Karmakarışık
20 Ocak 2009 Salı 19:19
Ne garip duygudur şu ölüm korkusu.
Evden ilk kaçtığımda 15 yaşında, hayatının baharında ve gözü hiçbirşeyi görmeyen serseri veledin tekiydim. O zamanlarda başlamışım sevdiklerimi üzmeye :( Bugün 25 yaşındayım. Bakmayın kimliğimde öyle yazdığına, ben kendimi bilirim ve en az kırkına merdiven dayamışım.
Dedimya 15 ti yaşım evden ilk kaçışımda. Ben o günden bugüne ve bu geceki kadar korkmamıştım ölümden böylesine pervasız bir şekilde.
Öyle bir şehrin gecesinde buldum ki kendimi, ismine kurban olayım " İstanbul " ... Memleketime kilometrelerce uzak son durağım.
Makaleye başlamadan beş dakika önceki duygularımı bile hissedemez haldeyim. Azrail yanımdaki sandalyede oturuyor sanki. Hani ışığı kapatsam biticekmiş gibi geliyor herşey.
Aklımda, başını okşadığım çocukların tebessümü ve beni yıkıp giden sevdaların ayak izleri..
Baba olamayacağım korkusu sanırım bu yaşadığım. Hani babamı toprağa koyarken hissettiklerimin aynısı..
Memleketime kilometrelerce uzak bir gecenin içindeyim. Asaleti isminde gizli " Hey Benim Yanlızlığım"...
Nerelere vurulası bir beden var ellerimde! insan bu havada üşürmü? ben üşüyorum... Azrail yanımdaki sandalyede biliyorum.
Upuzun sakalları ardına gizlenmiş ve tebessüm etmeye korkar haldeyim. Sol koluma girerdin ya hep, Annem yokluğunda bi çareyim..
İçimi mi döktüm bu satırlara ? Yoksa satır satır döküldümü mü düşlerim?
....
Düşler ve Sokak
20 Ocak 2009 Salı 01:05
“Ben Cennete gitmek istiyorum.
Orda kuşlar, kelebekler, güzel renkli çiçekler mis gibi kokuyor.
Orda elma, portakal, muz her türlü meyve yemek istiyorum.
Benim bisikletim olmasını istiyorum.
Artık boyacılık işini yapmak istemiyorum.
Dışarıda kar yağıyor, üşüyorum…”
Son dönemde gerçekleşen göçler sonucunda nüfusu 1,5 milyonu bulan Diyarbakır’ın Sokak çocuklarının düşleri bir kitapta toplandı. 75.yıl Çocuk ve Gençlik Merkezi’nin yaptığı araştırmalara göre, Diyarbakır’da on – on beş bini aşan çocuk, araba camları silerek, ayakkabı boyayarak, kalem satarak, teneke toplayarak gecenin geç saatlerine kadar sokaklarda kalmak zorunda kalıyorlar. Tüm bunların nedeni ise, ailelerinin kalabalık ve yoksullukları ve eğitimsizlik.
75.yıl Çocuk ve Gençlik Merkezi proje Koordinatörü Sosyal Hizmetler Uzmanı İrfan Polat, bu evlatlarımızın düşüncelerini ve düşlerini bir kitapta toplayıp bizlerle paylaşmış.Adı ise “ Düşler ve Sokak” ….
VTR reklamcılık şirketinin sponsor olduğu projede bu kitaptan 3000 adet basılarak Milletvekilleri, Devlet Yönetimi, ve Yabancı Elçiliklerin yer aldığı kişi ve kurumlara gönderilecek bu güzel kitapta, 30 yavrumuzun düşlerinden bahsediyor.
Aslına bakarsanız bu kitapların gönderildiği yerler tam tamına uygun yerler. Tabii ki bu çocuklarımızın düşlerini anlayıp onlara yardım edebilecek ve bu kitabı gerçekten içten bir şekilde okuyacak Milletvekillerin, Devlet Büyüklerimizin, Büyük Elçilerin varlığının olduğunu düşlemek, hayal etmek, umut etmek ve dua etmekte bizlere düşüyor sanırım…
...
İyi ki Doğdun, İyi ki Varsın Arda
16 Ocak 2009 Cuma 02:46
Canımdan ayırmadığım biricik dostum Esra’nın yeğeni doğdu bu hafta. En az ailesi kadar büyük bir sevinç yaşadım bende onlarla. Bebeğimizin adı Arda.
Arda için bir iki satır karalamak istedim bende. Ufak bir hatıra olsun ümidi ile. İyi ki doğdun, iyi ki varsın :)
Umutlarımın üzerine doğdun yavrum..
Bir güneşti ya hani hasret kaldığımız,
Işığınla doğdun, sıcaklığınla doğdun dünyamıza..
Seni bütün anneler için taşıdım dokuz ay karnımda
Yedi yaşına geldiğinde ilkokul arkadaşların için.
İlk öpücüğün, ilk sevgilin için…
Sevgimi verdim sana,
Yediğim her yudum ekmeğin bir parçasını da sen diye geçirdim boğazımdan..
Yüreğimi verdim sana,
Masum bir öpücük kadar saf, temiz ve özenle sakladım seni vücudumda..
Savaşlarda yavrusunun cansız bedeni üzerinde, melekleri bile ağlatan annelerin feryatları için taşıdım seni…
Barışı bekleyen insanlar gibi bekledim.
Bir umuttun sen en zor anların umutsuzluğunda..
Baharı bekleyen nazlı bülbül gibi sabırla bekledim seni.
Ve bugün! Doğdun yavrum.
Affet beni!
Senin masumiyetin kadar saf bir dünya hazırlayamadık sana.
Savaşlar üzerine, açlıklar üzerine doğ istemezdim.
Bunca yıkıntıyı görmeyi hak etmedi minicik gözlerin.
Ve Büyü!
Büyü ki göreyim bir güneş gibi doğduğunu ülkeme.
Oku! Öğren! Öğret ki,
Annenin bugün duyduğu üzüntüleri bir başka anne yaşamasın evladının doğumunda.
Hadi şimdi senin için söylediğim bütün şarkıları birlikte söyleyelim.
Aç o minicik ellerini de, ettiğimiz duaların hepsini birlikte edelim.
İyi ki doğdun, iyi ki varsın..
Annen seni Yaradan’ın kulunu sevdiği kadar karşılıksız seviyor...
....
Çocuk Hakları
14 Ocak 2009 Çarşamba 08:28
Elime kâğıt kalemi almadan onlarca sayfa yazabiliyorum beynimde. İş böyle paylaşmaya gelince de tıkanıp kalıyorum. İnternette dolanırken son günlerin en can yakıcı olaylarıyla (çocuk ölümleri ve çocuk istismarları ) karşılaşıp uzunca bir ah çekmemek elde değil diye düşünüyorum. Bu yavruların bir hakkı olmalı, bu böyle olmamalı diye yorarken beynimi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 20 Kasım 1959’da “Çocuk Hakları Bildirgesi” adında, 10 ilkeden oluşan bir bildirge hazırlayıp kabul ettiğini öğrendim. Tam olarak ilkeler;
1 :Tüm dünya çocukları bu bildirgedeki haklardan din, dil, ırk, renk, cinsiyet, milliyet, mülkiyet, siyasi, sosyal sınıf ayırımı yapılmaksızın yararlanmalıdır.
2 : Çocuklar özel olarak korunmalı, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında özgür ve onurunun zedelenmeyecek şekilde yetişmesi sağlanmalıdır. Bu amaçla çıkarılacak yasalarda çocuğun en yüksek çıkarları gözetilmelidir.
3 : Her çocuğun doğduğu anda bir adı ve bir devletin vatandaşı olma hakkı vardır.
4 : Çocuklar sosyal güvenlikten yararlanmalı, sağlıklı bir biçimde büyümesi için kendisine ve annesine doğum öncesi ve sonrası özel bakım ve korunma sağlanmalıdır. Çocuklara yeterli beslenme, barınma, dinlenme, oyun olanakları ile gerekli tıbbi bakım sağlanmalıdır.
5 : Fiziksel, zihinsel ya da sosyal bakımdan özürlü çocuğa gerekli tedavi, eğitim ve bakım sağlanmalıdır.
6 : Çocuğun kişiliğini geliştirmesi için anlayış ve sevgiye gereksinimi vardır. Anne ve babasının bakımı ve sorumluluğu altında her durumda bir sevgi ve güvenlik ortamında yetişmelidir. Küçük yaşlarda çocuğu annesinden ayırmamak için bütün olanaklar kullanılmalıdır. Ailesi ve yeterli maddi desteği olmayan çocuklara özel bakım sağlamak toplumun ve kurumların görevidir. Çocuk sayısı fazla olan ailelere devlet yardımı yapılmalıdır.
7 : Genel kültür ve yeteneklerini, bireysel karar verme gücü, ahlaki ve toplumsal sorumluluğu geliştirecek ve topluma yararlı bir üye olmasını sağlayacak eğitim hakkı verilmelidir. Bu eğitimde sorumluluk önce ailenin olmalıdır. Eğitimin ilk aşamaları parasız ve zorunlu olmalıdır.
8 : Çocuk her koşulda koruma ve kurtarma olanaklarından ilk yararlananlar arasında olmalıdır.
9 : Çocuklar her türlü istismar, ihmal, ve sömürüye karşı korunmalı ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamalıdır. Çocuk uygun bir asgari yaştan önce çalıştırılmayacak, sağlığını ve eğitimini tehlikeye sokacak fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişmesini engelleyecek bir işe girmeye zorlanmayacak ve izin verilmeyecektir.
10 : Çocuk ırk, din ya da başka bir ayrımcılığı teşvik eden uygulamalardan korunacaktır. Anlayış, hoşgörü, insanlar arası dostluk, barış ve evrensel kardeşlik ortamında enerji ve yeteneklerini diğer insanların hizmetine sunulması gerektiği bilinciyle yetiştirilmelidir.
Kaynak : ÇocukHakları
Şimdi bu on ilkeyi hazırlayıp, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul eden ülkelerin, şu anda yapılan bu zulüm ve soykırım karşısında neden sessiz kaldıklarını, yapılan onca çocuk katliamına neden seyirci kaldıklarını da sormadan edemiyor insan. Boşuna dememişler “ ya olduğun gibi gözük, ya gözüktüğün gibi ol”…
...
SAVAŞ ÇOCUKLARI
08 Ocak 2009 Perşembe 07:01
Bu sabah bir mail aldım. Şöyle yazıyordu "müsadenle lise 3'de Irak Savaşı ve Filistin'de ölen çocuklardan etkilenerek yazdığım bir şiiri blogunda paylaşmak isterim." O kadar içten geldiki bana, kırmak olmaz böyle bir yüreği.. Vedat'a bu güzel şiirinden ötürü teşekkürlerimi sunuyorum, hepiniz adına..
SAVAŞ ÇOCUKLARI
Çocuklar...
Kalpleri en az bulutlar kadar hafifler...
İlahi güçten güzellikler vardır ya onlarda!
Onların yüreklerine çakar, en büyük yıldırımlar,
Şimşeklerini kimseden gizleyemezler.
Yürekleri yel değirmenleridir;
Öğütür taşında en derin duyguları,
Harmanlarda karıştırır.
Asidir yürekleri;
Yer ve mekan tanımaz!
Onların yürekleri ölçer yalnız;
Anne sıcaklığını...
Hayatı en yoğun,
Onların yürekleri yaşar.
Sahi;
Maratonda koşan atletlerden de
Hızlı atmaz mı onların kalpleri?
Peki nedendir?
Neden ilk düşen bombalar
Çocukların yüreğinedir.
Neden süt yerine tiner doldururlar biberonlarına?
Neden küçük yüzlere gösterilir
Ölü beden tabloları savaşlarda?
Mart 2005
Sevgiler -- Vedat ZAR
Pek fazla söze gerek yok
Birazcıkta Benden...
14 Ocak 2009 Çarşamba 08:33
Birazcıkta benden…
Arkadaşlar merhaba hepinize. Bir yazıda da kendimden bahsedeyim istedim. Megalomanlık olarak algılamayın sakın. Soran bir kaç arkadaşa açıklayıcı olması amacı ile yazıyorum sadece. 1983 Sakarya doğumluyum. Yaklaşık 1,5 senedir İstanbul da yaşıyorum. Çok değer verdiğim bir üstat olan eğitimci Ahmet Nuray‘ ın yanında, hem parapsikoloji eğitimi hem kuantum yaşam felsefesi hem de sanat üzerine eğitim alıyorum kendisinden.Bu bloğu hazırlamamda, aldığım pozitif yaşam derslerinin etkisi büyüktür. Benim bu denli hassas olmamda katkısı olduğu için kendisine sonsuza dek minnet duyacağım.
Birçok genç arkadaşım gibi, bende çok kolay bir çocukluk yaşamadığıma inanıyorum. Bunun nedenleri gözle görülebilecek kadar ortada, bizlere böylesi yaşanmayacak bir dünya miras bıraktıkları için büyüklerimizde buluyorum suçu. ( tabi istisnalar hariç ) Yaşanmayacak dünyadan kastım, ekonomik krizler, darbeler, savaşlar, komşunun komşudan kestiği yardımlar, toprak kavgaları, küresel ısınma ve bunun gibi yüzlerce etken.
Bende, çocuklarımız bizleri aynı derecede suçlamasınlar diye elimden gelen gayreti gösteriyorum bir birey olarak. Bizlere miras kalan bu dünyayı! Onlar için yaşanılacak hale getirmeye çalışıyorum. Tabi sizlerinde katkılarıyla…
Evet, adım Halim! Sıradan bir vatandaşım, sanırım biraz daha hassasım duygusal anlamda, yaşıtlarım temel olarak alınırsa. Çocukları ve bu dünyayı gerçekten çok seviyorum. Eğer bir gün dünyaya bir çocuk getirmeye (baba olmaya) karar verirsem, bu dünyayı O nun için en güzel hale getirmeye çalışacağıma söz verdim kendi adıma… Bunu yapmayan tüm ebeveynlere örnek olması adına.. Sevgilerimle. Halim KILIÇ
Yaşanılan her güzel anının unutulmaması adına.
ÇOCUK İSTİSMARINA HAYIR...!
14 Ocak 2009 Çarşamba 08:33
Dün akşam itibarı ile temamda ufak bir iki değişiklik yapmak istedim. Acemilik işte, herşeyi mahvettim. Yaklaşık 14-15 saattir boğuşuyorum anca anca düzelmeye başladı. Tabi önceki temadan kalan bütün bilgiler gitti. Kodları yeniden yapmaya çalıştım kendimce. Ve dahada çok eksik var :( Siteye girmeye çalışmışsınızdır, ulaşamamışınızdır hepinizden çok çok özür diliyorum. Ertesi gün oldu azcık dinlenmek gerekli artık :) uyandığımda kaldığım yerden devam edeceğim. Bu arada güzel yorumlarınız için sizlere minnettarım.Sizlerde içinizden geçenleri paylaşırsanız , buradan seve seve yayınlayabilirim. Umarım sitenin yeni halini beğenmişsinizdir. Bu arada çocuk istismarına karşı muhteşem bir kampanya başlatıldı. Sizlerde linki tıklayarak bu kampanyaya destek olabilirsiniz. Çocuklarımıza destek olan annecocuk.com ailesinede sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum hepiniz adına . Sevgilerimle
...
Buradayım üzülme, seninleyim.!
14 Ocak 2009 Çarşamba 08:32
Kimine ahbab olmuş dönerken dünya, kiminin dertlerinin adıdır kader.. Böyle bir gecenin sabahında dilimden, yüreğimden kopan bir iki sözün özetidir bunlar. Bu akşam güzel düşlere senin için dalacağım çocuk. Hani sen bomba sesleri arasında yumamıyorsun ya usulca gözlerini..
Senin için yorgana sıkı sıkı sarılacağım, kıymetini bileceğim çeşmeden akan suyun, belkide kana kana içeceğim.
Bugün evden çıkmadan senin için sarılacağım Anneme ! ve diyeceğim ki Anne bu onun için ! "savaşlarda açlıklarda annesini yitirmiş her yavru için " ve çıkıp evden düşeceğim yollara...Bir çoğuna özgür gelmesede Ülkem, inadına özgür sokaklarında gezeceğim..
Galatadan, Haliçten senin şarkını söyleyerek geçeceğim.
Ekmek attığım martılara senden bahsedeceğim, denizin yeşiline gökyüzünün mavisine. Sonra tabi hüzün sarıcak yüreğimi, bir an bütün vücudumda hissedip acılarını, bir martı çığlığı ile açacağım gözlerimi. Ayakkabı boyayan, araç camlarını silmeye çalışıp üç kuruş ekmek parası kazanmaya çalışan, dilenen çocukları gördükçe senin adını bir kez daha kazıyacağım yüreğime.. Buradayım üzülme, seninleyim.!
Evine düşen her bomba, benimde evimde işte, bak benimde ağlamaktan kurudu gözlerim ... Kahpelerin kurşunu yanlız senin babanı almadı senden, benimde babamdı yerlerde sürünen.! Gör işte yanlız senin kaybolmadı oyuncakların... Aramızda binlerce kilometre olmasına aldırma, senin hayatını çalan, benide aldı benden ....
İstanbul'un Kanayan Yarası
14 Ocak 2009 Çarşamba 08:32
Sokak çocukları özellikle, büyük şehirlerde yaşanan başlıca sorunlardan birisi. Çocuklarımıza sorun gözüyle bakmak ne kadar doğrudur bilmiyorum ama, onlara her istediklerinde yada dilendiklerinde bir avuç dolusu para verip, bu çocukları sokaklara daha fazla mahkum eden bizler değimliyiz? 15 milyon nüfusa sahip İstanbul’ da bu çocuklarımız için ne gibi faaliyetlerin yapıldığını araştırırken gözüme "Yel değirmeni Çocuk ve Gençlik Merkezi" takıldı.Bu merkezde 6 ve 18 yaş grubu çocuklarımız ve aileleri tarafından her türlü sömürgeye maruz kalmış evlatlarımızı yeniden topluma kazandırmak için her türlü çalışma yapılmakta. 1 ve 2. kademe eğitim çalışmalarından tutunda açık öğretim, el sanatları meslek eğitimlerine kadar birçok eğitim dalının yanı sıra, madde bağımlılığı, ruhsal durum muayene ve tetkiklere ve ayrıca tüm sağlık hizmetlerine kadar her birisine yardımcı olunmakta.
Bu güzel proje için İstanbul Valiliğine ve Kadıköy Belediyesine sonsuz teşekkürlerimi sunmayı bir borç biliyorum.
Tabiî ki bu konuyla ilgili bireysel olarak ta özenle çalışan uzmanlarımız ve sivil toplum kuruluşlarımızda yok değil. Prof. Dr. Oğuz POLAT 0-18 yaş grubu sokak çocuklarımıza en fazla destek olan uzmanlarımızdan birisi. Birkaç makalesini okudum ve çaılşmaları gerçekten taktire değer çalışmalar. Prof. Dr. Oğuz POLAT ın çalışmalarını 0-18.org sitesinden takip edebilirsiniz. İstanbul Belediyesinin bu örnek çalışmalarının diğer şehirlerimize de örnek teşkil etmesini canı gönülden istiyoruz.
Ülkemizde savaş olmasa da sokaklarda yitip giden canlının dünyanın her yerinde ismi aynı “ ÇOCUK ” … Saygılarımla
2009 İstanbul'da bir gece
14 Ocak 2009 Çarşamba 08:32
Fooğraf : Renée C. Byer
Bugün yıl başı, 1 ocak 2009. Yeni bir yıla az önce girdik ve ben soğuk bir istanbul gecesinde, ıslak kaldırımlar üzerinde dolanarak girdim yılbaşına... Elimi kaldırmadım hiç yüreğimin üzerinden, annemin bana öğrettiği duaları okudum içimden defalarca. Ülkem için çocuklarım için, kadınlarımız için, erkeklerimiz için, senin için benim için herkez için dualar ettim dakikalarca.Lüks bir Bar'ın yada Restaruantın önünden geçerken de dua ettim, içerde çığlıklar atıp eğlenen insanlar adına. İnşaat köşelerinde ısınmaya çalışan o minicik bedenleri gördükçe de dualar ettim Yaradana.
2009 dayız, hepimiz için yeni bir sayfa yeni pencere hayata dair... Umut etmekten başka çok fazla şey gelmiyor insanın elinden. Bende hepimiz adına umut ediyorum ki 2009, 2008 e nazaran kat ve kat daha sevgi dolu daha umut dolu, daha büyük bir yaşama sevinci ve barış içinde geçsin..! ÜLKEM ADINA ÇOCUKLARIMIZ ADINA Sevgilerimle
Düşlerimdeki gerçek..
14 Ocak 2009 Çarşamba 08:32
Fotoğraf: Hartmut Schwarzbach, Germany, ARGUS
O çocukların gözleri olup, o gözler ile bakmak dünyaya..
İçlerinde büyüyen kin ve nefretin, çocukluklarının getirdiği saflığın karşısında ezilmelerini yaşamak..! Ve yorgun ellerle sarılmak, bir çoğumuzun umurunda bile olmayan bu dünya ya..
Bir çocuk var düşlerimde, saçlarını iki yanından toplamış, pembe pabuçlarının sevimliliğinin ardına gizlenmiş, yeşillikler içinde koşuşan minicik bir kız çocuğu..!
Ve savaşın çocukları!
Her gözümün önüne geldiğinde kan, ter içinde uyanışlarım… Ve uyandığımda bir çocuk var hayallerimde, açlıktan midesi sırtına yapışmış, anne ve babasını serseri bir bombanın şarapnel parçaları arasına gömmüş, ağlamaktan deniz mavisi gözlerine allar oturmuş, vücudu yara bere içinde yarı esmer yarı beyaz ama tam bir insan!
İkisi de Allahın yarattıklarından, ikisi de kocaman umutlarla açmış gözlerini yeryüzüne…
14 minicik beden ..!
14 Ocak 2009 Çarşamba 08:32
Gün geçmiyor ki televizyonlarda yeni bebek ölümlerinden haberler görüyoruz. Filistin de Afganistan da, şarapnel parçalarının kurban ettiği, param parça ettiği minicik bedenler… Bu sabaha karşı haberlerde gördüm eminim ki sizlerde izlediğiniz de yürekleriniz paramparça olmuştur..
İlkokul önünde 14 çocuğun öldüğü kanlı eylemden bahsediyorum. 14 minicik beden. Bir kaçı ip atlayarak eğleniyor, bir kaçı top oynayarak.Ve yanlarına yaklaşan bomba yüklü bir araç..! 2 metre kala patlatıyor vicdansızlar. 14 minicik bedenin parçaları savruluyor, ve ben savruluyorum..! Gözümden dökülen yaşları silmeye bile mecalim kalmıyor o an..
Dudaklarımdan kan geldiğini gördüm o sahneden sonra. Evet, ısırarak kanatmışım dudaklarımı. Bizler dayanamazken bunları görmeye, anne ve babaları düşünsenize.! Ne büyük acıdır! Peki ya Yaradan? Günah olacak sorgulamak biliyorum ama insan sormadan da edemiyor kendine nasıl oluyor da Yaradan buna izin veriyor. Sanırım cevabı yine aynı olacak bu sorunun “suçlu insan” ..! Sevgilerimle…
İletişim
15 Ocak 2009 Perşembe 03:19
http://www.savascocuklari.com/
Etiketler:ahlak, aile, alabalık, anne, araştırma, arkadaş, Aşık, beden, boğaz, çiçekler, çocuk, çocukluk, duru, Düşünce, Duygusal, eğitim, El Sanatları, felsefe, Fotoğraf, geliştirme, Genel Kültür, güvenlik, güzellik, haber, hayal, hayat, hayata dair, Her, hüzün, insan, İstanbul, Kadın, kampanya, kendimce, kitap, kültür, Küre, küresel, melek, melekler, meslek, Mini, Mülkiye, öğretim, oyuncak, özgür, paylaşmak, psikoloji, sanat, saygı, sevgi, sevgili, siyasi, sosyal, weblog, yaşam, yorgun, Yorum
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder