1 Ekim 2009 Perşembe

Kürt sorununda açılımlar

Gül ve Erdoğan'ın "Kürt sorununda açılımlar olacak" ve "Kürt sorunu için tarihi fırsat" sözleri ile ilgili kulislerde yeni Kürt açılımında "Almanya Modeli" üzerinde durulduğu konuşuluyor
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, "Kürt sorununda açılımlar olacak" ve "Kürt sorunu için tarihi fırsat" sözlerinin arkasında Almanya modelinin olduğu ortaya çıktı. Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantılarına da zaman zaman katılan üst düzey bir yetkili "Çok yakında bazı açılımlar olacak. Bunlar, Avrupa'daki Türkler için biz ne istiyorsak onları kapsıyor. Mesela oradaki Türkler kendi çocuklarına istedikleri ismi koyabiliyor, istediği dili öğrenmesini sağlıyor, kendi kültürlerini yaşıyorlar. Almanya'daki, Avusturya'daki Türklerin haklarını artık biz de Kürt kökenli vatandaşlarımıza sağlamalıyız" dedi. "Almanya Modeli" olarak nitelendirilen önerinin satır başları şöyle:

İSİM: Avrupa'daki Türkler, istedikleri isimleri koyabiliyorlar ancak Türkiye'deki Kürtler içinde "q, w, x" geçen isimleri kullanamıyor.

DİL: Avrupa'daki Türklerin kendi dillerini öğrenme hakkı var. Türklerin çocuklarına Almanca'nın yanı sıra bazı okullarda Türkçe eğitimi de veriliyor. Bu şekilde Türkiye'de Kürtçe'nin seçmeli ders olarak okutulması gündeme gelecek.

DİN: Almanya'daki Türklerin dini özgürlükleri var. Başta, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği olmak üzere dini ibadetlerini örgütlenerek yapabiliyor.

ÖRGÜTLENME: Avrupa'daki Türklerin örgütlenme hakkı var, istedikleri derneğe üye olabiliyorlar, kendi dillerinde pankart taşıyabiliyorlar. Kürtler de aynı haklara sahip olacak.

TV: Türklerin Almanya ve AB ülkelerinde Türkçe yayın yapan radyo, televizyon ve gazeteleri bulunuyor. Aynı şekilde Kürtçe yayının önündeki engeller kaldırılacak.

NE DEMİŞLERDİ?
Cumhurbaşkanı Gül, Prag'a hareket ederken yaptığı açıklamada, "'Sadece dış politika bağlamında değil, içeride terör açısından da bu fırsat yılı kaçırılmamalıdır. 2009'da ana sorunlarda adım atmalıyız" demişti. Ardından dönüş yolunda gazetecilere, "İyi gelişmeler olması lazım. Herkes, işin, çok daha farkında. Böyle bir ortamda iyi şeyler olur. Bu fırsatın kaçmaması lazım" ifadesini kullanmıştı. Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmet Berkan, Başbakan Erdoğan ile yaptığı 1 saatlik görüşmenin ardından dün şunları yazdı: "Daha önce Kürt sorununun kültürel ve kimlik boyutunda çok kapalı durduğu konuları daha fazla konuşulabilir bulmaya başladığı izlenimine de sahibim Başbakan'ın. Bazı sembolik adımlar, mesela Kürtçe ismi değiştirilen köy, mezra vs. isimlerinin geri verilmesi gibi konularda adımlar gelebilir, aynı şekilde yerel TV'lerdeki Kürtçe yayın saati kısıtlaması da gözden geçirilebilir."
İşte 'Kürt açılımı'
MGK'da tartışılan 'Kürt açılımı'nın ayrıntıları ortaya çıkmaya başladı. Öncelikli şart PKK'nın silah bırakması. İşte barış için atılacak adımlar...


Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan?ın Kürt sorununun çözümüne yönelik yaptıkları açıklamalarının çerçevesi netleşmeye başladı.

Bugün'ün haberine göre Cumhurbaşkanı Abdullah Gül?ün, Kürt sorununun çözümüne yönelik olarak ?Güzel gelişmeler olacak' açıklamasının detayları günden güne netleşmeye başladı. Devlet kurumlarının üzerinde çalıştığı ?Kürt açılımı? ile yıllardır yaşanan Güneydoğu sorununun kökünden çözülmesi planlıyor. ?Kürt açılımı? konusunda Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere hükümet, Genelkurmay ve MİT ile devlet kurumları arasında uyum olduğu belirtiliyor.

ORKESTRA ŞEFi CUMHURBAŞKANI GÜL

Kürt açılımı konusundaki çalışmaların Cumhurbaşkanı Abdullah Gül?ün başkanlığında yürütüldüğü belirtiliyor. ?Kürt açılımı? konusunda Abdullah Gül?ün konumu ?orkestra şefi? olarak nitelendiriliyor.

1-Temel şart silah bırakma

Kürt açılımı yapılmasında öncelik PKK?nın silah bırakmasına veriliyor. PKK Kongre-Gel 1 Haziran?a kadar silah bırakma kararı alırken, 1 Haziran?dan sonra bu tutumunu devam ettirip ettirmeyeceği açılımın geleceğini etkileyecek. PKK?nın tümüyle silah bırakması halinde Kürt açılımının adım adım hayata geçirileceği belirtiliyor. Açılımın hayata geçirilmesi konusunda zaman kaybedilmeyeceği de ifade ediliyor.

2-220?ye işlerlik kazandırılacak

Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, TCK?nın 220. maddesine işlerlik kazandırılmasını gündeme getirmişti. Dağdakilerin indirilmesi için aileleri ile görüşmeler yapılarak TCK?nın 220. maddesinden yararlanmaları sağlanacak.

3-Öcalan?a tecrit bitecek

Kürt açılımında birçok madde bulunuyor. PKK elebaşısı Abdullah Öcalan?a İmralı?da uygulanan tecrit kaldırılacak. Öcalan?ın yanına 5-6 mahkum gönderilerek tecrit sona erdirilecek. Avrupa Birliği tarafından hazırlanana raporlarda da Öcalan?ın tecrit edilmesi eleştiriliyordu. Adalet Bakanlığı tarafından İmralı?da yeni cezaevi inşaatına başlanmıştı.

4-Yurtdışındaki Kürtler?e vatandaşlık

Avrupa?da yaşayan ve Türk vatandaşlığından çıkartılan binlerce Kürt kökenliye yeniden Türk vatandaşlığı verilecek. Teröre bulaşmadığı ve silaha sarılmadığı tespit edilen Kürt vatandaşlara Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden vatandaşlık verilecek.

5-Bölge vatandaşına şefkat

'Kürt Açılımı?nda Güneydoğu?daki vatandaşlara şefkatle yaklaşılması da yer alıyor. Hakkari?deki gösteriler sırasında Seyfi Turan isimli çocuğun polis tarafından dövülmesi nedeniyle Hakkari Valisi Muammer Türker?in emriyle polis anında açığa alındı. Olayın ardından 100. Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi?nde tedavi altına alınan Seyfi Turan'ı Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Yurdaer Olcan ziyaret etmişti. Polisin ve askerin bu tavırlarının bölge vatandaşlarına şefkatle yaklaşılmasının ilk adımları olduğuna dikkat çekiliyor.

6- Kürtçe engeli kalkacak

Kürtçe kullanımının önündeki engeller kaldırılacak. Kürtçe köy isimlerinin yeniden verilmesinin ardından çocuklara Kürtçe isim konulması sürprizi de gelecek. Televizyonlarda Kürtçe yayın yapılması tamamen serbest bırakılacak. Cezaevlerindeki vatandaşların telefonda Kürtçe konuşmalarının önündeki yasak da yapılacak tüzük değişikliği ile kaldırılacak. Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan tüzük değişikliği Başbakanlıkíta bekletiliyor. Özellikle Güneydoğu?daki bazı dağlara ?Ne Mutlu Türküm Diyene? yazıları yazılırken, bu yazıların silinmesi sağlanacak. Bu yazıların büyük çoğunluğunun askeri bölgelerde yazılı olduğuna dikkat çekiliyor.


Açılıma barajdan başlayın
2 Ekim 2009
Açılıma barajdan başlayın



Kürt açılımı meselesininin ‘demokratik açılım’ olarak ele alınması gerektiğini söyleyen TÜSİAD YİK Başkanı Mustafa Koç, yüzde 10 barajına dikkat çekti. Koç, “Bir açılım olacaksa önce yüzde 10’luk seçim barajını indirin” dedi.

TÜRK Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mustafa Koç, bireysel ve kültürel hakların genişletilmesi konusunun ‘Kürt açılımı’ yerine ‘Demokratik açılım’ şeklinde ele alınması gerektiğini savundu ve yüzde 10’luk baraj varken bu açılımın nasıl yapılacağını sordu. Koç, bunun için öncelikle barajın indirilmesi gerektiğini vurguladı. Sabancı Center’da yapılan YİK toplantısında küresel krizden Avrupa Birliği’ne (AB) kadar pek çok konudaki görüşlerini dile getiren Mustafa Koç, kamuoyunda Kürt açılımı ile ifade edilen gelişmeleri, demokratik standartlar açısından önemli bulduğunu söyledi. Koç, bu konu da şunları dile getirdi: “Bireysel ve kültürel hakların geliştirilmesi hususunda bir tereddüt yaratmasına izin vermemek kaydıyla, konunun esas olarak bir “demokratik açılım” biçiminde ele alınması gerektiği hususundaki yaklaşımı destekliyoruz. Ama bir noktayı anlamakta güçlük çekiyoruz. Parlamenter temsilde bir adalet sağlanmadan, ‘demokratik açılım’dan söz etmek nasıl mümkün olabilir? Nasıl oluyor da parlamentomuz, yüzde 10’luk barajın devam etmesini demokratik açılımla bağdaştırabiliyor?”

Zor ve çetrefilli bir yol

Bir açılım söz konusu olacaksa önce barajı indirmenin ve parlamentoda temsilin yolunu genişletmenin düşünülmesini ve neredeyse hiçbir ülke parlamentosunda örneği bulunmayan mevcut uygulamanın düzeltilmesini öneren Koç, “Gördüğünüz gibi bir kez daha önümüzde yalnız ekonomik bakımdan değil, siyasi bakımdan da zor ve çetrefilli bir yol var” dedi. Koç, sözlerine şöyle devam etti: “Bu yolu kat ederken, bizim pusulamız, kuvvetler ayrılığına sadık, hukuk devletine bağlı, özgürlükçü bir demokrasi ile piyasa ekonomisini tam anlamıyla gerçekleştiren, hızlı büyümeye kilitlenmiş bir ekonomi olacaktır. TÜSİAD bu pusulanın yön göstericiliğinde, eleştiri, öneri ve katkılarını sunmaya devam edecektir.”

Programda mali dengeyi göremedik

YENİ orta vadeli programa bakarak “Görülüyor ki, daha iki-üç yıl arzu ettiğimiz büyüme temposunu yakalayamayacağız. Büyümedeki ivme kaybı, bizi işsizliğin olumsuz sonuçları ile birkaç yıl daha uğraşmak mecburiyetinde bırakacak” diyen Mustafa Koç, şu değerlendirmeyi yaptı: “Mevcut orta vadeli programda belirgin bir harcama reformu ve ülkemizi muhtemel dış şoklara karşı bağışık kılacak güvenli bir mali dengeyi göremiyoruz. Mali kuralın programa eklenmesiyle program gerçek bir orta vadeli programa dönüşecektir. Bu unsurları orta vadeli program içinde konuşmazsak, bu programın iyi niyetli, uzun vadeli bir kalkınma planından ne farkı kalır?”

Kıbrıs’ta süreci AB yavaşlattı

TÜRKİYE’nin başarılı dış poyitik icraat listesinde henüz AB’nin olmadığına dikkat çeken Mustafa Koç, şunları dile getirdi: “Türkiye-AB ilişkilerinin bugün içine girdiği çıkmazda, AB’nin Türkiye’den daha fazla sorumluluğu olduğu bir gerçek. Kıbrıs’ta çözüm yanlısı Türk tarafını adeta cezalandıran, çözüm sağlanmadan taraflardan birini üye kabul eden ve bazı politikacıları, Türkiye’yi üyelik dışına itmek için açıkça ‘meşru yollar arayan bir AB’nin sorumluluktaki payının çok yüksek olduğu açıkça görülüyor. AB’nin bizi soktuğu yol, Türkiye’de ciddi bir güven bunalımına ve siyasi reform sürecinin yavaşlamasına yol açtı. Finlandiya eski Cumhurbaşkanı ve Bağımsız Türkiye Komisyonu Başkanı Ahtisaari’ye göre AB, Türkiye’yi kaybetmek üzeredir ve bundan ciddi zarar görecektir. Böyle bir gelişmeden ülke olarak bizim de zarar göreceğimiz aşikardır. Türkiye’de geçmiş tüm hükümetler, ellerini çabuk tutma konusunda son derece isteksiz davrandıkları için, bugün AB içindeki bazı ülkelerin, kendi iç siyasal sorunları nedeniyle bizi oyunun dışına sürüklemek istemesine maalesef seyirci kalıyoruz.”

Mevzuat değil kültür meselesi

MUSTAFA Koç, “Ekonomide mali disiplini ve güven faktörünü konuşuyor olmak bizi ister istemez siyaset üzerine düşünmeye sevk ediyor. Yakın tarih tecrübemiz bize gösteriyor ki, ekonomik potansiyelimizi gerçekleştirmede yaşadığımız eksikliklerin ve gecikmelerin gerisinde hep siyasi istikrarı sağlama konusundaki yetersizliğimiz yatıyor” dedi. Siyasi istikrarın en önemli bileşenlerinden birinin, yurtiçinde standartları yüksek bir demokratik zeminde toplumsal huzuru bozmayan bir siyaset rekabeti olduğunu söyleyen Mustafa Koç, “Bunu söylememin nedeni; ülkemizde son dönemlerde her gün artan kutuplaşma ve diyalogsuzluk ortamı olduğunu her halde tahmin edersiniz” diye konuştu. “Siyaseti kavga ortamından çıkarmanın bir mevzuat meselesi olmaktan çok bir ‘kültür meselesi’ olması işimizi daha da zorlaştırıyor” diyen Koç, bunun yanı sıra yürütme, yargı, medya, özerk kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarının çağdaş demokrasinin güvencisi olduğunu vurguladı.

IMF kaynağını dışlama lüksüne sahip miyiz

KRİZ-Türkiye ilişkisini anlatırken hükümetin krizin etkilerini ancak uzun zaman içinde ve kademeli biçimde kabul edebildiğini, yüzde 4’lük büyümeden yüzde 6’lık küçülmeye doğru yapılan 2 revizyonu da hatırlatan Koç, bu noktada kaynak ihtiyacına değinerek şunları söyledi: “Böyle bir ortamda kendi yağımızla kavrulma düşüncesi ne kadar doğruydu? Acaba IMF anlaşması krizin ilk günlerinde tamamlanabilseydi, sağlanacak ucuz kaynağın ve bunun diğer dış kaynak girişlerine yapacağı etkinin ekonomideki daralmayı yavaşlatma gücü ne olurdu? Türkiye’nin arzu edilen seviyede büyüyebilmesi açısından dış kaynak belli bir süre daha kritik öneme sahip. Bu bağlamda IMF kaynağını dışlama lüksüne acaba sahip miyiz?”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder