. Bi an şaşırdım irkilerek ben gelenlere ismini sormuyorum dedim sonra bana bahsettiği bayanı tarif etti, yok bilmiyorum neyse dedim kardeşim kim bu hülya ? Adam demezmi eşim diye? Dedim hapı yuttuk bu adamın karısı evden kaçtı karısının aşığını filan arıyor, yok yani adamıda tanımam karısını da ama hergün gazetelerde öyle haberler görüyoruzki ister istemez insan tırsıyor... Sonra adam öyle bişiey demeden gitti bense arkasından öyle bakakaldım ne tuhafi diilmi adamın biri internet kafede karısını arıyor?
İnsanlar üzerine
08 Şubat 2009 Pazar 23:46
Bilmiyorum neden; bazıları hep giderler en güvenilmeyecek insanlara güvenirler ama; tuhaftır ki güvenilcek insanlara da güvenmezler... Belki de güvenilirlere güvenilmemelidir ben yanlış biliyorumdur, yanlışi öğrenmişimdir yanlış düşünmüşümdür... Zaten son zamanlarda pek çok şeyi sorgulamaya başladım şu hayatta ne varsa sorgulanabilecek... Bildiğim birçok doğrunun aslında doğru olmadığını, benim öyle düşündüğümü, yanlışlar üzerine kurduğumu anladım hayatı...
En basitinden aşk, sevgi ve bunun gibi şeylerin aslında olmadığını, kendi içimde yaşadığım hayat içinde, kendime göre kurduğum şeyler olduklarını bunun dışında olmadıkları gerçeği var önümde. Sorun içimdekileri dışarı çıkarmamakta değil elbet sorun dışarda olan hayatın istediklerinde, hayat, insanlar aşk, sevgi veya herneyse onu istemiyorsa, ne düşündüklerinin doğru yanı kalıyor nede yaptıklarının...
Doğruluk, dürüslük denen şeylerinde aslında doğru olmadığını anlamamda uzun sürmedi, develi dikenli cümleler kurmak istemiyorum burda ama ne yazıkki öyle... Ben söylemesemde bu hep böyleydi ve korkarımki böyle kalacak...
Eskiden hep düşünürdüm; doğrular doğru olmaktan çıktığı zaman ve doğrular doğru olmaktan vazgeçtikleri zaman ne olur diye; ama ben boşuna düşünüyormuşum zaten hepsi olmuşlar... Bende mi öyle olmalıyım bilmiyorum ama bazen istesemde olamıyorum sanırım sorun bende doktoramı gitsem ne...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder