30 Mayıs 2009 Cumartesi

Aynalar filmi

Bir Şizofrenin Ölümü
21 Nisan 2009 Salı 10:00
“Aklıma düştün yine. Belli belirsiz anılar yumağı gözlerimin önünde. Geçmişten bir silüet sislerin ardında ve kulaklarımda amansız bir çınlama.”
–Bu kaçıncı hüzün mevsimi, bu matem kimin? Bu rüzgar kimin acılarını süpürüyor ve ben neden kaçıyorum? Kimim ben ya, neyim, ne için yaşıyorum, bu savaş niye?
-Yeter bee !!! Çık git zihnimden bütün düşlerimi kemiren, hayallerimi yiyen karanlığım. [...]
Mirrors / Aynalar
04 Nisan 2009 Cumartesi 21:59
Kiefer Sutherland başrölde oynadığı Mirrors / Aynalar filmini geçen hafta içerisinde izledim. Son zamanlarda izlediğim en güzel gerilim filmiydi. Zaten Kiefer Sutherland oyunculuğunu seviyorum ve diğer oynadığı bir çok filmini izledim. Filmin bir süre etkisinde kaldım hatta. Aynalardan korkmadım desem yalan söylemiş olurum. Filmi mutlaka izleyin değişik bir konusu var. Merak edenler mutlaka fragmanı izleyin…
[imdb]0790686[/imdb]
Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın
15 Şubat 2009 Pazar 23:45
Muhayyerkürdi makamındaki Türk Müziğimizin bu güzel eseri bu aralr dilime dolanmış durumda. Severek dinlediğim ve dinlemekten vazgeçemeyeceğim bir şarkı. Sizinlede paylasmak istedim. Serap Kuzey’in o eşsiz yorumu ile…

Şarkı Sözleri
Bir kızıl goncaya benzer dudağın
Açılan tek gülüsün sen bu bağın
Kurulur kalplere sevda otağın
Kimbilir hangi gönüldür durağın
Her gören göğsüme taksam seni der
Kimi ateş gibi yaktın beni der
Kimi billur [...]
Ain’t No Sunshine
24 Ocak 2009 Cumartesi 15:29
Ain’t No Sunshine şarkısını çoğunuz dinlemişsinizdir. İsmini bilmesenizde melodi mutlaka bir yerlerde kulaklarınıza çalınmıştır.
Bill Withers ın 1972 yılında yaptığı bu şarkı kesinlikle bir klasik şu an. 36 Yıllık bir şarkı ve hiç eskimediğini düşünüyorum. Youtube da acapella videolarını araken bu şarkının da bir grup tarafından acapella versiyonunun yapıldığını gördüm. Çok hoşuma gitti umarım sizde beğenirsiniz.
Orjinal [...]
Özer Atik - Yok Böyle Bir Şey
30 Aralık 2008 Salı 15:40
Hepimiz O’nu Komedi Dukkanı’nda Minik olarak tanıdık. Program sonundaki söylediği şarkıları çok beğenirim her zaman. Özer Atik yani ve ilk albümünü geçtiğimiz günlerde çıkardı. Dinlediğimde mest oldum desem yeridir. Özellikle Ben Varım e Yüreğimdeki Ezgim Ol İstiyorum şarkısını çok beğendim.
Yüreğimdeki Ezgim Ol İstiyorum…

Kendi yazımıyla özgeçmişi,
5 Kasım 1977′de Ankara’da doğdum. 8 yaşımdan beri İstanbul’da Kadıköy’de yaşıyorum. [...]
Taken / 96 Saat
26 Aralık 2008 Cuma 10:12
Geçen ay içerisinde izlediğim aksiyon dolu bir filmdi. Uzun zamandır aksiyon temposu bu kadar yüksek olan bir film izlememiştim.
Tatil için Paris’ e giden kızıyla, telefonda konuşurken kızının kaçırıldığına şahit olan bir baba ve gelişen hikayeyi konu alan bir film.
Başından sonuna kadar cinayetler koşuşturmacalar bitmiyor. Mutlaka izlemelisiniz.






[imdb]0936501[/imdb]
Okuyaz.org
26 Aralık 2008 Cuma 09:56
Son zamanlar keyif ile takip ettiğim ve ne zaman yeni yazı gelecek diye sabırsılıkla beklediğim bir site var, OKUYAZ.org.
Tasarımları ile beni kendisine hayran bırakan sayın hocam Galib Umit’e ait bu site. kendisini sahibi ve tasarımcısı olduğu sitede tanıdım. Geçenlerde açtığı yazı, makale sitesi yine tasarım ve kullanışlılığı ile çok hoş olmuş. Sizde bu siteyi merak [...]
Haluk’un Amentusu
16 Aralık 2008 Salı 21:18
HALUK’UN AMENTÜSÜ
Bir yaratıcı güç var, ulu ve akpak,
Kutsal ve yüce, ona vicdanla inandım.
“yeryüzü vatanım, insan soyu milletimdir benim”
Ancak böyle düşünenin insan olacağına inandım.
Şeytan da biziz cin de, ne şeytan ne melek var;
Dünya dönecek cennete insanla, inandım.
Yaradılışta evrim hep var, hep olmuş, hep olacak;
Ben buna Tevrat’la, İncil’le, Kuran’la inandım.
“tekmil insanlar kardeşi birbirinin”… Bu bir hayal !
Olsun; [...]
Sensizliğimde
20 Kasım 2008 Perşembe 22:24
Ayrılık hep bize mi niye bu kadar çok çektiriyor hayat. Çok mu seviyor bizi yalnız görmeyi.zaman seni ne yaptığını düşünmekle geçiyor ki hayat bana hiç acımıyor.varlığına alışan ben yokluğunda kıvranıyorum sana fark ettirmeden bile olsa.bazı anlar deliriyorum derin nefes alıp rahatlatıyorum kendimi tamam sakinleş yok bi şey diye.ve şarkılar dinliyorum seni anlatan bizi tanımlayan . [...]
Her halk hak ettiği şekilde çıldıracaktır!
02 Ekim 2008 Perşembe 13:07
Dertli dertli yürürken dün sabah yolda, bir arkadaşıma rastladım. İki üç, hoş beş ederken, ayaküstü karşılaşmaların fiks mönüsüne geçildi. ‘Ne diyorsun son olaylara?’ dedim. ‘Son olaylar’, biliyorsunuz genellikle Ergenekon vesaire demek oluyor. Piposundan bir nefes çekti ve şöyle dedi:

“Bu aralar sen pek Ergenekon filan yazma.”
Cevap verdim:
“Bunu söyleyen ilk sen değilsin. Neden yazmayayım peki?”
Duyduğum en mantıklı [...]

http://feeds2.feedburner.com/Dusumde

web tarayıcılarının sayfa görüntüleme hızı

Ferhat Güzel - Beggüm :)
23 Mayıs 2009 Cumartesi 10:27
Aslında hiç huyum değildir bu tür şeyleri dinlemem, prim vermem, verdirmem ancak çok sevdiğim bir şarkının “esnetilmiş” hali olduğu için hoşuma gitti. Özellikle “Forhot Bitifull” un “vuhhuuuu” nidaları ayrı bir renk katıyor şarkıya. Şarkının orjinalini ise “Madcon” seslendiriyor. İki şarkının videosunuda ekliyorum farkı ve güzelliğini keşfedin . Şahsen ben dinlerken / izlerken çok eğlendim. [...]
PhotoShop’ta Çöp Kutusu Yapımı
21 Mayıs 2009 Perşembe 14:11
Uzun süredir ara verdiğim yada gerçekçi olmak gerekirse vakit bulamadığım PhotoShop derslerimize devam ediyoruz. Bu dersimizde başlıktanda anlayabileceğiniz gibi çöp kutusu çizip, şekillendiriyoruz. Biraz zor görünebilir ama inanın anlatımı dikkatlice izlediğinizde ne kadar kolay olduğunu göreceksiniz.

Başlamadan önce malzeme listemizi verelim;
1 adet bilgisayar
1 adet Photoshop
3 adet shape
2 adet Gradient
1 adet Glass efekti
Eğer bunların hepsi varsa buyrun [...]
Wordpress KısaKod: Üyelere Özel İçerik
19 Mayıs 2009 Salı 12:46
Artık WordPress’in ne kadar işlevsel olduğunu bilmeyen ve kabul etmeyen kimse kalmadı desek yeridir. Bende ufak tefek kısa kodlar ile sizlere yardımcı olmaya çalışıyorum. Bu yazıda Wordpress ile download veya topluluk sitesi yapmayı amaçlayanlar için güzel bir ipucumuz var.Lafı fazla uzatmadan başlayalım hemen…
Öncelikle verdiğim kodu temanızın functions.php dosyasına ekliyorsunuz.
add_shortcode( 'member', 'member_check_shortcode' );

function member_check_shortcode( $atts, $content [...]
Nerede Kalmıştık ?
11 Mayıs 2009 Pazartesi 13:40
Biliyorum uzun zaman oldu ama günlük yaşantım gerçekten yazmaya ara vermeme neden oluyor. Yazmadığım sürede neler oldu peki ? İlk önce vizelerim bitti. 2 ders hariç hepsi iyi zaten Photoshop’tan kalmamı beklemiyorsunuz heralde . Kötü olan derslerim tabii ki Matematik ve Visual Basic (twitter’da söylemiştim). Sanırım bu iki dersi hayatım boyunca veremeyeceğim ama [...]
Firefox, IE8′i Kendi Evinde Yere Serdi!
03 Mayıs 2009 Pazar 19:16
Microsoft’un geçtiğimiz ay yayınladığı web tarayıcılarının performansını test etme yönergelerinde açık ara farkla kazanan kim oldu dersiniz?
Geçtiğimiz ay Internet Explorer 8′in gücünü göstermek amacıyla, web tarayıcılarının performansını ölçmeye dair bir yönerge yayınlayan Microsoft, Firefox 3.5 Beta 4 ile ortaya çıkan tabloyu gördükten sonra muhtemelen bu hamleye hayli pişman oldu. Zira web tarayıcılarının sayfa görüntüleme hızını [...]
Firefox 3.0.10 Çıktı
03 Mayıs 2009 Pazar 19:13
Bugüne Kadarki En İyi Firefox
15.000′den fazla iyileştirmeyle Firefox 3, bugüne kadar olduğundan daha hızlı, daha güvenli ve daha akıllı.
İndirmek için tıklayın, sizde bu keyfi yaşayın
Tweet This!Share this on del.icio.usShare this on FacebookAdd this to Google BookmarksDigg this!Share this on RedditBuzz up!Stumble upon something good? Share it on StumbleUponShare this on TechnoratiSubmit this to DesignFloatEmail this [...]
Rakının ve Kavunun Bulunuşu
28 Nisan 2009 Salı 00:27
İlk izlediğimden beri karnıma ağrılar girmeyen, sonra 2 defa daha izleyip yerlere yattığım Cem Yılmaz’ın A.R.O.G filminde ne çok güldüğüm yerleri sizlerle paylaşmak istedim. Aslında bunlar dışında da pek güldüğüm yer yoktu desem yeridir. Tabii olay rakı olunca işler değişiyor. Uzmanlık alanım ne de olsa :p . Hemen sizleride gülümsetmek istiyorum. Tabii ki gülmek zorunlu [...]
Geçici Kesinti
26 Nisan 2009 Pazar 14:29
Öncelikle herkese tekrar merhabalar. İşlerimin yoğunluğundan dolayı domainimin süresi bitmiş ve ben bunun farkına varmamışım. Tam yeni bir yazı yazmak için siteme giriyordum ki domain sayfası cıktı. Hemen Yavuz Bey (istdizayn) ile irtibata geçtim ve kendisi en kısa sürede sorunumu çözdü ve tekrar sizlerin karşısına geldim. Ayrıca MyBBDestek’ten de sağolsun arkadaslarım uyardı domain konusunda [...]
Yazılarınızda Ruhsal Durumunuzu Gösterin
15 Nisan 2009 Çarşamba 21:23
Artık çoğumuz WordPress’i sıradan kullanmamak konusunda hem fikiriz. Sürekli geliştirdiğimiz ve geliştirilmeye en açık içerik yönetim sistemlerinden birisi olan WordPress’i biraz daha renklendirebiliriz. Özellikle kişisel blog sahiplerinin ilgisini çekeceğini umduğum basit ama sitenize renk katan küçük bir kodu sizlerle paylaşıyorum. Kodun asıl yazarı olan WPRecipes‘e de teşekkürlerimizi sunarak işlemimize başlıyoruz.

Aslında bu, tam olarak bir eklenti [...]
Tasarımcının Donanımsal İhtiyaçları
14 Nisan 2009 Salı 23:25
Biliyorum pek yararlı yazılarım yok bu da onların yanına bir gereksizlik olarak ekleniyor. Durup dururken aklıma gelen bir konu hakkında (Tasarımcının Donanımsal İhtiyaçları) tasarım denizlerine yeni yelken açan kaptan adaylarımız için ufak tefek tavsiyelerde bulunalım.
Öncelikle tahmin edeceğiniz gibi monitorunuz son derece önemli. Gerek inch olarak gerek çözünürlük olarak ya da renk kalitesi bakımından. [...]

http://www.bilader.com/feed

27 Mayıs 2009 Çarşamba

PİERRE

PİETREMENT (Charles Alexandre)
28 Mayıs 2009 Perşembe 01:33
PİETREMENT (Charles Alexandre), fran­sız veterineri ve zooloji. bilgini (Esternav 1826 - Paris 1906). 1843-1847 Arasında Alfort Askerî okulunda okudu; Fransa’da, Ceza­yir’de ve Suriye’de hizmet gördü; 1870′te esir düştü. 1875′te emekliye ayrıldı. Atın menşei, paleontolojisi ve av köpeği hakkın­da birçok inceleme yazdı. Les Origines du Cheval Domestique (Evcil Atın Menşeleri) [1870] adlı eserini Les Chevaux dans [...]
PİETRA SANTA
28 Mayıs 2009 Perşembe 01:31
PİETRA SANTA, İtalya’da şehir, Toscana’da (Lucca ili), Apua Alpleri’nin eteğin­de; 23 800 nüf. XIV. yy.dan kalma kated­ral. — Marina’da sayfiye merkezi. (e)
PİETRAPERZİA
28 Mayıs 2009 Perşembe 01:18
PİETRAPERZİA, italya’da komün, Sicil­ya ‘da (Enna ili), Salso yakınında; 14 803 nüf. Tarım merkezi. — Yakınında Helen öncesi çağdan kalma mezarlar. (e)
PİETRA LİGURE
28 Mayıs 2009 Perşembe 01:10
PİETRA LİGURE, İtalya’da komün, Liguria’da (Savona ili), Riviera di Ponente kıyısında; 5 100 nüf. Sayfiye yeri. Çiçek ye­tiştiriciliği. Tersaneler. (l)
PİETOT
28 Mayıs 2009 Perşembe 01:08
PİETOT i. Malta parası, üç fransız man­gırı (denier) değerindeydi. (l)
PİETKİN (Lambert)
28 Mayıs 2009 Perşembe 01:08
PİETKİN (Lambert), belçikalı besteci (Liege 1613 - 1696). Leonard de Hodemontun öğrencisiydi; 1632′de Saint - Lambert ka­tedralinin orgcusu, 1644-1674 arasında da kapella yöneticisi oldu. 4 Çalgılı iki sonatı, elyazması halinde veya basılmış birçok dir. eseri vardır. Motetlerin üslûbu Henry Du Mont’unkini andırır. (l)
PİETERSBURG
28 Mayıs 2009 Perşembe 00:58
PİETERSBURG, Güney Afrika cumhuri­yetinde (Transvaal) şehir; 20 400 nüf. Alt ve başka mineral ocakları. Tarım pazar,. (l)
PİETERMARİTZBUMG
28 Mayıs 2009 Perşembe 00:57
PİETERMARİTZBUMG, Güney Afrika cumhuriyetinde şehir, Natal’in başkenti Umsunduzi ırmağı kıyısında; 128 600 nu: 1838′de Kap’tan gelen Boer’lerin kurduğ„ şehirde çeşitli sanayi tesisleri açıldı: maki­ne, deri, kauçuk, inşaat malzemesi. Alümin­yum fabrikası. Şehir aynı zamanda da öne­li bir demiryolu ve ticaret merkezidir. (l)

PİETARSAARİ. Bk. JAKOBSTAD.
PİETA
28 Mayıs 2009 Perşembe 00:54
PİETA i. («merhamet» anlamında ital. k.). Meryem’i üzüntülü, kimi zaman yalnız, ki­mi zaman Aziz Yuhanna ile birlikte ve di­zinde çarmıha gerilmiş oğlunun cesediyle temsil eden kompozisyon.
*— ANSiKL. Pieta heykellerinden ilki Naumburg katedralindeki heykeldir (1320′ye doğr.). XVI. yy.a kadar Almanya’da pek çok pieta vardı. Pieta aynı zamanda da avrupa halk sanatının en sık rastlanan, en dokunaklı [...]
PİESZKO
28 Mayıs 2009 Perşembe 00:52
PİESZKO, Magister Pesco murator de­nir, muhtemelen polonya asıllı XVI. yy. mimarı. Wroclaw’ın en önemli dinî binala­rını yaptı: katedralde Meryem şapeli, Sw. Maria - Magdalena kilisesinin koro yeri [1359], ölümünden sonra bitirilen Meryem kilisesi. (L)

PİEŞTYANİ. Bk. PİEST’ANY.
PİESTERİTZ
28 Mayıs 2009 Perşembe 00:50
PİESTERİTZ, Almanya’da (Doğu Alman­ya, Halle idare bölümü) şehir, Elbe kıyısın­da; Wittenberg’in batısında; 9 400 nüf. Kimya (gübre) sanayii. (l)
PİEST’ANY veya PİEŞTYANİ
28 Mayıs 2009 Perşembe 00:48
PİEST’ANY veya PİEŞTYANİ, Çekoslo­vakya’da (Batı Slovakya bölgesi) şehir, Vak ırmağı kıyısında; 14 800 nüf. Suları mafsal romatizması, siyatik v.b.ye iyi gelen ılıca­lar. (L)
PİERSON (Warren Lee)
28 Mayıs 2009 Perşembe 00:27
PİERSON (Warren Lee), amerikalı işada­mı (Princeton, Minnesota 1896). 1934′te Export - İmportbank’ın baş danışmanlığına getirildi, sonra 1936′da aynı kurumun baş­kanı oldu. Milletlerarası maliye eksperi, 1940-1945 arasında İnter Amerikan Financi­al and Economic Advisory committee üyesi seçildi. Aynı dönemde sırasıyle, Amerikan Cumhuriyetleri Dışişleri Bakanları kongre­sinin Rio de Janeiro’daki üçüncü toplantı­sında (1942), Bretton Woods Milletlerarası Para konferansında (1944) [...]
PİERSON (Nicolaas Gerard)
28 Mayıs 2009 Perşembe 00:25
PİERSON (Nicolaas Gerard), hollandalı si­yaset adamı (Amsterdam 1839 - Heemstede 1909). Surinam bankası (1894-1868) ve Hol­landa bankası müdürü (1885-1891) ve mali­ye bakanı (1891-1894 ve 1897-1901) oldu. Ge­lir vergisini kabul ettirdi. 1905′te milletve­kili seçildi, iktisat üstüne eserler yazdı. (l)
Pierrot Lunaire
27 Mayıs 2009 Çarşamba 22:10
PİERROT. Bk. PiYERO.
Pierrot Lunaire, Arnold Schönberg’in en ünlü eserlerinden biri. 1912′de bestelenen eser oda orkestrası için yazılmıştır ve 21 melodramdan meydana gelir. Schönberg eserine yeni bir unsur olarak kullandığı Sprechgesang’ı, yani sözlü melodiyi katmış ve bu resitant sesi ritim bakımından inceden inceye notalamıştır; aralıklara kesinlikle uy­mak gerekir, ses yüksekliği ancak bu ara­lıklar içinde az çok [...]
PİERRE - SAİNT - MARTİN mağarası
27 Mayıs 2009 Çarşamba 20:42
PİERRE - SAİNT - MARTİN mağarası, Fransa’da Batı Pireneler’de mağara, İspan­ya sınırında, Anie doruğunun kuzeybatısın­da. 1908′de Martel tarafından bulundu. Yanıbaşındaki aynı adlı mağaranın fizikçi Max Cosyns (1934-1952 arası) ve Robert Levi (1953) yönetimindeki araştırmalardan sonra dünyanın en derin mağarası olduğu (700 m’den çok) anlaşıldı. Bu mağaraya M. Cosyns’in bir arkadaşının adından Lepineux mağarası adı verildi. [...]
PiERRES (Philippe Deniş)
27 Mayıs 2009 Çarşamba 20:39
PiERRES (Philippe Deniş), 1768-1792 ara­sında Paris’te basımcı. Amcası Lottin’in yanında yetişti, kralın başbasımcısı oldu. Kullanılan makinelerden daha randımanlı bir baskı makinesi yaptı ve bunu 1786′da Fen akademisine sundu, ünü bütün Avru­pa’ya yayıldı. Devrin en büyük bilginleriyle, özellikle Benjamin Franklin ile dost­luk kurmuştu. (l)
PİERRE Montreuil’lü
27 Mayıs 2009 Çarşamba 20:33
PİERRE Montreuil’lü, fransız mimarı (Montreuil 1200′e doğr. - Paris 1266) bazen yanlışlıkla Pierre de Montereau da denir. Louis IX devrinin en büyük mimarıdır. 1231′-de Saint - Deniş manastırının koro bölü­münde değişiklikler yapmakla görevlendiril­di. Paris’te Vierge de Saint - Germaindes Pres şapelini ve yemekhanesini inşa etti. Nötre - Dame’ın güney yüzü ile kırmızı kapının yanındaki şapelleri [...]
Pierre l’Ermite
27 Mayıs 2009 Çarşamba 20:32
PİERRE PErmite, Orderic Vital kendi­sinden Pierre d’Acheres olarak söz eder, diğer bir adı Coucoupietre’dir (Petrus ad Cucullum), türk Piyer Lermit de denir, fransız vaizi (Amiens 1050′ye doğr. - Neufmoustier, Huy yakınları 1115). Keşiş ve es­ki bir hacı olduğu, ayrıca papa tarafından haçlı seferlerinde vaiz vermekle görevlen­dirildiği söylenirdi. Gerçekte haçlı sefer­lerini savunan vaızları Clermont konsilinden sonraya [...]
Pierre iîe Jean {Pierre et Jean
27 Mayıs 2009 Çarşamba 20:29
Pierre iîe Jean {Pierre et Jean), Guy de Maupassant’ın romanı (1888). Le Havre’da yaşayan bir küçük burjuva ailesinde, iki erkek kardeş arasında bir anlaşmazlık sü­rüp gider. Bu anlaşmazlık, annelerinin, on­lara, ikisinden birinin evlilik dışı bir bir­leşmeden dünyaya geldiğini itiraf ettiği gün başlar. Meşru olan Pierre, öz babası saye­sinde zenginleşen kardeşi Jean’a karşı kıs­kançlık duygusuna kapılır. [...]

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Dünya mutfağı, örgü dantel oya ve diğer ev el sanatları

Dünya mutfağından Türk damak tadına
Semizotu Yemeği
24 Mayıs 2009 Pazar 04:08
Sonunda bahar geldi ve pazar renklendi. İki demet semizotu aldık; bir demeti yemeğe bir demeti de salataya. Bol C vitaminli, leziz, kendine has o mayhoş tadı ile işte semizotu yemeği tarifi…
Malzemeler:

1 demet semizotu
1 adet orta boy soğan
3 diş sarımsak (arzuya göre)
1 tatlı kaşığı domates salçası
2 yemek kaşığı pirinç (arzuya göre bulgur da olur)
2 yemek kaşığı [...]
Leziz Kuşkonmaz
21 Mayıs 2009 Perşembe 20:25
Hafif ve leziz kuşkonmaz pişirmek düşünüldüğü kadar da zor değil. Et, makarna, hatta salatalar da çok leziz oluyor.
Alırken çok incelerini (çok hızlı pişip yanacağı için) ya da çok kalınlarını (taze olmayacakları için) tercih etmeyin.
Sert kök kısımlarını kesmenin de en güzel yolu: bir elinizle kök ucundan diğer elinizle de sapın ortasına doğru tutup bükün. Tazeyse çok [...]
Zeytinyağlı dereotlu kabak yemeği
19 Mayıs 2009 Salı 04:37
Kabak mücveri, dolması, zeytinyağlı yemeği… Kabağa en çok yakışan: dereotu! Sağlıklı ve leziz bir tarif.
Malzemeler:

4 tane orta boy kabak
1 tane orta boy soğan
2 yemek kaşığı zeytinyağı
2 tane büyük domates
Yarım demet dereotu
2 yemek kaşığı pirinç
1 çay kaşığı şeker
Tuz

Hazırlanması:

Kabakları kazıyıp yıkayın ve daire şeklinde doğrayın.
Tencere ısıttığınız zeytinyağında yemeklik doğramış soğanları kavurun.
Kabuklarını soyup küp küp yemeklik doğradığınız domatesleri [...]
Portakallı Pancar Salatası
11 Mayıs 2009 Pazartesi 02:55
Çok leziz ve renkli bir salata…

Malzemeler:

1 büyük kırmızı pancar
1 büyük sarı pancar
1 portakal
1 küçük boy kırmızı soğanın yarısı
Keçi peyniri
1/4 subardağı ceviz (iri dövülmüş)
1/4 subardağı zeytinyağ
Sirke
Tuz

Hazırlanması:

Pancarları ayrı tencerelerde üzerlerini kapatacak kadar su koyup kaynatın. Su kaynayınca altını kısıp pancarlar yumuşayıncaya kadar 30 dakika kadar pişirin.
Pancarlar soğuyunca kabuklarını soyup küp şeklin doğrayın.
Portakalı soyup halka halka kesip pancarlarla [...]
Etli Kabak ve Domates Dolması
06 Mayıs 2009 Çarşamba 01:45
Hani bazen heryşeyi ölçersiniz ama yine de iç malzemesi çok gelirye ya, işte benim kabak dolması maceram da öyle oldu. Şimdi akşam yemeğinde hem kabak hem de domates dolması var.

Malzemeler:

3 adet kabak (tombulundan olsun, ikiye kesin, 6 tane dolma çıkar.)
2 tane domates (sert ve büyük olsun)

İç malzemeleri:

6 tatlı kaşığı pirinç (kıyanıp süzülmüş)
1 adet iri kuru [...]
Zeytinyağlı Taze Bakla
21 Nisan 2009 Salı 01:46
Bu haftasonu pazarda bulduğuma en çok sevindiğim taze bakla oldu. Sonunda fırsat bulup bugün zeytinyağlı pişirip bol yoğurtlu servis yaptım
Zeytinyağlı yaprak sarması
05 Nisan 2009 Pazar 01:48
Yarın baby shower'a gidiyoruz. Türk kızları yine tüm marifetlerini gösterip bin bir çeşit yemek yapıp getircekler. Biz de zeytinyağlı yapram sarması ve tuzlu kuru pasta götürmeye karar verdik. İşte sarmanın tarifi...
Tuzlu Kuru Pasta
25 Mart 2009 Çarşamba 02:18
“Çayla tuzlu, kahve ile tatlı…”

Malzemeler:

1 paket oda sıcaklığında tereyağ (250 gr)
1/2 çay bardağı sıvıyağ
1/2 çay bardağı sirke
1 tatlı kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı mahlep
1 tatlı kaşığı tuz
1 paket kabartma tozu
2 yumurta (akı hamur için, sarısı da üzerine sürmek için)
susam,çörekotu, zeytin, acı biber … (üzerini süslemek için)
alabildiği kadar un (yaklaşık 3,5 - 4 su bardağı)

Hazırlanması:

Fırını 180ºC (350ºF)’a ısıtın.
Un dışındaki tüm [...]
Tatlı Kuru Pasta
24 Mart 2009 Salı 03:34
“Çayla tuzlu, kahve ile tatlı…”
Malzemeleri:

¾ su bardağı şeker
2 adet yumurta
4 çorba kaşığı oda sıcaklığında tereyağı
2 su bardağı un
1 paket şekerli vanilin

Ayrıca:

İstediğiniz tür bir marmelat (ben kayısı ve vişne kullandım)

Hazırlanması:


Fırını 16o dereceye ısıtınç
Yağı, şekeri ve yumurtaları mikserde kabarıp kremamsı bir hale gelene kadar çırpınç
Unu ve vanilini karıştırıp bu karışıma ekleyin. Yumuşak kıvamlı bir hamur elde edeceksiniz.
Hamuru, [...]
Çilekli Pay
22 Mart 2009 Pazar 08:00
Her cumartesi pazara kasa kasa çilekler getiriyorlar. Bu sefer biz de cesaret edip bir kasa çilek aldık. Eh, eve gelince harıl harıl çilekli tatlı tarifi arandı. Buzdolabında hazır pay hamurunu bulunca çilekli pay yapmaya karar verdim.

Tarifi:

Fırını 225ºC (350ºF)’ye ısıtın. Pay hamurunu pay kalıbına yayıp hafif kızarana kadar yaklaşık 18 dakika pişirin. Fırından çıkarıp soğumaya bırakın. [...]


örgü dantel oya ve diğer ev el sanatları...
Anlatımlı örgü ve dantel modelleri, Çocuk Örgü Modelleri, Çocuk Kazak Modelleri, Örgü Şal Örnekleri, Örgü Şal Modelleri, Örgü Bebek Battaniyesi, Örgü Bebek Kıyafetleri, Örgü Bebek Yeleği, Örgü Kazak Modelleri, Örgü Modelleri, Örgü Panço Modelleri, Örgü süveter modeli, Örgü Süveter Modelleri, Örgü Yapımı,örgü örnekleri, örgü şal modeli, örgü battaniye, örgü bebek süveter modeli, örgü bebek süveter yapımı, örgü bebek yeleği, modeli, örgü panço, örgü süveterler, örgü yelek şal modelleri, Atkı Modelleri,banyo lifi, Battaniye Modelleri, bebek örgüleri, Bebek Battaniye Modelleri, bebek yelek modeli, bolero modeleri, el yapımı süveter, Kazak Modelleri, lif, Lif örgü modelleri, lif modeli, panço, süveterler, Süveter Modelleri, tığişi şal modelleri, tığ işi modeller, tığişleri, yelekler, Yelek Modelleri
Yazlık Bluz
25 Pazartesi 19:05
Kızlara uğur böceği elbisesi
24 Pazar 14:25
İşlemeli Bebek Yeleği modeli ve açıklaması
24 Pazar 11:41
Üzeri çiçek motifleriyle süslü yelek, kız çocukları için çok şık bir seçim. Anchor "Peri"Özellikle küçük yaşlarda çocukları olan anneler için farklı yelek modelleri...Beden: 0-1 Yaş grubu. Büyük beden için ölçüler parantez içindedir.Kullanılan Örgüler:Haroşa örgü - Düz örgüÖlçü: 26 ilmek- 38 sıra = 10 cm2
MALZEMELER:Anchor PeriEl Örgü İpliği (%70 Akrilik, % 30 Polyamid)Yaklaşık 100 gr., 1040 PembeAnchor Muline Nakış ipliğiRenkleri: 1 Beyaz, 103 lila, 96 K. lila, 1090 açık mavi, 433 K. mavi, 265 yeşil. 4 adet orta boy ahşap boncuk3.5 numara 1 çift örgü şişi.
UYGULAMA:Yelek: Yakadan başlanarak bütün örülecek.3.5 numara örgü şişine 86(90) ilmek atarak, 8 sıra haroşa örgü örün. 9. sıra başında 8 ilmeği ön bant için haroşa örgü örmeye devam edin. Sıradaki 7(8) ilmeği sol ön için düz örgü örün. Sol ön reglan kol artışı için 1 ilmek artırın. 2 ilmek düz örün. 1 ilmek arttırın. Sol omuz için sonraki 12 ilmeği düz örg&u
Bileklik
22 Cuma 18:38
Öncelikle gereken sadece renkli ipler
İpleri yaklaşık 1 metre boyunda kesiyoruz. İstediğimiz sayıda ve istediğimiz renk sıralamasında dizdikten sonra hepsini bir
düğümle birbirine bağlıyoruz.
Bir çengelli iğne ile bir yere sabitlersek düğüm atmak daha kolay olacaktır.
Sonra
Aşağıdaki, fotoğraflardan da anlaşılacağı gibi soldan başlayarak her ipi sıranın sonuna kadar dizilmiş iplerle ikişer kez
düğümlüyoruz.
İkinci sıra için başta kalan ipi de sonuna dek diğer iplerle ikişer kez düğümlüyoruz.
Bu şekilde istediğimiz uzunluğa gelene dek örüyoruz
Alttaki fotoğraftaki gibi bir bileklik yapmak isterseniz hem sağdan hem soldan ortaya kadar düğümlediğiniz ipleri ortada
birbiriyle düğümleyerek elde edebilirsiniz.
Bu desen içinse düğümleri sağdan sola, soldan sağa sonra ortadan kenarlara doğru düğümleyerek yaptık.
Bu örme tekniğiyle kendi yaratıcılığınızı kullanarak çeşitli motifler ve farklı amaçlarla kullanabileceğiniz örgüleroluşturabilirsiniz.
Lif Modeli
21 Perşembe 12:33
Çilekli Patik Modeli
21 Perşembe 00:38
Patik Modeli
20 Çarşamba 19:27
Kese lif
19 Salı 12:52
Oya Modeli
19 Salı 12:27
Küçük Kızlara Çanta Modeli
17 Pazar 15:25

KURDELALI ABİYE PATİK VE TAVŞAN PATİKLER

KURDELALI ABİYE PATİĞİM VE TAVŞAN PATİKLER
22 Mayıs 2009 Cuma 22:15
Benimde abiye patiklerim oldu.yapılışı çok kolay her renginden yapıp farklı şekillerde süslemeyi düşünüyorum.Hediye olarakda çok şık olur bence.Yapılışını uzun uzun anlatmayacağım çünkü sevgili Acemi75 arkadaşımız Hobidünyam womanforumda çok güzel anlatmış kendisine teşekkür ediyorum.buyrun sizde buradan ulaşabilirsiniz yapılışına...


Tavşan patiklerin yapılışınada buradan ulaşabilirsiniz.Yalnız
daha önce iki kareden yapıyordum şimdi ayrı ayrı kareler
değil dikdörtgen olarak örüp birleştirdim.

HEPİNİZE HAYIRLI CUMALAR DİLİYORUM..LÜTFEN BİR FATİHA İLE HATİM DUAMIZA KATILIN....
21 Mayıs 2009 Perşembe 18:35
Allah'ın rahmeti ve bereketi üzerimize olsun cümleten hayırlı cumalar diliyorum.gününüz geceniz hayr olsun dualarınız kabul ibadetleriniz makbul olsun.amin.Sevgili RANA dan hepinize kucak dolusu selamlar var, arayan yorum bırakan tüm dostlara teşekkürlerini ve selamlarını gönderdi.bugünlerde daha iyi ama malumunuz basit bir ameliyat geçirmedi bir süre daha dinlenip iyileşmesi lazım.Sevgili ranayı biraz daha özleyecez ama olsun iyleşsin sağlığına kavuşsun o bize yeter...

Sevgili arkadaşımız ablamız kezibanyengenin annesi için hep beraber okumuş olduğumuz kur'an hatmi şerifi için hatim duamız aşağıdadır.Alllah c.c. hepinizden razı olsun okumuş olduğumuz hatmi şerifin sevabını merhumenin ruhuna ulaştırsın.toprağı bol mekanı cennet olsun.Bir fatihayla hep beraber amin diyelim inşaAllah.

Bismillahirrahmanirrahim

Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd; Resul-i Zişan
Efendimize, âl ve ashabına salat ve selam olsun.


Ey dilediğini en doğru yola hidâyet eden Rabbimiz! Bize Kur’ân’ın hidâyetiyle hidâyet ver. Bize Kur’ân’ın inayetiyle afiyet ver. Hem bizleri Kur’ân’ın kerametiyle her türlü ateşten kurtar. Hem Kur’ân’ın şefaatiyle bizi Cennete idhâl eyle. Kur’ân’ın faziletiyle derecelerimizi yükselt.



Ey lütuf, cömertlik ve iyilik sâhibi olan Rabbimiz!


Kur’ân’ın tilâveti hürmetine kötü amellerimizi ört.

Yâ Rabbenâ! Kalblerimizi tertemiz eyle. Ayıplarımızı gizle.
Hastalarımıza acil şifalar ihsan buyur. Borçlarımızı en kısa zamanda edâ etmeyi nasîb eyle. Bir kısım yüzlerin ağarıp bir kısmının karardığı o dehşetli mahşer gününde, bizleri yüzü ağaran bahtiyarlardan eyle. Ana babalarımıza, ecdadımıza ve bil-cümle geçmişlerimize merhamet buyur. Onları affet. Dinimizi ve dünyamızı ıslah eyle. Düşmanlarımızın cümlesini darmadağın et. Ailemizi, mallarımızı ve memleketlerimizi her türlü afetlerden, hastalıklardan ve belâlardan muhafaza buyur.


Kur’ân-ı Azîmü’ş-şân hürmetine ayaklarımıza sebât ver ve kâfirler gürûhuna karşı bizlere yardım eyle.


İlahi;
Adem (Aleyhisselam) ı, topraktan yaratıp, hilafet makamına geçirdin. Bizlere, karşılıksız keramet tacını giydirdin. Lutfunu bizden eksik etme. Biz düşkünlerin elinden tutup kaldır.


İlahi;
Kullarının dünyada dört şeyi var. İkisi kötü, ikisi iyidir. Kötü olanların biri ahirette de kötüdür. Bunlardan biri küfr, diğeri günahlardır. Küfr, günahtan daha kötüdür.


İyi olanların biri ahirette de iyidir. Bunlardan biri İman, diğeri taattır. İman taattan üstündür.


Ya Rabbi
O İki kötünün daha kötüsü olan küfrü terk ettik. Ve iki iyinin en iyisi olan iman hürmetine günahlarımızı afvedip, kusurlu ibadetlerimizi kabul eyle.. AMİN…


Ya Rabbi!


Ya Rabbi! Her şey’i bilen sensin. Geleceği de bilen sensin. Biz müslümanların günahkar olduğunu biliyorsun. Nefsimize zülm ettik. Birbimize de zülm ettik, ondandır ki fırkalara ayrıldık. Bölündük Başımıza gelen bu musibetlerin bizim sana asi olduğumuzun eseri olduğunu da biliyoruz. Sana asi olduk Ve bu musibetlerin bizden kaynaklandığını da biliyoruz.


Ya Rabbi!

Müslümanları Aziz eyle!


Ya Rabbi!

Islâm düşmanlarını KAHHAR sıfatınla Kahr eyle!

Ya Rabbi!


Biz müslümanlara birlik ve beraberlik ihsan eyle!

Şübhesiz sen bizim Rabbımızsın bizler ise senin günahkar kullarınız. Senin gücün her şeye Kaadirdir.


Okuduğumuz Kur’ân-ı Kerîm’den ve yasin-i şeriflerden hâsıl olan sevâbı, hem onun tilâvetinden hâsıl olan nûru Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın rûhuna hediye eyledik, vâsıl eyle yâ Rabbi.

Hem O’nun, nebî ve Resûl kardeşlerinin ruhlarına salât ü selâm ile ayrı ayrı hediye eyledik, vâsıl eyle yâ Rabbi. Hem O’nun âl ve evlâdına, vâlidelerimiz olan muhterem zevcelerine, ashâbına, etbâına, mübârek nesillerinin ruhlarına hediye eyledik, vâsıl eyle yâ Rabbi. Hem onların cümlesinden razı ol.


Üstadlerimizin ruhlarına hadiye eyledik sen vasıl eyle ya rabbi, hem onun talabelerin ruhlarına hediye eyledik sen vasıl eyle …


Babalarımız, analarımız, erkek ve kız kardeşlerimiz, evlatlarımız, akrabâlarımız, sevdiklerimiz ve arkadaşlarımızdan vefât etmiş olanların ruhlarına da ayrı ayrı hediye eyledik, vâsıl eyle yâ Rabbi!



Bu kur’an hatminde emeği geçenlerin sağ ve ölmüşlerine hediye eyledik sen vasıl eyle ya rabbi!

Ya Rabbana:

Bu okuduğumuz ku’ran-i Kerim hatmelerinden ve okuduğumuz Yasin-i şeriflerden hasıl olan sevabi;

Vefat eden müslümanlardan nesilleri tükenmiş; dünyada kimsesi olmayan mü’min ve mü’minelerin ruhlarına da hediye eyledik, sen vasıl eyle Ya Rabbi!


Ya Rabbi!


bu okuduğumuz Kur’an-i Kerim hatmelerinden, yasini şeriflerden ve salavatlardan hasıl olan sevabı; Hem üstadlarımızın ruhlarına, meşâyıhımızın ruhlarına, hem onların talebelerine, hayır ve hasenât sahiplerinin ruhlarına, hem bütün mü’min ve mü’minelerden, müslim ve müslimelerden vefât edenlerin ruhlarına, hayatta bulunanların rûhâniyetlerine hediye eyledik, sen vâsıl eyle yâ Rabbi!

Ey bütün ihtiyaçları karşılayan! Ey bütün belâları def‘ eden! Ey her duâya icâbet eden! Ve ey merhamet edenlerin en merhametlisi olan Rabbimiz! Rahmetinle, merhametinle duâlarımızı kabul eyle!


Cümlemizin kalbine İslam nurunu, Kur'an hidayetini ver. Cümlemizi Islam’a bağla, bizleri Müslüman olarak yaşat, Müslüman olarak öldür. Bizleri Dünyâ ve Âhiret mutluluğuna erdir. Dünya'da mekansız, Âhiret'de imansız bırakma Yâ Rabbi!


Yâ Rabbi! Habib'in Muhammed Mustafa, Kitab’ların, bütün sevdiklerin yüzü hürmetine, bizleri dergah-i bârigâh-ı ulûhiyyetinden bos çevirme, duâlarımızı kabul eyle, yâ Gafur u yâ Gaffâr.


Amin, Amin, Amin… Bi hürmeti seyyidi'l-mürselin ve'l-hâmdülillahi Rabbi'l-Alemin.


Sübhâne rabbike rabbi'l-izzeti amma yasifûn ve selâm ün ale'l-mürselin ve'l-hamdü lillahi Rabbi'l-Alemin ..

Hayırların fethi, şerlerin def'i, ehl-i imânın selameti, insanlığın kurtuluşu, memleketimizin her türlü kötülüklerden korunması, Ümmet-i Muhammed'in selameti için EL-FATIHA.
MAUSE'NİN SAĞ TUŞU
20 Mayıs 2009 Çarşamba 11:25








19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA GENÇLİK ve SPOR BAYRAMI
19 Mayıs 2009 Salı 09:57
TIĞ İŞİ MOTİFLİ BAYAN PATİK MODELİ & RANA'NIN HEPİNİZE SELAMLARI VAR.
17 Mayıs 2009 Pazar 00:11

Sevgili Rana'dan hepinize selamlar var.Biraz geç oldu ancak fırsat bulabildim kusura bakmayın olurmu.Çok şükür ameliyat olmuş ve ameliyatıda güzel geçmiş
bugün öğleden sonra telfnda görüştüm dinleniyor inşaallah yakında iyileşip aramıza dönecek.sabırsızlıkla bekliyoruz ranacım seni yeniden çoook geçmişler olsun Allahım acil şifalar versin de çabucak iyileş güzel haberlerinle gel bekliyoruz.



Yukardaki patiğe gelince sevgili arkadaşım fatma örmüş ben çok beğendim.sizlerle paylaşmak adına hemen resimledim.Birçok yönden resimledim ama en net olanı buydu.bildiğiniz motifli patikmodeli 6 motifden oluşuyor tabana gelen motifler lacivert iplikle tek renk üstekiler iki renkle örülmüş.krem rengi kısımlarda sonradan iğne ile işlenmiş. Ellerine sağlık fatmacım güle güle kullan.
CUMAMIZ MÜBAREK OLSUN & OKUMALAR BİTTİ ALLAH HEPİNİZDEN RAZI OLSUN
15 Mayıs 2009 Cuma 11:50



Sevgili arkadaşlar okumalara katılan, katılmak isteyipde katılamayan tüm dostlar Allah hepinizden razı olsun.haftaya perşembeye bitirmeye niyetliydik ama hamd olsun sayenizde bu perşembeden dağıtımlar bitti tevhidler bitti.duyarlılığınız ve yakın ilginiz için çok teşekkür ediyorum.Allah c.c.
bu mübarek gün yüzü suyu hürmetine dualarımızı ibadetlerimizi kabul eylesin.Kimin ne hayırlı haceti dileği varsa rabbim hasıl eylesin.amin.
Sevgili Rana bugün ameliyat olacak İnşaAllah cümle hastalarımızla birlikte Şifalar bulup ailesinin ve sevenlerinin arasına dönecek tüm dualarımız ve kalbimiz seninle canım..

Sonsuz Rahmet sahibi Rabbimizin Merhametine Efendimizin Şefaatine
nail olmak dualarıyla…
SELAMLARIN VE DUALARIN EN GÜZELİ İLE HEPİNİZE HAYIRLI CUMALAR…



(Kur'an hatminden cüz alan arkadaşlar cüzleri bitirdiklerinde haber verirlerse sevinirim.haftaya perşembeye kadar bitirilip hatim duası yapılacaktır.)


BLOGCU ARKADAŞLARIMIZ İÇİN HEP BERABER TEVHİD HATMİ ve KUR'AN-I KERİM HATMİ OKUMAYA DAVET EDİYORUM SİZLERİ
15 Mayıs 2009 Cuma 00:36

Sevgili arkadaşlar bir çoğunuzun blog arkadaşımız sevgili RANA nın böbrek rahatsızlığından haberi vardır diye düşünüyorum.sevgili bacım arkadaşım kısa bir süre içinde böbreğinden ameliyat olacak inşaallah şifa niyetine hep beraber rana için 70.000 Kelime-i Tevhid hatmi okuyalım.Ayrıca KEZİBAN YENGE blogcu arkadaşımızın da kısa bir süre önce annesi vefat etti.Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun.Keziban ablaya ve tüm sevenlerine buradan birkez daha başsağlığı diliyorum.Keziban ablamızın annesi içinde Kur-an Hatmi şerif yapalım inşaAllah.10 gün içerisinde bitirmeye niyetlendik hepinizin katılımını bekliyorum.Dostun dosta duası makbuldür diyerek hep beraber dua edelim.Cümle hastalarımızla birlikte Allah c.c. rana arkadaşımızada şifalar versin sevdiklerine sevenlerine bağışlasın.Amin.Sevgili Fatma48(hazanyağmuru04) abla, Akasya Nuray abla ve ayfer sultan ablayada ayrıca teşekkür ediyorum bu okumayı başlatmamda onlar vesile oldular.Onlardan da okumaya katılacak olan siz arkadaşlarımdanda Allah razı olsun.


KELİME-İ TEVHİD HATMİ DAĞITIMI BİTMİŞTİR

Toplam okunacak kelime-i tevhid sayısı= 70.000


AYFERSULTAN = 5000
ELBİSTANLIM = 5000
HAVVANUR = 5000
FATMA48 = 23.000
AKASYANURAY ABLA = 5000
SEVİL ALTUNEL = 1000
AYLİZ = 5000
KIZILCIK ŞURUBU = 1000
GELİNCİK = 1500
İFFETİN GÜNLÜĞÜ = 5000
EHLİKEYF = 5000
GÖNÜLDENELE = 1500
DİSALCE = 3000
BENİM İŞLERİM (ELAY) = 4000

TOPLAM = 70.000




KUR'AN-I KERİM HATMİ CÜZLERİN DAĞITIMI BİTMİŞTİR. ARKADAŞLAR OKUYUP BİTİRDİĞİNİZDE HABER VERİRSENİZ SEVİNİRİM.

1.CÜZDEN 10.CÜZDE DAHİL DAĞITILMIŞTIR.

11.CÜZ = ŞENGÜLÜN EL BECERİLERİ

12.CÜZ = HAVVANUR

13.CÜZ = AKASYA NURAY ABLA

14.CÜZ= AKASYA NURAY ABLA

15.CÜZ = AKASYA NURAY ABLA

16.CÜZ =İFFETİN GÜNLÜĞÜ

17.CÜZ = İFFETİN GÜNLÜĞÜ

18.CÜZ = SEVİNÇ ALTUNTAŞ

19.CÜZ = DİSHEKUŞ

20.CÜZ = YEŞİM HANIM

21.CÜZ = YEŞİM HANIM

22.CÜZ = ANALIKIZLI HERTELDEN

23.CÜZ = ZEHRA ÇIVGIN

24.CÜZ = ZEHRA ÇIVGIN

25.CÜZ = FATMA 48

26.CÜZ = FATMA48

27.CÜZ= FATMA48

28.CÜZ = FATMA48

29.CÜZ= FATMA48

30.CÜZ = FATMA48

Bilmeyenler benim gibi karıştıranlar için Hangi cüz hangi sureden başlıyor BURADA dan bakabilirsiniz.lütfen arkadaşlar yorumlarınızı bu kayda bırakınız.

Şimdiden Allah okumaya katılan tüm dostlardan razı olsun.
TIĞ İŞİ BUZDOLABI POŞETLİĞİ & ELBİSE MODELİ TUTACAK
11 Mayıs 2009 Pazartesi 15:05


Herkese merhabalar, bu aralar örgülerden artan iplerimi değerlendiriyorum.Buz dolabı poşetlerim elimin altında olsun diye benzedimi bilmem ama mısır şeklinde örerek kendime poşetlik yaptım.Alttakini de hem çakmaklık hemde tutacak olarak ördüm.belki benim gibi artık iplerini değerlendirmek isteyen olursa diye de paylaşmak istedim.Bende daha çok var böyle artık ipler bakalım onlar ne işe yaracak neler örülecek.Hayırlısı şimdilik beklesinler....Sağlıklı, huzurlu, bereketli ve gönlünüzce geçirebileceğiniz bir hafta dileğiyle hepinize sevgiler..


ANNE SEVGİSİ & ANNELER GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN
09 Mayıs 2009 Cumartesi 23:50

Anne Sevgisi
Anne Sevgisi
Yüce Allah, dünyadaki sevgilerin en yücesi olan evlat sevgisini, anneye vermiştir. Bu sevginin hiçbir menfaati ve kuralı yoktur. Bu sevgi, “zengin–fakir, eğitimli- eğitimsiz” ayrımı olmaksızın, her anne - baba için geçerlidir. Hatta hayvanlar için dahi geçerlidir.
Bu koşulsuz saf sevgi, zaman, zaman bazı evlatlar tarafından fark edilmeyebiliyor. Ya da bazı dini guruplara katılan gençler, telkin altında ailelerinden soğutulabiliyorlar.

Dini bilgisi az olan, ya da hiç olmayan gençleri kandırmanın en güzel yolu Allah korkusudur. Bazı tarikatlar gençleri Allah korkusuyla kandırıyorlar. Daha sonra da onlara liderinin sözünden çıkarsan, dinden çıkarsın telkini veriyorlar. Dini bilgisi az olan gençler de bu korkuyla, (hak olmayan tarikatlara karşı olan ) ailelerine düşman olabiliyorlar. “Hak olan tarikatlarda amaç Allah’a yakın olmak iken, hak olmayanlarda ise, şeyhe körü körüne bağlı olup, toplumdan ve aileden soyutlanma vardır.”

Ailelerin bu konuda çok dikkatli olmaları gerekiyor. Evlatlarında olan değişikliklerin arkasında mutlaka bir şeylerin olduğunu anlamaları gerekiyor. Din ile hiçbir alakası olmayan bazı cemaatlerde, din adı altında kandırılan yüzlerce gencimiz farklı amaçlarla kullanılabiliyorlar.

Günümüzde bazı cemaatler ve tarikatlarda beyinleri altüst olan çocuklarımız, ailelerine karşı adeta düşman olarak yetiştirilebiliyorlar. Bazı cemaatlerde “annelerin sadece evladın doğumundan sorumlu olduğunun” telkini verilip onları ailelerinden soğutabiliyorlar.
Anne baba sevgisi Kuran’da açık ve net olarak yazmasına rağmen, din adı altında çocukları ailelerinden koparabiliyorlar.

Kuran ayetlerinde anne-baba hakkından şöyle söz edilir:
“Rabbin, Ondan başkasına kulluk etmememizi ve anne-babaya iyilikle davranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: "Öf" bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle.”(İsra Suresi, 17)


Şu da bir gerçek ki; Allah inancı kuvvetli olan ve Kuran ahlakını tam olarak benimseyen, vicdanının sesine kulak veren gençlerin, hangi koşullarda yaşarlarsa yaşasınlar, kandırılmaları asla mümkün olmayacaktır.

Unutulmamalıdır ki, akli dengesi bozuk veya çok zor durumda olmadığı sürece, bir anne - baba asla evladını yarı yolda bırakmaz, terk etmez. Canı pahasına da olsa onları her türlü kötülüklerden korur. Hangi cemaate girerse girsin, hangi telkin altında annelerine isyan ederlerse etsinler, asla anne babaları onların peşini bırakmayacaklardır… Her zaman evlatlarına şefkat kollarını uzatarak, onları tüm kötülüklere karşı koruyacaklardır.

“Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır…”(Nahl Suresi, 66)
Ayette de belirttiği gibi, hayvanlara daha dikkatle baktığımızda, ibret alacak çok şey olduğunu görebiliriz. Örneğin yukarıda anlattığım evlat sevgisi, doğada yaşayan en vahşi hayvanlar için bile aynıdır.
Çünkü Allah yeryüzündeki tüm canlıları bu içgüdüyle yaratmış ve bilinçaltımıza bu koşulsuz anne sevgisini kodlamıştır.

“Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması, iki yıl içindedir. "Hem Bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız Banadır."(Lokman Suresi,14)

Bilindiği gibi, en zor ve uzun geçen hamilelik dönemi, insanı dünyaya getirmektir. Ayrıca “yürümek, konuşmak, temizlik alışkanlığı” gibi en temel ihtiyaçlarını karşılamak konusunda en uzun sürede hayata adapte olan, yine insan yavrusudur. Bu uzun beraberlikteki görevi hep anne üstlenmiştir. Neredeyse doğumundan ölümüne kadar anne, kanatlarını evlatlarının üstüne germiştir. Bu fedakârlığın karşısında, anne ve babanın evlatlarından istedikleri sadece, saygı ve hoşgörüdür.

Yine unutulmamalıdır ki, dünyaya gelen her canlı yaşarsa, er ya da geç mutlaka yaşlılığı tadacaktır. İleride kendimize yapılmasını istemediğimiz tavır ve davranışları, biz de anne ve babamıza yapmayalım. Onlara şefkat, hoşgörü, saygı ve sevgiyle yaklaşalım.
“Onların hayır dualarını alalım.”

Nuran Yelkenci

Bende tüm annelerin ve anne adaylarının anneler gününü kutluyorum.Her gününüz anneler günü olsun.Allah c.c. hiç bir anne babaya evlad acısı hiç bir evlada da anne baba acısı yaşatmasın.amin.
TIĞ İŞİ YAZLIK BAYAN BLUZU
28 Nisan 2009 Salı 14:17


Bu bluzuda kendime yaptım.resimde pek belli olmamış ama rengi lila örmesi çok zevkli ve çabuk bitiyor.Yapılışını anlatmama gerek yok sanırım resimlere bakarak yapılabilir.




bayan bluzları, bluz modelleri, Bluz Örnekleri, yazlık bluzlar,yapılışı, tığ işi

KIRIK CAM TEORİSİ ( YORUMSUZ)
28 Nisan 2009 Salı 11:11


Yıllar öncesi. Öğrenciyim. Hava sıcak ve yorgunum. Az sonra bineceğim otobüste de oturamayacağım kesin. Bari beklerken dinlenebilirdim. Duraktaki banka oturmaya niyetlendim. Ama garip ki, benden önce oturanlar oturak yerine ayaklarını koymuşlar, bankın arkalığını da oturmak için kullanmışlardı.

Gençler öyle otururdu o zamanlar. (Herkes gibi otururlarsa, yaşlı sanılmaktan mı korkarlardı?) "Böyle gelmiş, böyle gider"di. Ben de onlar gibi oturmak zorunda kaldım. Ayakkabılarımı oturak yerine koydum, koltuğun arkalığının daracık ucuna yerleştim. Çok geçmedi ki banka benim gibi oturamayacak yaşlı teyze, benden önce banka benim gibi oturan gençlerin hepsinin hesabını bana sordu. İyice bir fırça yedim. Ben o azarı hak etmemiştim ama o haklıydı. Sustum. Meğer ben o koltuğa oturmadan yıllar önce, ABD'de bir araştırmacı, o teyzeye karşı yaşadığım acı mahcubiyetin hesabını yapmışmış. Şimdi haberim oldu. "Kırık Cam Teorisi" hesabıymış bu. Anlatıldığı kadarıyla: "Kırık Cam Teorisi" ABD'li suç psikoloğu Philip Zimbardo'nun 1969'da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmiş. Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip
Palo Alto bölgelerine birer 1959 model otomobil bıraktı. Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Ve olup bitenleri izledi. Bronx'taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı. Ardından Zimbardo ve iki öğrencisi 'sağ kalan' otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdı. Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki insanlar (zengin beyazlar) da olaya dahil oldu. Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale gelmişti. "Demek ki" diyordu Zimbardo, "ilk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz. " Şimdi niye o banka öyle oturduğumu anladım. Ve benim olmayan suça nasıl da kolayca katılabildiğime, hatta onu çoğalttığıma şaşırmadım. Ayrıca benden önceki suçların hepsinin hesabının bana sorulmuş olması da gerekiyormuş.

"Kırık Cam Teorisi"nin takipçileri bakın ne diyor: "Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırık olsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp, binanın tüm camlarını kırar. Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım."

Bunları niye mi anlattım? Kalbimizde ucundan kıyısından kırılmış camlar taşıyoruz sürekli... Ruhumuzun başköşelerine ilk başta önemsiz gözüken, laf etmeye değmez çöpler bırakıyoruz her gün. Küçük küçük günahlar, minik minik hatalar camı kırık araba gibi diğerlerini de camları kırmaya, kapıları çerçeveleri indirmeye teşvik ediyor. Pişmanlığımızı fırsat bilip ortadan kaldıracak kadar ciddiye almadığımız "çöpler"imiz, sürçmelerimiz, kötülüklerimiz, ayıplarımız, kokuşmuş çöp dağlarına, kötülük yığınlarına kapı aralıyor. "Böyle gelmişse, böyle gider" diye kendi kendimizi ağır veballer altında ezdirdikçe ezdiriyoruz.
Kırık camın oradaki varlığı, diğer camların da kırılabileceğine dair bir haklılık üretir içimizde. Çöpün bizden önce oraya atılmış olması, oraya çöp atmanın bir alışkanlık olduğunu söyler bize. Çok geçmeden biz de o alışkanlığa alışır, alışık olunanı yapmakta haklı görürüz kendimizi. Cam ilk kırıldığında hafife alırsak, ağırlaşır cam kırıkları. Çöp ilk atıldığında umursamazsak, umursamazlığımız bir çöp dağını besler.
Tam da "hafife almakla" açılan, "umursamazlıkla" genişleyen bir "yol(suzluk) "u tarif eden sûre'nin (Mutaffifîn) berceste ayetinin konusudur "cam kırıkları teorisi": "Yapmaya alıştıkları kötü işler, gitgide kalplerini paslandırdı." (Mutaffifîn, 83/14).

Bir de aynı ayeti yorumlayan Efendimiz'in [asm] küçümseyerek/hafife alarak ilerlediğimiz yol(suzluk)u tarif edişine kulak verelim: "İnsan bir günah işler ve onu tevbe ile silmezse, kalbinde bir leke olarak kalır. Eğer tevbe ederse kalbi yine parlar. İkinci bir günah işlediğinde ise o leke büyür. Ve kalb günah işleye işleye öyle bir kararır ki, bütün kalbi ele geçirir."
Bu yüzden galiba... Masum görünen her hata, her günaha yaklaşış, bir büyük günaha doğru sürüklüyorsa bizi, ilk atılan çöpü kaldırmamaktandı r bu.


Faruk SARI
AOF Ilahiyat 2007
Mühendis
MUTFAK AKSESUARLARI & TUTACAK MODELİ
23 Nisan 2009 Perşembe 18:15

Artık iplerden ördüğüm tutacak modelim, yapılışını isteyen olursa yorum bıraksın daha sonra anlatmaya çalışırım.Şimdiden hepinize hayırlı cumalar diliyorum.Dualarınız kabul ibadetleriniz makbul olsun.amin.


23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI
23 Nisan 2009 Perşembe 11:13
KIZ ÇOCUKLARINA YAZLIK TIĞ İŞİ BLUZ ve RESİMLERLE YAPILIŞI
21 Nisan 2009 Salı 14:42


KUTLU DOĞUM HAFTASI OKUMALARIMIZ BİTTİ. BİR FATİHA'YLA AMİN DİYELİM..
20 Nisan 2009 Pazartesi 17:56


Kutlu doğum haftasına kadar yani bugüne kadar hep beraber okuduğumuz
4 Kur'an-ı kerim hatmi , 521 Yasin'i şerif, 145.000 Salavat-ı şerife sayısına ulaşmıştır.Allah okumaya katılan tüm arkadaşlarımızdan ve amin diyen tüm dostlarımızdan razı olsun.OKUDUĞUMUZ SALAVATLARIN, YASİNLERİN, HATİMLERİN ALLAH c.c.İZNİ İLE PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ.MUHAMMED (aleyhisselatu vesselam)ulaşması duasıyla hatim duamızı okuyup bir FATİHA ile amin diyelim arkadaşlar.




بسم الله الرحمن الرحيم





Bismillahirrahmanirrahim




Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd; Resul-i Zişan
Efendimize, âl ve ashabına salat ve selam olsun.


Ey dilediğini en doğru yola hidâyet eden Rabbimiz! Bize Kur’ân’ın hidâyetiyle hidâyet ver. Bize Kur’ân’ın inayetiyle afiyet ver. Hem bizleri Kur’ân’ın kerametiyle her türlü ateşten kurtar. Hem Kur’ân’ın şefaatiyle bizi Cennete idhâl eyle. Kur’ân’ın faziletiyle derecelerimizi yükselt.



Ey lütuf, cömertlik ve iyilik sâhibi olan Rabbimiz!


Kur’ân’ın tilâveti hürmetine kötü amellerimizi ört.


Yâ Rabbenâ! Kalblerimizi tertemiz eyle. Ayıplarımızı gizle.
Hastalarımıza acil şifalar ihsan buyur. Borçlarımızı en kısa zamanda edâ etmeyi nasîb eyle. Bir kısım yüzlerin ağarıp bir kısmının karardığı o dehşetli mahşer gününde, bizleri yüzü ağaran bahtiyarlardan eyle. Ana babalarımıza, ecdadımıza ve bil-cümle geçmişlerimize merhamet buyur. Onları affet. Dinimizi ve dünyamızı ıslah eyle. Düşmanlarımızın cümlesini darmadağın et. Ailemizi, mallarımızı ve memleketlerimizi her türlü afetlerden, hastalıklardan ve belâlardan muhafaza buyur.




Kur’ân-ı Azîmü’ş-şân hürmetine ayaklarımıza sebât ver ve kâfirler gürûhuna karşı bizlere yardım eyle.



İlahi;
Adem (Aleyhisselam) ı, topraktan yaratıp, hilafet makamına geçirdin. Bizlere, karşılıksız keramet tacını giydirdin. Lutfunu bizden eksik etme. Biz düşkünlerin elinden tutup kaldır.


İlahi;
Kullarının dünyada dört şeyi var. İkisi kötü, ikisi iyidir. Kötü olanların biri ahirette de kötüdür. Bunlardan biri küfr, diğeri günahlardır. Küfr, günahtan daha kötüdür.


İyi olanların biri ahirette de iyidir. Bunlardan biri İman, diğeri taattır. İman taattan üstündür.


Ya Rabbi
O İki kötünün daha kötüsü olan küfrü terk ettik. Ve iki iyinin en iyisi olan iman hürmetine günahlarımızı afvedip, kusurlu ibadetlerimizi kabul eyle.. AMİN…



Ya Rabbi!



Ya Rabbi! Her şey’i bilen sensin. Geleceği de bilen sensin. Biz müslümanların günahkar olduğunu biliyorsun. Nefsimize zülm ettik. Birbimize de zülm ettik, ondandır ki fırkalara ayrıldık. Bölündük Başımıza gelen bu musibetlerin bizim sana asi olduğumuzun eseri olduğunu da biliyoruz. Sana asi olduk Ve bu musibetlerin bizden kaynaklandığını da biliyoruz.


Ya Rabbi!



Müslümanları Aziz eyle!



Ya Rabbi!



Islâm düşmanlarını KAHHAR sıfatınla Kahr eyle!



Ya Rabbi!


Biz müslümanlara birlik ve beraberlik ihsan eyle!



Şübhesiz sen bizim Rabbımızsın bizler ise senin günahkar kullarınız. Senin gücün her şeye Kaadirdir.





Okuduğumuz Kur’ân-ı Kerîm’den ve yasin-i şeriflerden hâsıl olan sevâbı, hem onun tilâvetinden hâsıl olan nûru Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın rûhuna hediye eyledik, vâsıl eyle yâ Rabbi.



Hem O’nun, nebî ve Resûl kardeşlerinin ruhlarına salât ü selâm ile ayrı ayrı hediye eyledik, vâsıl eyle yâ Rabbi. Hem O’nun âl ve evlâdına, vâlidelerimiz olan muhterem zevcelerine, ashâbına, etbâına, mübârek nesillerinin ruhlarına hediye eyledik, vâsıl eyle yâ Rabbi. Hem onların cümlesinden razı ol.



Üstadlerimizin ruhlarına hadiye eyledik sen vasıl eyle ya rabbi, hem onun talabelerin ruhlarına hediye eyledik sen vasıl eyle …



Babalarımız, analarımız, erkek ve kız kardeşlerimiz, evlatlarımız, akrabâlarımız, sevdiklerimiz ve arkadaşlarımızdan vefât etmiş olanların ruhlarına da ayrı ayrı hediye eyledik, vâsıl eyle yâ Rabbi!



Bu kur’an hatminde emeği geçenlerin sağ ve ölmüşlerine hediye eyledik sen vasıl eyle ya rabbi!



Ya Rabbana:





Bu okuduğumuz ku’ran-i Kerim hatmelerinden ve okuduğumuz Yasin-i şeriflerden hasıl olan sevabi;



Vefat eden müslümanlardan nesilleri tükenmiş; dünyada kimsesi olmayan mü’min ve mü’minelerin ruhlarına da hediye eyledik, sen vasıl eyle Ya Rabbi!



Ya Rabbi!



bu okuduğumuz Kur’an-i Kerim hatmelerinden, yasini şeriflerden ve salavatlardan hasıl olan sevabı; Hem üstadlarımızın ruhlarına, meşâyıhımızın ruhlarına, hem onların talebelerine, hayır ve hasenât sahiplerinin ruhlarına, hem bütün mü’min ve mü’minelerden, müslim ve müslimelerden vefât edenlerin ruhlarına, hayatta bulunanların rûhâniyetlerine hediye eyledik, sen vâsıl eyle yâ Rabbi!



Ey bütün ihtiyaçları karşılayan! Ey bütün belâları def‘ eden! Ey her duâya icâbet eden! Ve ey merhamet edenlerin en merhametlisi olan Rabbimiz! Rahmetinle, merhametinle duâlarımızı kabul eyle!




Cümlemizin kalbine İslam nurunu, Kur'an hidayetini ver. Cümlemizi Islam’a bağla, bizleri Müslüman olarak yaşat, Müslüman olarak öldür. Bizleri Dünyâ ve Âhiret mutluluğuna erdir. Dünya'da mekansız, Âhiret'de imansız bırakma Yâ Rabbi!



Yâ Rabbi! Habib'in Muhammed Mustafa, Kitab’ların, bütün sevdiklerin yüzü hürmetine, bizleri dergah-i bârigâh-ı ulûhiyyetinden bos çevirme, duâlarımızı kabul eyle, yâ Gafur u yâ Gaffâr.



Amin, Amin, Amin… Bi hürmeti seyyidi'l-mürselin ve'l-hâmdülillahi Rabbi'l-Alemin.



Sübhâne rabbike rabbi'l-izzeti amma yasifûn ve selâm ün ale'l-mürselin ve'l-hamdü lillahi Rabbi'l-Alemin ..



Hayırların fethi, şerlerin def'i, ehl-i imânın selameti, insanlığın kurtuluşu, memleketimizin her türlü kötülüklerden korunması, Ümmet-i Muhammed'in selameti için EL-FATIHA.


KUTLU DOĞUM HAFTAMIZ KUTLU OLSUN & BLOGLARINIZI HAFTA BOYUNCA GÜLLERLE SÜSLEMEYE EFENDİMİZİ GÜLLERLE KARŞILAMAYA VARMISINIZ.
20 Nisan 2009 Pazartesi 14:17



20 NİSAN PAZARTESİ AKŞAM 8 DE OKUDUĞUMUZ KUR'AN TİLAVETLERİ ,YASİN VE SALAVATLARIN HATİM DUASI YAPILACAKTIR.HEPİNİZİ BİR FATİHAYLA AMİN DEMEYE BEKLİYORUM İNŞAALLAH.


ERKEK BEBEK SÜVETERİ VE YAPILIŞI
14 Nisan 2009 Salı 16:50




Merhabalar arkadaşlar, bir süredir blogumla ilgilenemedim malum bahar gelip havaların ısınmasıyla beraber temizlik günleride başladı, bende ufakdan ufakdan başladım temizliğe, yakında biter inşaallah.Açıkçası havalar ısındıkça da bende nettende blogumdanda kopuyorum hiç canım istemiyor nete gelmeyi, zaman zaman oluyor bu haller bende mevsimsel sanırım.Dedim daha fazla arayı açmayayım 2 gün önce bitirdiğim süveterimle geldim işte.Hepinize güzel sağlıklı huzurlu bereketli bir hafta dileyerek bebek süveteri modelimide yapabildiğim kadarıyla anlatmaya çalışayım.
Yarım işlerimden biriydi bu süveter kış ortasında başlamıştım bitti şükür. bakalım kimin nasibi kime hediye gidecek kime giderse gitsin güle güle giysin hayrını görsün inşaallah.
Süveter 1 - 2 yaş arası bebeklere göre oldu ve 1,5 dan az ip yetiyor.
140 ilmekle mavi renkle başlayıp 5 sıra haroşa yapıp sağdan ve soldan 6 şar ilmeği kenar bandı ve düğmeli kısım için maviyle koltuk altına kadar haroşa örüyoruz.4 adt düğme deliğini unutmayalım.
Modelin kuruluşu 3 beyaz 1 mavi sıra sonuna kadar böyle tersden beyazı beyazla mavi maviyle ip atlatarak ters örüyoruz.4 sıra böyle ördükden sonra maviye geçerken beyazın ortasındaki 1 ipi beyaz olrak örmeye devam ediyoruz, her geçişte ortadaki ilmekler devamlı kendi rengiyle örülüyor.
Koltuk altına geldikden sonra yandaki 6 haroşayı 12 haroşaya çıkar 46 ilmek model ör ortadaki 24 ilmeği haroşa yine 46 ilmek model sondaki 12 ilmeğide haroşa ör.5 sıra haroşa yaptıkdan sonra yanlardan 6 haroşa kes 6 haroşayı örmeye devam et.ortadaki 24 ilmeğin ortasındaki 12 ilmeğpi kes ve parçaları resimlerde görüldüğü gibi ayrı ayrı örerek bitiriyoruz.
Ancak bu kadar anlatabileceğim anlaşılmayan bir yer varsa yazarsanız yardımcı olurum elbet.Yokluğumda merak edip soran tüm dostlarıma teşekkür ederim yorumları tek tek okuyup onaylıyordum sonra hepsini okuyayımda öyle onaylayayım dedim sanırım 15 kadar yorumu yanlışlıkla sildim, ben yazdımda yorum gitmemiş demeyin bi anlık dalgınlıkla ben sildim kusura bakmayın olurmu.bir daha olmaz inşaallah. En kısa sürede hepinizi tek tek ziyaret edeceğim görüşmek üzere süveteri örmek isteyen herkese kolay gelsin..hepinize selamlar sevgiler..
KIZ ÇOCUKLARINA YAZLIK TIĞ İŞİ ASKILI BLUZ VE YAPILIŞI
11 Nisan 2009 Cumartesi 14:04




İpimiz: 1 yumak Nako kristal Yapılışı, öncelikle gevşek olmak kaydıyla uzunca zincir çekerek başlıyoruz kim için yapıyorsak bel kısmına ölçüp bel kısmı genişliğinden 1 karış fazla zincir çekelim çünkü dolgu yaparken örgü topluyor.

Üzerine her zincire 1 kez batarak 1 sıra trabzan yapıyoruz trabzan bittikden sonra tekrar beline ölçün çok bol gibi dursada çiçekleri yaparken oldukça küçülüyor.

Ben 16 çiçek kurdum 23 aylık kızıma tam oluyor sizde ona göre çiçek sayısını artırabilirsiniz.gerisini resime bakarak yapabilirsiniz sanırım.isterseniz bittikden sonra benim gibi örgüden bir süs yapıp ön tarafı süsleyebilirsiniz veya bittiği gibi de kalabilir .anlaşılmayan biyer olursa yorum bırakın yardımcı olmaya çalışırım..






örgü, knitting, değişik, rengarenk, örgü bluz, yazlık bluz, gökkuşağı, yazlık örgü, yazlık örgü modeli, bluz örneği, yazlık bluz, dantelli, yazlık örgü, tığ işi bluz, tığ işi, bluz, tığ,el yapımı, craft, örgü, el işi, bluz, handmade, örgü modelleri, örgü modeli, örgü bluz, örgü çalışması, el işi örgü,bebek, bebek örgüleri, örgü bluz, bebekler için, bebek bluzu, baharlık bluz, yazlık çocuk bluzu, kız çocuk bluzu


SENE 2047
07 Nisan 2009 Salı 16:49









ÖRGÜ-AMİGURUMİ LİLİ BEBEĞİMİZ...
06 Nisan 2009 Pazartesi 19:18

Örgüoyuncaklar da gördüğümüz bebekleri çok beğendi kızım
bende yapıverdim.Örgü oyuncaklardaki kadar muntazam
olmasada kızım çok beğendi ve adınıda LİLİ koyduk.
mavi gözlü gür saçlı LİLİ bebeğimiz nasıl olmuş sizce...



BAYAT EKMEKLER VE EV YAPIMI ÇİÇEK EKMEK
04 Nisan 2009 Cumartesi 19:59


Merhaba arkadaşlar bugün size ev yapımı ekmeğimle geldim.Seçim sabahı afiyetle yediğimiz ekmeğimin tarifini sizlerle paylaşmak istedim.Cansu 6 aylık olupda ek gıdaya geçtiğinden beri azıcık bayatlamış bile olsa ekmekleri fırında kurutarak robottan incecik çekip cam kavonozla saklarım.hem bayat ekmekler değerlendirir hemde kızımın yemeklerini daha besleyici hale getirirdim.cansunun kahvaltılarında çorbalarında çok kullandım.1 yaşından sonra bu ekmeklerin içine ceviz, fındık, fıstık vs de katıp robotdan çekerdim.şimdide ekmek yaparken içine katıyorum.bazen içine dereotu, peynir, ceviz de katıyorum çok lezzetli oluyor.Denemenizi tavsiye ederim özellikle pazar kahvaltıları için akşamdanda mayalayabilirsiz..Malzemeler ve yapılışıda şöyle..

Malzemeler:

2 su bardağı ince çekilmiş bayat ekmek
2 su bardağı un
1 çay bardağı sıvı yağ
1,5 su bardağı ılık süt
1 pkt instand kuru maya
tuz
1 yemek kaşığı toz şeker

Üzeri için
1 Yumurta sarısı
1 yemek kaşığı yoğurt
1 yemek kaşığı sıvıyağ
susam çörekotu

Bayat ekmek unu, un, sıvıyağ, süt,şeker, maya ve tuz karıştırıp yumuşak bir hamur elde edinceye kadar yoğurun.1 saat kadar dinlendirerek hamurun ilk halinin iki katı oluncaya kadar mayanlanmasını sağlıyoruz.sonra küçük küçük yuvarlaklar yapıp çiçek şeklinde yağlanmış tepsiye diziyoruz.üzerine yumurta sarısı, yoğurt ve sıvıyağı karıştırıp sürerek susamçörek otu serpiştirelim.20 dk kadarda böyle mayanlanmasını bekleyip 180 derecede kızarıncaya kadar pişiriyoruz.yumuşacık ve lezzetli ev ekmeğimiz hazır afiyet olsun..
MİNİK KIZLARA YAZLIK TIĞ İŞİ BLUZ
30 Mart 2009 Pazartesi 18:50


Resimdeki tarihdende anlaşılacağı gibi bu bluzu cansunur'a geçen yıl örmüştüm.arşivimde kalmış arşivi karıştırırken gördüm paylaşayım dedim.örmesi kolay çabucakda bitiyor..küçük kızlaraına örmek isteyenler
için model olsun..


KUTLU DOĞUM HAFTASI OKUMALARIMIZ DEVAM EDİYOR & OKUYANLARIN LİSTESİ
20 Nisan 2009 Pazartesi 23:19



OKUMALARA KATILAN TÜM ARKADAŞLARIM ALLAH HEPİNİZDEN RAZI OLSUN.OKUDUĞUMUZ SALAVATLARIN, YASİNLERİN, HATİMLERİN ALLAH c.c.İZNİ İLE PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ.MUHAMMED (aleyhisselatu vesselam) ULAŞMASI DUASIYLA HEPİNİZE SAĞLIKLI VE HUZURLU BEREKETLİ BİR HAFTA DİLİYORUM..


Salavat Getirmenin Sevabı..

Allah Resûlü’ne bir sahabi; ‘bütün salavatımı senin için kılıyorum’ deyince, “Bu senin hem dünya, hem de ahiret ile ilgili işlerin için kâfidir” buyurmuştur.

Allah Resulüne salavat getirmek, en bereketli, en faziletli, saadeti dareyn için en faydalı ibadetlerden biridir. Hakkıyla yapılırsa sevabı da çok büyüktür. Amelleri tathir eder, hataları örter, manevi dereceleri yükseltir.

İmam-ı Sehâvî, “el-Kavlu’l-bedî’ fi’s-salât ale’l-Habîbi’ş-Şefî” adlı eserinde salavat getirmenin fayda ve sevaplarını şu şekilde sıralamıştır:

1- Hataları örter, günahların bağışlanmasına vesile olur.

2- Amelleri arındırır.

3- Makam ve dereceleri yükseltir.

4- Söyleyen kimse için istiğfar eder.

5- Uhud dağı kadar veya ölçülerin en büyüğüyle sevap verilir.

6- Endişe ve korkulardan kurtarır.

7- Efendimizin şefaatini ve şahitliğini ve Allah’ın rıza ve rahmetini celbeder, gazabından emin kılar.

8- Arşın gölgesine girmeyi sağlar.

9- Havz, Sırat vb. yardımcı olur.

10- Eli dar olanlar için sadaka yerine geçer.

11- Meclisleri süsler.

12- İtibarı artırır.

13- Allah ve Allah Resulüne yakınlaşmayı sağlar.

14- O bir nurdur.

15- Kalpleri nifak ve kirden arındır.

16- Muhabbeti artırır.

17- Sahibi hakkında gıybet edilmesini önler.

18- Allah Resulünün rüyada görülmesine vesile olur.

Daha uzunca sayılmış.

1-Salat konusunda Allaha, Meleklere muvafakat edilmiş olur.

2-Duaların kabülüne vesile olur.

3-Şefaata vesile olur.

4-Allahın salatına vesile olur.

5-İnsanın unuttuğunu hatırlamasına vesile olur.

6-Cimriliği önler.

7-Meclisleri süsler.

8-Konuşmalarda hitamı misk olur.

9-İnsanın nurunu artırır, ahirette aydınlığa vesile olur.

10-Sıkıntıların kalkmasına, devamlı bereketin yağmasına vesile olur.

11-Hidayete vesile olur.

12-Peygamberimize olan haklarımızın ödenmesine yardımcı olur.

13-Bir duadır. Allahın Halili ve Habibine bir medihtir

SALAVAT-I ŞERİFE KAMPANYAMIZ

(Allahümme salli ala seyyidina muhammedin ve ala ali seyyidina muhammed)

BİZDEN PEYGAMBERİMİZE(SAV)
Ey Gönlümüzün Gülü, Ey Nur'dan Sevgili zerreler
adedince Salât ve Selam olsun sana...


MUAZZEZ ...... 1000
ÖRGÜKNİT .... 1000
KARAMELMUTFAK .... 1000
SEVDE ...... 1000
RANAHOBİ ...... 3000
HAZANYAĞMURU4 ...... 3000
GELİNCİĞİNDÜNYASI .... 2000
KIZILCIK ŞURUBU ..... 1000
BERCESTE 06 ...... 5000
GÜLPINARI .... 1000
SAFİYECE ..... 1000
NURUNHOBİLERİ .... 500
NURUNÖRGÜLERİ ...... 500
EHLİKEYF ...... 5300
MAKHİNAHOBİ .... 1000
SEVGİPINARI .... 1000
ELBİSTANLM ........ 5350
AKASYANURAY ..... 1000
MYOOPİE ...... 100
İLKAY INMEKANI ..... 1000
SEVİNÇALTUNTAŞ ....500
SİHİRLİELLER34 ..... 1000
DANTEL81 ..... 4000
AYMÜZESE ....... 1000
NURAYLA ..... 500
KEZİBANYENGE ..... 3000
GÜLAYCE ..... 1000
AYFERSULTAN ..... 11000
KESKİNLİ ..... 500
MEHTAP ..... 150
ESİLA48 ..... 500
ARZUNUNHOBİLERİ ..... 500
TİRİTÇİ ...... 1000
SUSAMÇÖREKOTU ..... 11000
EZGİLİTARİFLER .... 2000
KIZHAÇCE ...... 15000
CANAN HANIM .... 3000
SARIGÜL .... 1100
NARİSH .... 1000
BEYZA99 .... 500
TİRİTÇİ .... 3000
YAĞMURUMUNELLERİ ..... 1000
İSİMSİZ...... 1000
İSİMSİZ ..... 1000
NİHAN ..... 500
ZEYNEP 2555NAZ ..... 1000
NURMUTFAKTA .... 500
DİSHEKUŞ ....... 1000
CAHİDENİN ELLERİ ..... 2500
VAHİDE HANIM ..... 1000
AYSUN HANIM ..... 10.000
FİLİZ HANIM ..... 1000
HAVVANUR ...... 1000
GÜNER ..... 2000
FATMANUR ...... 5000
FİRDEVS ...... 5000
ZEYNEP ..... 1000
PAŞA ..... 600
ELİF KAHRAMAN ...... 100
GÜNEŞISITIYOR ...... 1000
ZEYNEP55NAZ .... 600


TOPLAM= 145.600



YASİN-İ ŞERİF OKUMA KAMPANYASI

ELBİSTANLM ........ 15
MUAZZEZ ......... 10
KEZİBANYENGE .... 20
KARAMELMUTFAK ..... 10
RANAHOBİ ......... 5
AYFERSULTAN ...... 30
HAZANYAĞMURU4 .... 10
BÜLBÜLÜNYERİ ..... 20
PAŞA ........ 30
GELİNCİĞİNDÜNYASI .... 20
EHLİKEYF ...... 53
GÜLPINARI ..... 10
SAFİYECE ..... 5
MAKHİNAHOBİ ..... 10
AKASYANURAY .... 10
MYOOPİE ..... 5
UGURBÖCEĞİ1 ..... 10
İLKAYINMEKANI ... 10
SEVİNÇALTUNTAŞ ..... 5
GÜLÜNDÜNYASI51 ...... 5
SİHİRLİELLER34 .... 8
GÜLAYCE ...... 10
LEZZETLİELLER ... 10
2563 ...... 3
ASİALEYNA .... 10
VAHİDEHANIM ....... 41
KIZHAÇCE ..... 40
GÖNÜLDENELE .... 10
NİHAN ...... 10
VAHİDE HANIM .... 5
AYSUN HANIM ..... 30
FİLİZ ...... 10
HAVVANUR .... 1
FİRDEVS ..... 10
ZEYNEP ..... 5
GÜNEŞISITIYOR ..... 15
ELİF KAHRAMAN ....10




TOPLAM : 521



KUR'AN-I KERİM 1.HATMİN DAĞITIMI TAMAMLANMIŞTIR.

1.CÜZ=AYFERSULTAN
2.CÜZ=AYFERSULTAN
3.CÜZ=AYFERSULTAN
4.CÜZ=AYFERSULTAN
5.CÜZ=AYFERSULTAN
6.CÜZ=AYFERSULTAN
7.CÜZ=AYFERSULTAN
8.CÜZ=AYFERSULTAN
9.CÜZ=RANAHOBİ
10.CÜZ=RANAHOBİ
11.CÜZ= RANAHOBİ
12.CÜZ=RANAHOBİ
13.CÜZ=RANAHOBİ
14.CÜZ=RANAHOBİ
15.CÜZ=KEZBANYENGE
16.CÜZ=KEZBANYENGE
17.CÜZ=KEZBANYENGE
18.CÜZ=KALİNKA
19.CÜZ=GELİNCİĞİNDÜNYASI
20.CÜZ=GELİNCİĞİNDÜNYASI
21.CÜZ=HAZANYAĞMURU4
22.CÜZ=MUAZZEZ
23.CÜZ=MUAZZEZ
24.CÜZ=MUAZZEZ
25.CÜZ=YAPRAKSARMA
26.CÜZ=RANAHOBİ
27.CÜZ=ELBİSTANLM
28.CÜZ=ELBİSTANLM
29.CÜZ=ELBİSTANLM
30.CÜZ=ELBİSTANLM




KUR'AN-I KERİM 2.HATMİN DAĞITIMI TAMAMLANMIŞTIR.


1.CÜZ=AKASYANURAY
2.CÜZ=AKASYANURAY
3.CÜZ=AKASYANURAY
4.CÜZ=AKASYANURAY
5.CÜZ=AKASYANURAY
6.CÜZ=İLKAYINMEKANI
7.CÜZ=İLKAYINMEKANI
8.CÜZ=İLKAYINMEKANI
9.CÜZ=İLKAYINMEKANI
10.CÜZ=MYOOPİE
11.CÜZ= KEYİFLİHOBİLER
12.CÜZ=SİHİRLİELLER34
13.CÜZ=İSİMSİZ
14.CÜZ=ARZUMHOBİ
15.CÜZ=NURSUNCAFİKİRLER
16.CÜZ=NARİSH
17.CÜZ=ARZUNUNHOBİLERİ
18.CÜZ=SEVİNÇALTUNTAŞ
19.CÜZ=EDACA30
20.CÜZ=EDACA30
21.CÜZ=EHLİKEYF
22.CÜZ=EHLİKEYF
23.CÜZ=SİHİRLİELLER34
24.CÜZ=SUSAMÇÖREKOTU
25.CÜZ=SUSAMÇÖREKOTU
26.CÜZ=GÜLAYCE
27.CÜZ=ELBİSTANLM
28.CÜZ=ELBİSTANLM
29.CÜZ=MEHTAP
30.CÜZ=SİHİRLİELLER34


KUR'AN-I KERİM 3.HATİM BAŞLAMIŞTIR

1.CÜZ=NURUNHOBİLERİ
2.CÜZ=NURUNHOBİLERİ
3.CÜZ=BEYCANINSANDIĞI
4.CÜZ=DİSHEKUŞ
5.CÜZ=DİSHEKUŞ
6.CÜZ=DİSHEKUŞ
7.CÜZ=DİSHEKUŞ
8.CÜZ=SARIGÜL
9.CÜZ=DİSHEKUŞ
10.CÜZ=DİSHEKUŞ
11.CÜZ= SARIGÜL
12.CÜZ=SARIGÜL
13.CÜZ=DİSHEKUŞ
14.CÜZ=DİSHEKUŞ
15.CÜZ=DİSHEKUŞ
16.CÜZ=DİSHEKUŞ
17.CÜZ=DİSHEKUŞ
18.CÜZ=DİSHEKUŞ
19.CÜZ=DİSHEKUŞ
20.CÜZ=DİSHEKUŞ
21.CÜZ=DİSHEKUŞ
22.CÜZ=DİSHEKUŞ
23.CÜZ=FATMA48/HAZANYAĞMURU
24.CÜZ=FATMA48/HAZANYAĞMURU
25.CÜZ=FATMA48/HAZANYAĞMURU
26.CÜZ=DİSHEKUŞ
27.CÜZ=EVKUŞU
28.CÜZ=ZEHRA HANIM
29.CÜZ=ZEHRA HANIM
30.CÜZ=SARIGÜL


KUR'AN-I KERİM 4.HATİM BAŞLAMIŞTIR

1.CÜZ=DİSHEKUŞ
2.CÜZ=DİSHEKUŞ
3.CÜZ=DİSHEKUŞ
4.CÜZ=DİSHEKUŞ
5.CÜZ=DİSHEKUŞ
6.CÜZ=DİSHEKUŞ
7.CÜZ=DİSHEKUŞ
8.CÜZ=DİSHEKUŞ
9.CÜZ=DİSHEKUŞ
10.CÜZ=DİSHEKUŞ
11.CÜZ= DİSHEKUŞ
12.CÜZ=DİSHEKUŞ
13.CÜZ=DİSHEKUŞ
14.CÜZ=DİSHEKUŞ
15.CÜZ=DİSHEKUŞ
16.CÜZ=DİSHEKUŞ
17.CÜZ=DİSHEKUŞ
18.CÜZ=DİSHEKUŞ
19.CÜZ=DİSHEKUŞ
20.CÜZ=DİSHEKUŞ
21.CÜZ=DİSHEKUŞ
22.CÜZ=DİSHEKUŞ
23.CÜZ=DİSHEKUŞ
24.CÜZ=DİSHEKUŞ
25.CÜZ=DİSHEKUŞ
26.CÜZ=DİSHEKUŞ
27.CÜZ=DİSHEKUŞ
28.CÜZ=DİSHEKUŞ
29.CÜZ=DİSHEKUŞ
30.CÜZ=DİSHEKUŞ


Hangi cüzde hangi sureler var, ayet sıralaması ve sayfaları için burayı tıklayın.
A.KADİR GEYLANİ HAZRETLERİNDEN GÜZEL SÖZLER.
30 Mart 2009 Pazartesi 02:43
*Sakın yaptığın işlerde ve bulduğun manevi halde kendi gücünü görmeyesin. Bu hal kişiyi azdırır ve YARATAN’ın rahmet nazarından uzak kılar. Sakın sözünü dinletme ve kabul ettirme hevesine de kapılmayasın. Önce temeli at sonra üzerine binayı çık. Kalbini derin kaz ki oradan hikmet pınarları fışkırsın, sonra ihlas ve iyi işlerle o binayı yükselt. Bu işlerden sonra halkı o köşke davet et.

*Başkasında bulunan bir hatayı defetmek istersen nefsinle yapma, imanınla yap. Kötülükleri ancak İMAN yıkar. Bu durumda RABB’in sana işlerinde yardımcı olur. O kötülüğü yok etmek için arkadaş olur, O kötülüğü ezer ortadan kaldırır. Eğer bir kötülüğü nefsin için, halkın seni tanıması için ortadan kaldırmaya niyet edersen rezil olursun. Her işte HAKK’ın rızası aranmalıdır.

*İSLAM gömleğin yırtık, İMAN elbisen pis, kalbin cahil, için kederle dolu. Gönlün İSLAMİYET’e açık değil. İç alemin harap, dışın mamur, bütün sayfaların günah karası. Sevdiğin ve arzuladığın yalnızca dünya.

*Kabir kapısı açık ve ahiret sana doğru gelmekte. En kısa zamanda aklını başına topla, yalnız dünya azığı toplamaktan vazgeç de ahiret azığını toplamakta acele et...

*Sabırlı kulların bu dünyada çektiği cefa, Yüce Allah’ın (C.C) gözünden kaçmaz. Siz bir an olsun O’nun uğruna sabır yolunu tutun, yıllarca ecrini alırsınız. Ömrü boyunca “Kahraman” lakâbıyla gezen, onu bir anlık cesareti sonunda kazanmıştır.

*Ey evlad, önce nefsine öğüt ver, onu yola getir, sonra da başkalarını... Senin henüz ıslaha muhtaç hallerin var, bunu sen de biliyorsun. Bunu bildiğin halde başkalarının islâhı ile uğraşma yolunda nasıl başarılı olabilirsin? Gözlerin bir adım öteyi görmüyorken körleri neyle yola getirme sevdasındasın?

*Size gereken, Yüce Yaratanı sevmek ve O’ndan başka kimseden korkmamaktır. Ve bütün işleri onun rızasını gözeterek yapmak... Bunlar “Kalp” le olur, dil gürültüsüne getirip söze boğmakla olmaz. Sonra mihenk taşına vurulunca utanırsın. Kuru davaya kimse inanmaz. Halk arasında söylediğin sözleri yalnız kaldığında söylüyormusun?... Aynı duyguları tek başına kaldığın zaman da duyman mümkün oluyor mu?... İşte bunları yapabiliyorsan mesele yok... Kapı önünde “TEVHİD”, içeriye girince “ŞİRK”, yakışır mı? Bu, nifak, ikiyüzlülük alametidir, içi bozuk olmanın ta kendisidir. Acırım sana, sözün kötülükten sakınma hakkında, kalbin ise fitne çıkarmaya istekli. Şükrü dilinden bırakmıyorsun, ama kalbin daima itiraz halinde.

*Geliniz aşırı, uygun olmayan arzularımızı bir yana atıp YARATANIMIZA koşalım. Bu yolda biraz perişanlık çekelim. Ne olur sanki biraz zahmet çeksek? O’na vardıktan sonra bütün çekilen sıkıntılar unutulur. İçimize ve dışımıza hükmeden nefsimizi HAK yoluna çevirelim, Rabbimizin Elçisine, Sevgilisine başvuralım, O’nun eteğini bırakmayalım.

*Bütün amacın yemek, içmek ve arzularının tatmini olmasın. Bunların hepsi amaç değil, Yüce ALLAH’a (C.C.) ulaşmak için birer araçtır. Bütün hedefin sana en çok gerekli olana ulaşmak olmalı. Sana en gerekli olan ise YARATAN’ındır. O’nu ara. Her şeyin bir bedeli olur. Dünyaya AHİRET, yaratılmışlara ise bedel YARATAN’dır. Dünyayı kalbinden atarsan yerini HAK alır.

Yaşadığın günü ömrünün son günü bil, işlerini ona göre ayarla. Bu duygu sana yeter.

*“ALLAH’tan (C.C) başka ilah yoktur,” dediğinde bir “DAVA” peşine düştün demektir. Her davada şahit isterler, şahidi olmayan davasını kaybeder. Ayrıca bu uğurda gelecek her türlü sıkıntıya göğüs gerip, sabır göstermek de birer şahid sayılır. Bunları yaparken İHLAS’lı olmak gerekir.


*Hiçbir söz amelsiz ve ihlassız kabul edilmez. Kainatın Efendisinin (S.A.V) yolu İHLAS’tan ibarettir.


*Dünyalık toplarken dikkatli ol. Gece odun toplayan gibi olma. Elini uzattığında neyi alacağını önceden kestirmelisin.

*Gece odun toplayan eline geçeceğini bilemez, seni de ona benzetiyorum. Ayık ol, sonra felaket büyük olur.

*HAK’la çekişme, nefsin için O’nu kötüleme, malın azaldı diye O’nu itham etme, insanlar sana yüz vermiyor diye O’nu suçlama. Suçu kendinde ara. Her işin kendi keyfine uygun olmasını istiyorsun, en büyük hüküm senin mi yoksa O’nun mu? Sen mi fazla biliyorsun yoksa O’ mu? Merhametin O’nunkinden fazla mı?

*Sen ve bütün yaratıklar O’nun kuludur. Her şeyde yalnız O’nun hükmü geçer bunu sakın unutma.

*YARATAN’ın rızasına erme yolunda yapmacık hareketler fayda getirmez, bu yolda yersiz arzu ve boş temenni ile yürünmez. Hele içi başka dışı başka birinin eline hiçbir şey geçmez. Bir de yalancılık ortaya çıkarsa felaket o zaman başlar. Eğer bu hallerin azı sende varsa hemen tevbe et ve tevbeni bozma. Tevbe etmekten ziyade, tevbeyi bozmamak esas hünerdir.


*Böbürlenmeyi bırakın, Yüce ALLAH’a (C.C) karşı büyüklük satmakta neymiş? Kullara da kibirli davranmayın, haddinizi bilin. Varlığınıza tevazuyu yerleştirin. Önceden ne olduğunuzu düşünün; bir damla su.

*Sonrası ne olacak malum...Bir hendeğe yuvarlanacak bir ağırlık. Hali böyle olana büyüklük taslamak yaraşır mı?

*Hırsa kapılmayın, kötü arzular sizi esir etmesin. Dünyalık adamların kapısını aşındırmayın. Ezilip büzülerek onlardan dünyalık dilenmek size yakışmaz, sabırla doğru yoldan nasibini arasan daha iyi olmaz mı? Ya bir de yaptığın dilenciliğin sonu boşa çıkarsa... Sevgili Peygamberimizin (S.A.V) “En büyük belâ, nasibte olmayanı aramaktır,” buyruğunu hiç duymadın mı? Nasibte olmayanı kullar hiçbir zaman veremez. Dünya oğullarının buna hiçbir zaman gücü yetmez.

*Ey ilim iddiasında bulunan, hani ağlaman? Yüce ALLAH’ın (C.C) korkusundan gözlerin yaşarıyor mu? O’ndan korkman ve günahları itirafın nerede? Nefsinle cenk etmek ve onu terbiye etmek yok mu? O’nu HAK tarafına çağırman nerede?

*Bunların hiçbiri sende yok. Bütün derdin kasa, masa, yemek ve eğlenmek. Aklını başına al. Dünyadaki nimetlerden sana gelecek bir kısmetin varsa gelir, üzülme içini ferah tut. Bekleme yükünden kurtulursun, hırsın ağırlığı seni yormaz. Eğer bu şekilde davranmazsan, bütün bu uğraşmalarından sana ne kalacak dersin? Sadece bir yorgunluk ve ağır bir hesap...

*Doğruluk olmadan bilginin sana ne yararı dokunur? Doğruluğun olmadığı için bilgi sana bela olur. Öğrendin, namaz kıldın, oruç tuttun sebebi sana mal versinler, iyiliğini görsünler, seni öğsünler oldu. Sana yakışır mı bu düşünceler?

*Farzet ki halkın sana ilgisi arttı, bunun ölüm anındaki sıkıntıya faydası olur mu acaba? Seni sevenlerle aranda uçurumlar olacak o anda. Topladığın malları başkaları paylaşacak, hesabı ve cezası da sana kalacak.


*Yazık sana! Cehennemlik işleri yaparken cenneti umuyorsun. Geçici şeylerle avunuyor onları seviyor ve senin sanıyorsun. Ama yakında elinden alacaklar.

*Yaratan hayatı sana emanet olarak verdi, O’nun rızası yolunda yaşamanı emretti. Sen ise kendi isteğin, heveslerinin peşinde hayatını tükettin. Sana verilen zenginlik, makam, sıhhat birer emanettir. Bütün bunları YARATICININ rızasına uygun yolda kullan.

*Ey evlad, ana rahminde seni kim besledi. O halde iken ne kadar acizdin, bu hale seni getiren kim? Sen ise kendi varlığına ve halka dayanmaktasın, parana, mevkine, bilgine güveniyorsun. Güvendiklerin bugün var yarın yok olabilirler. Yüce ALLAH’tan (C.C) başka her kime güveniyor veya kimden korkuyorsan o senin ilahındır. Yakında bütün güvendiklerin yok olur kullarla aran açılır, sana karşı kalpleri katılaşır, kapıları yüzüne vururlar seni kapı kapı dolaştırırlar. Çağırsan yardımına koşan olmaz.

Bütün bunlara sebeb Hak’tan başkasına güvenmiş olman, O’nun nimetlerini başkalarından bilmiş olmandır.


*Yüce ALLAH’ın (C.C) dininde olmayan şeyleri yapmaya çalışma. Elinde iki şahit olsun; biri KUTSAL KİTABIMIZ, diğeri SÜNNET-İ RESULALLAH. Bunlar seni RABBİNE ulaştırır. Ama sen bu şahitleri bırakıp nefsinin peşinden gitmeye devam ediyorsun. Elinde iki şahidin var; biri zayıf aklın, diğeri de şahsi arzun. Şüphesiz bunlar seni ateşe iter. Firavun gibilerin arasına katar.

*Ey içi bozuk, yakında öleceksin, öldükten sonra yaptıklarına çok pişman olacaksın ama çok geç...Dilin güzel söze alıştığı için konuştu ve aldandı, ama kalbin hiçbir şeyden anlamaz bir halde. Bu durum seni kurtarmaz. Güzel konuşmayı kalb yapmalı, yalnızca dilin iyi söz söylemesi faydasızdır.

*Ey ALLAH (C.C) yolcularını bulamayan; varlığını ve yaratılmışları HAK varlığına perde eden kişi; ağla, başkasına bir ağlarsan kendine bin defa ağla
MESNEVİDEN SEÇME SÖZLER 2
30 Mart 2009 Pazartesi 02:43
*Dildeşinden ayrı düşen yüz türlü nağmesi bile olsa, dilsizdir. Gül solup da mevsim geçince bülbülden nağme duyamazsın.

*Rahmet kapıları dilencilere hırslarından dolayı kapandı.Zekât verilmeyince yağmur bulutu gelmez, zina artınca bulaşıcı hastalıklar artar. İçine gam ve kasvetten ne gelirse korkusuzluk ve küstahlığından gelir.

*Her odunun kokusu dumanından çıkar.İnleme, hastalığın çeşidini ele verir.

*Sırların gönülde kalırsa, muradın çabuk gerçekleşir. Tohum toprağa gizlenirse yeşerir.

*Bu sıkıntılar çileler ocağın posayı gümüşten ayırması içindir. İyi ve kötünün imtihanı altının kaynatılıp, tortunun üste çıkmasıdır.

*Dünya hissi cihanın, din hissi göklerin merdivenidir. Dünya hissinin sağlığını hekimden,din hissinin sağlığını Muhammed'den iste. Dünya hissinin sağlığı vücut sağlığıdır. Din hissinin sağlığı arzuları öldürmektir.

*İnsan tarafgirlik, hiddet ve şehvetten şaşı olur. Hiddet ve şehvet ruhu Hak'tan ayırır. Garez gelince, hüner örtülür.

*Allah bir kimsenin perdesini yırtmak isterse o kişiyi temiz insanları ayıplamaya sevk eder. Ayıbını örtmek dilerse o kimse ayıplı kimseler hakkında konuşamaz hale gelir. Yardım etmek isterse, ona dua ve yakarış kapısını açar.

*Gam görünce istiğfar et. Çünkü gam Yaratıcı'nın emri ile tesir eder. Allah dilerse bizzat gam ve sıkıntı sana neşe bile olabilir.

*Dünya zindan biz mahpususuz; zindanı del kurtul.Ten bir gemi, dünya denizdir. Dünyayı tenine koyarsan, gemi batar. Ayaklarının altına al ki yüzüp gidesin.

*Allah insana akıbetine göre isim verir.Halk Ömer'i müşrik bilirdi.Ama Allah ezelde onu mümin yazdı. Mümin oldu.

*Kaza seni gece gibi sarsa da elinden tutacak olan yine odur.Seni emin kılmak için Allah'ın bela ile korkutmasını da bir çeşit yardım bil.

*Dünya; dedikodu, tartışma ve bahis kuyusudur. Bu kuyuya düşersen sağlam çıkamazsın.

*Akıl hakim iken Ömer'le Ebulhakem bir idi.Ömer can âlemine geçti Halife oldu.Ebulhakem akıl aleminde kaldı.Ebucehil oldu.

*Kuran'ın hükümlerini tutar,kıssalarından hisse alırsan can kuşuna ten kafesi dar gelir.

*Şeker gibi söz söylemek istersen helva yemeği bırak, sabret.Firaset sahiplerinin hırsı sabra, çocukların hırsı helvayadır.Sabreden arşa çıkar, helva yiyen yerde kalır.

*Helal lokma, nuru ve olgunluğu arttırır.İlim, hikmet, aşk, incelik helal lokmadan doğar.Lokma tohumdur; mahsulü fikir.Lokma denizdir; incisi fikir.

*Nebi;'bahar yelinden yararlanın,güz yelinden sakının' dedi. Güz; nefis ve hevadır. Bahar akıl ve ruh. Güz şeytanı fısıldar. Bahar ise Evliya sözüdür.

*Bu âlemin direği gaflettir. Akıllılık ve uyanıklık öbür âlemdendir.Bunlar sana galip gelirse bu âlem gözünde alçalır. Akıllılık güneş, hırs buzdur. Akıllılık su, dünya kirdir.

*Bütün yaratılanlar Allah'ın ailesidir.Allah da ne güzel aile reisi!.

*Yoksullar mal ve mülkün ötesinde Allah'tan pek büyük rızık alırlar. İnsanlar onları anlamaz, sözlere değer vermez.

*Benim sözlerim can memesinde süttür.Emen olmadıkça güzelce gelmez.Dinleyen susuz ve arayıcı olursa vaiz ölü de olsa söz söyler .

*Allah kadını erkeğe yoldaş yarattı.Adem nasıl olur da Havva'dan ayrı kalır.Görünüşte su, ateşten üstündür.Görünüşte erkek kadına üstündür.Ama gerçekte su, ateşe konunca fokur fokur kaynar.Gerçekte erkekler mağluptur.Mağlupluk muhabbet vesilesi olacaksa ne mutlu mağluplara!.

*Kadın Hak nurudur.Sevgili değil.Kadın sanki yaratıcıdır.Yaratılmış değil .

*Barış dalgaları gönül kirlerini giderir.Sevgi acıları tatlıya çeker.Sevgilerin aslı hak yola gitmektir.

*Yoksulluk aynadır. Yoksula olan tavrına göre kendini gör. Cimri misin cömert misin anlarsın.

*Deniz ; ölüyü üstünde taşır, diriyi boğmak ister.Nefis sıfatlarını öldür ki hakikât sırlarını denizi seni üstünde taşısın .

*Gam ve kederin anahtarı sabırdır. Endişe etmekten sakın, sakin ol. İlacın başı
perhizdir. Düşünce ve mantık perhizi yap ki, can kuvvetini göresin.Kaşınmak uyuza
ilaç olmaz,sadece kaşıntıyı artırır.

* Süslenen kişi, kendini göstermek ister. Ahirete dünyadan ibadet süsü sürmemişsen kendini Allah'a nasıl göstereceksin!.

Bright Eyes'ın Arda Turan'ı

ug and okhy battle the pink robots








veda
14 Nisan 2009 Salı 22:33
buraya kilit vurma işi de bana düşüyor o zaman...

güzel günler yaşadık, çok eğlendik, kah güldük kah ağladık, okhy ile birbirimize girdiğimiz anlar bile oldu. fakat evlilik gibi birşeymiş ortak blog açmak, bizimkisi son buldu. yine ayrı bloglardayız, fakat yine cankuşuz lakin.

şahsen ben de buraya taşındım: http://sexcontainsall.blogspot.com/

yine heyecan, yeni heyecan falan. fresh start'lar her zaman lazımdır bünyeye...

bizi okuyan herkese teşekkürler, bizi okumaya devam etmeniz dileğiyle,

sevgiler saygılar
Bir ipte 2 Canbaz
12 Nisan 2009 Pazar 02:52








buradan devam ediyorum. giriş yazısında gereken herşeyi belirttim. umarım hoş görürsünüz...

http://biripteikicanbaz.blogspot.com/
Okhy kaçar!
30 Mart 2009 Pazartesi 18:16

bu blogun Okhy'si olarak özel sebeplerden dolayı blog yazma işine bir süre ara veriyorum. ve bu süre sanırım uzun olacak. belki devam ederim bir süre sonra burada, belki kafam eser de yeni blog açıp öyle gelirim karşınıza falan. şahsım adına yazılarımın 3 satırını da olsa okuyup da kaale alanlara teşekkür eder, herhangi bir soru, cevap, küfür, içini dökme, hal hatır sorma, tavsiye, öneri, teklif, msn isteme, webcam açtırma gibi atraksiyonları göz önünde bulundurarak alternatif mail adresimi bırakıp giderim;

okhancanbaz@gmail.com

sizin bloglarınızı okumaya devam edicem, sakın salmayın kendinizi ha!
Yerel seçim dalgası
30 Mart 2009 Pazartesi 14:37

bir seçim gününü daha atlattık, sonuç hemen hemen aynı. İstanbul derbisinde kazanan taraf Kadir Topbaş oldu. Kılıçdaroğlu şimdi istediği platformda düelloya davet etsin, "başkanım" diye hitab edecek sonuçta. "aslında al birini vur öbürüne" bir seçimdi İstanbul için. ikisinden de gına geldi, "seçim bitse de şu sıfatları görmesek" diye iple çektik o günü. yok birisi çıkar "onun kardeşi şurayı dolandırdı" der, diğeri çıkar "o komşu kızına göz dikti yıllar evel" der falan. seçim propagandası adı altında dizi film döndürdüler aylardır. ama şöyle bir particilik oynayacak olursak eğer, sonuçta yine İstanbul'a ampuller hükmedecek.

Ankara halkı enteresan, hatta mazoşist. Melih Gökçek gibi bir adamı mahalleme muhtar yapmam. muhtar Adem varken Melih'e ne gerek var. içine etsin mi mahallenin? ama yine Melih yine Melih. bu işte bir iş var. bu ülkede şehrini yöneten insandan memnun olmayanlar, hatta nefret edenler, barıl barıl bağırıyorlar her platformda günlerce. ama şehrin yüzde 38ini kapsayan, oy veren, o adamı saltanatına devam ettiren insanlar evlerinin salonunda cigarayı yakıp tv karşısında kıs kıs gülüyorlar demek ki. kaypaklık değil mi bu peki? sonuçta Ankara da ampuldü ve ampul kaldı, yazık!

bir İzmirli olarak sonuca hiç şaşırmadım. İzmirliler genelde uzun floresan kullanır. Aziz Kocaoğlu, Ahmet Piriştina'dan zorunlu olarak aldığı bayrağı iyi bir şekilde taşıdı şimdiye kadar, daha iyisini yapabilecek birisi de yok sanırım şuanda. İzmir birçok konuda "oturmuş" bir şehir. güzelliği de buradan geliyor biraz. ama yüzde 32lik bir ampul oranını bile yakıştıramıyorum bu şehire. napalım, buna da şükür!

Türkiye genelindeki oranları değerlendirecek olursak ve bu sonuçları da gelecekteki genel seçimlere yorarsak eğer; bu ülkede ampul kolay sönmeyecek sanırım. Tayyip dünkü sonuçları başarısızlık olarak değerlendirdi, ama bu onun herzaman yaptığı ters kademelerden birisi. çıktı efendi efendi konuştu adam. yine gönülleri fethetti falan, Brad Pitt gibi adam valla. hem dinine imanına bağlı, hem kültürlü, efendi, senden benden milliyetçi, senden benden laik, cesur, realist, örnek bir lider! bundan 10 sene evelinin hacı cavcavından eser yok. nasıl girdi bu şekle, nasıl da yeni bir kişilik olarak yedirdi kendini bu topluma? az değil, hemen hemen yüzde 40lık bir kesim yemiş durumda. eski kızarkadaşları da pişmandır şuanda, adam canavar gibi döndü çünkü. alayı facebooktan taarruzdadır. yakışır Tayyibe! yürübe!

he bir de muhtarlık seçimleri var tabi. yukarıda da belirtmiştim, Adem kıyak adam. genç, dinamik, mahalle ile iç içe. kah kahvede yancı, kah halısaha maçında kısa donla, kah bakkala yazdırıp aldığı gazete ve arasına kıstırdığı karafırın ekmeği ile eve dönüş yolunda. kardeşi de cankuşum sayılır. eski mahallemin muhtarı Ayı Cemal'den çok çok daha iyi. gerçi onun da ğlu köpek halil çocukluk cankuşumdu ama, neyse. konu daılmışken yazıyı sonlandırmakta fayda var.


acınızı paylaşıyoruz Ankara!
Bilemiyoruz!
29 Mart 2009 Pazar 01:27

an itibari ile çok anlamlı bir posttur bu, hatta dramdır! Ug ile Okhy aynı anda basmıştır "kaydı yayınla" tuşuna...
Ters kademe
26 Mart 2009 Perşembe 00:46

"ters kademe" diye bir futbol terimi oldukça popüler oldu son dönemlerde. bek oyuncusunun, stoperin boşluğunu doldurması, oradaki tehlikeye müdahale etmesi gibisinden birşey. Gökhan Gönül güzel yapar bunu, orta yapmak hariç herşeyi güzel yaptığı gibi.

ama bir de hayatımızdaki ters kademeler vardır ki, önemi apayrıdır. ummadığımız anda ummadığımız bölgeden gelen tehlikeyi savuşturma, hatta karlı çıkma amaçlı yapılan hamlelerdir bunlar. bazen de hamleye gerek olmaz, bir olayın varlığı bile başlı başına ters kademe olarak düşünülebilir insan zihninde. mesela ayakkabıları parfüm kokan bir kişinin aslında ayaklarının kötü kokması, bu sebepten dolayı parfüme başvurmuş olma ihtimali de zihnimizde yarattığımı bir ters kademeye örnektir.

en basitinden bir ters kademe örneği vereyim;

- neden bakıyorsun?

- sen bakıyon diye!


mesela geçtiğimiz haftalarda Six Feet Under dizisinden bir replik yazmıştım. Ruth ile Hiram'ın diyaloğu. orda da Ruth inanılmaz bir ters kademe örneği gösterip atağı önlemekle kalmayıp bir de kontradan golü çaktı Hiram'a. çok profesyonel bir ters kademe örneği.

zaten ilişkilerde de bu tarz ters kademeler herzaman zihnimizde döner durur. birşeyi yapmadan önce, o yaptığımız şeyden dolayı bize gelecek bir tepkiye bir ters kademe hazırlarız kafamızın içinde. hatta partnerimizin bizden yavaş yavaş soğuduğunu, ipleri eline aldığını, hatta terketme hazırlığı içinde olduğunu çaktığımızda veyahut sizin ona verdiğiniz değerin onda birini ondan almadığınız zamanlarda ters kademeyi çakarız genelde. "ya herro ya merro" diyerekten. ya biz soğukluk gösteririz, yada resti çekeriz. bu dediğim şeyler binlerce metodla yapılabilir tabi. o kişinin hayal gücü ve karakterine bağlı. en basiti ise kıskandırma gibisinden şeyler.

kendi keyfimize göre, diğer kişiyi düşünmeyerek, canımız istediği için yaptığımız bazı olaylardan dolayı olumsuz bir tepki gördüğümüzde ise "senin için şu sebepten dolayı yapmıştım" diyerek bir ters kademe de yaratılabilir. aslında olayı gerçekleştirmeden evel tepki alacağını bile bile düşünülmüş bir sebeptir o. ve bu şekil ters kademenin en büyük özelliği de kafamızda kurduğumuz sebebe kendimizi bile inandırmış olmamızdır. olayın sebebini gerçekten bu imiş gibi kabullenir, karşı taraf bu gerekçeyi yemediği zaman da onu nankör, kendinizi ise mağdur görürsünüz. hakedilmemiş bir tepkidir size göre. o derece kandırmışsınızdır yani kendinizi.

bir de hoşlandığınız kişiye kötü davranma olayı vardır. bu da kişinin zihninde "ona fazla değer veriyorum, o benden üstün mü? benim ondan neyim eksik" triplerine girmesinden kaynaklanan bir ters kademedir.

hele bir de sizin hoşlandığınız kişi de sizden hoşlanıyor ise, orta yol bulunup bir mevzuya bağlanması süresince binlerce ters kademe dönecektir ortalıkta. her iki taraf da genelde maça 1-0 önde başlamak isteyeceğinden kaynaklanır bu mevzu. şahsen benim en çok uyguladığım ters kademe anlayışıdır. genelde maç başlamaz bu sebepten dolayı! hükmen 3-0 kazandığını düşünür iki taraf da. benim için önemi yoktur hiç, karşı masadaki kızı kesmeye başlarım o dakkadan gayrı!

son olarak aklıma gelen ters kademe şekli de ortamda imrenilmek, iltifat yada güzel söz duymak, ilgiyi çekmek isteyen kişilerin uyguladığı bir ters kademe. misal o gün saçına değişik bir şekil yapmış ve kendine güveniyor ise ortamda "ay saçım çok kötü, uğraşamadım da" lafını eder. birkaç övgü alabilip dikkati oraya çekmek açısından. "öff bu pantolon da çok rahatsız çıktı ya, belden sıkıyo sanırım"ın da dikkati yeni alınmış, iyi bir para bayılınmış bir pantolona çekebilitesi yüksektir. memnuniyetsiz ve sakin bir şekilde "abi BMW M3 aldık ama debriyajı bana çok düşük geldi" demek de bu tarz ters kademenin içine girer kısmen.

amma çok "ters kademe" yazdım be şu metinde. geldi ters kademe, gitti ters kademe...

bu arada, bugün bir blogda Murathan Mungan şiirine rastladım. ters kademenin kralıydı;

"Kimdi giden kimdi kalan
Aslında giden değil
Kalandır terkeden
Giden de
bu yüzden gitmiştir zaten"
Aşk mesajları
25 Mart 2009 Çarşamba 13:56

Takvim gazetesinin müthiş bir köşesi var, aşk mesajları diye. insanlar buraya ufak yazılar gönderiyorlar, gazete de yayınlıyor. yayınlama kriteri "en güzel olan" mıdır yoksa "en abuk subuk olan" mıdır ben çözemedim. zaten köşeyi bir kere okuyanın bir daha bırakması mümkün değil. nasıl saykedelik çağrışımlar, nasıl bilinçaltı oyunları, nasıl çılgın imgeler. yayınlanan mesajları okudukça biz niye cemal süreya'ları turgut uyar'ları okumaya kastık diye hayıflandım şerefsizim. hemen aşağıya birkaç örnek alayım:

"Dolanı dolanı gezer ölüm. yavaşça tuşlara bas yaz derdini bitanem yavaşça. ben sana demedim mi? bana çok kötü davranıyorlar. neden gelmedin ah 61'lim." / adı saklı

Bunu yazan eleman hangi kafalarda çok merak ettim. ne diyeyim ki ben şimdi buna? sanırım kolaj çalışması falan yapmış. ilk cümlede ölüm dolanı dolanı geliyor anladık. fakat ikinci cümle ne? "ben sana demedim mi" diyerek de özele girmiş ama biz bir şey anlamadık. 4. cümle dram, kim kötü davranıyor, noluyor ne bitiyor belli değil. ama sorun değil dolanı dolanı geziyor zaten ölüm. nasıl kafalar bunlar, vay anasını. yaz bunu 1955'de, 2. yeni akımına girersin işte, öyle bir çalışma.

"Kemiklerimden kalem, derimden kağıt, kanımdan mürekkep yapıp sana aşığım yazıp yollasam sana olan sevgimin büyüklüğünü anlatmaya yeter mi?kokunu özledim, o herşeyden güzel kokan mis kokunu. gözlerini gülüşünü öpüşünü özledim. sanki bedenim benim de içimdeki ruh sensin. ben de seni yaşıyorum bitanem. iyi ki varsın, seni çoooook seviyorum." / çocukluk aşkım canım nuran'ıma

bu mesajı olayın hardcore seviyesi yüzünden aldım. bu ne arkadaşım? sevgini anlatmak için kemiklerinden kalem derinden kağıt falan mı yapmak zorundasın? bu nasıl gore bir fantazidir. ayrıca sonradan gelen "koku kokması" faciası da var. ulan bunları okudukça anlıyorum ki bizim aşklarımız falan yalan. elalem kanıyla mürekkep yapıyor, kemiğiye kalem.

"Keşke yalnızlığım kadar yanımda olsaydın yasemin. keşke yalnızlığımla paylaştığımı seninle paylaşsaydım. keşke senin adın yalnızlık olsaydı ve ben hep yalnız kalsaydım. seni çok seviyorum prensesim." / ardahanlı hasan'dan biricik aşkı yasemin'e

Farkettiğiniz üzere yasemin kaçmış hasan'dan, hasan da bir takım katekullilerle, şaşırtmaçlı cümlelerle yasemin'in aklını almaya çalışıyor. yasemin'in -hafif moron ise- hasan'a "ben senin yalnızlığınım hasan geri geldim" diyerek geri dönmesi olası. bu kadar şaşırtmaç bu kadar mind-games pes doğrusu. çok acaip adammışsın hasan, senden korkulur.

"Serseri kızlar ağlamaz. serseri kızlar ağlarsa kimse susturamaz. inanki erkekler kerkes "serseri kız" olamaz." / gebzeden serseri kız

Harfine dokunmadan aldım yazıyı. "inanki erkekler" kalıbına mı güleyim, şahsın gebzeli oluşuna mı ağlayayım (malum ben de gebzede oturuyorum), ne yapayım bilemedim. bir kere bu mesaj neye, nereye, ne amaçla atılmıştır onu çözemedim. tamam anladık serseri kızsın(o ne demekse?), eee sonra? üstelik hem ağlamıyorsun, hem de ağlayınca kimse susturamıyor seni. ABOV!

"Bataryası zayıf rüyalarımızın kapsama alanı dışında kalan kesimlerine şebeke hatası sebebiyle ulaşılamadı. şimdi yüreğimde full çeken hatlarımla seni çok seviyorum." / sakaryalı dj hafız 54 pınar ve bilal 54

Allahım sana geliyorum! işte böyle imgelem gücü yüksek insanlar oldukça bu ülkenin şairi eksik olmaz! bataryası zayıf rüyalar, yüreklerde full çeken hatlar falan off offf. mesajı yazan da 3 kişi. şahsen sakaryalı dj hafız 54 ile tanışmayı çok istedim, ilginç bir karakter gibi geldi gözüme. ilk cümleden çıkardığım "rüyamda seni göremedim kamyonu deviremedik" alt metnini de işin içine katarak pınarın yancı olduğunu düşündüm. bilal 54 ise kişinin biri, senin gibi benim gibi. o da yancıdır. sakaryalı dj hafız 54'ün işi kesin bu.
Kolbastı
25 Mart 2009 Çarşamba 03:04

"Trabzon'un dansı" dediler, Giresunlular ayaklandı "bizim dansımız" diye. alayı palavra!

Kolbastı Cambridge yöresine aittir. Ug ile en büyük zevklerimizden birisidir hatta, çocukluğumuzdan beri yaparız. işte size 1986dan kalma bir video;

"burada"


sağdaki Ug, beni denize döküyor dans kolbastı konusunda! Cafe Crown arası tee o yıllardan kalmadır işte!
Kısa Winston Soft
25 Mart 2009 Çarşamba 01:08

ne demişler; soft herzaman box'ın önündedir...

- zamanında babamın ticaret namına hertürlü işi yapmış olmasından kaynaklanan birikim ve özgüven ile iktisat dersinde hocanın söylediği herşeye muhalefet edip "sen gel de onu gerçek hayatta uygula" gibisinden iddaalaşmaların hastasıyım. ama gel gelelim iktisatçılık ile esnaflık ayrı şeyler. benimkisi esnaflık, evet!

- bugün annemin anlattığı bir olay ile yıkıldım resmen. işe giderken bindiği otobüsten şahit olduğu olay ağlatacaktı beni nerdeyse. bir sokak köpeğinin kafasına 3-4 kere vurup kaçan bir adam ve can çekişip ayağa kalkmaya çalışan, birkaç denemesi başarısız olan ve en son burnundan kan gelerek hayatını yitiren bir canlı. affınıza sığınarak bir kere de olsa ağzımı bozma hakkımı kullanmak istiyorum o herife; allah belanı versin orospu çocuğu!

- sınavlarıma iki hafta kaldı ve paçalar sıkıştı inceden. ama bukadar kısa bir süre kalmışken İngilizce dersinden de sınava gireceğimi yeni öğrendim bugün. inceden bir ter bastı ama 4-5 deneme testinden hemen hemen ful yapınca rahatladım. İngilizce okulda değil de tatilde öğrenilir, bu işin kuralı budur. sene içinde boşu boşuna çalışmayın. am, is, are ile olmaz bu işler...

- Ug'ün tavsiyesi üzerine "World of Goo" diye bir oyun indirdim geçenlerde. oyun hakkında yolladığı videoyu izledim, oldukça eğlenceli gözüküyordu. bir okadar da zeka işi bir oyun. bugün kurayım dedim, beceremedim. sordum ekürime "dayı nasıl kurcaz" diye. dedi ki "dayı sanal cd yapman lazım, Power Iso diye bi program var" falan. dedim yerim isoyu misoyu, üşendim uğraşmaya. teknoloji özürlü olmak da böyle birşey işte. ben yine eniyisi Worms 4'e devam, ne akarı var, ne kokarı. geldi solucan, gitti solucan. fitifiti ordan oraya gidiyolar, birbirlerine atraksiyon çekiyolar. oyun dediğin budur işte!

- Lincoln ülkesine 6 bavulla gitmiş, gayet enteresan. sülalesine pişmaniye götürme ihtimali olmadığına göre, dönüşü zor. bakalım zaman neler gösterecek. hernekadar şu sıralar hakkında yazılan onlarca yazıya saygı duysam da, aldığı paranın hakkını hiçbir zaman verememiş bir futbolcu olarak görüyorum kendisini. ve oynadığı 5-6 güzel maç hatırlıyorum sadece. hele bir Hertha maçı var ki! bu yorumlarımın Fenerbahçelilikle de alakası yok kesinlikle. adamın ikinci sezonu bu kulüpte ve sanırım dördüncü teknik direktörü. onlar mı oynatamadı, Lincoln mü oynamadı? belki de tam olarak cevabını bilemeyeceğimiz sorular bunlar. belki de 6 bavulla gittiği ülkeden 12 bavulla dönüp hepimize cevabı verecek. belli olmaz bu işler, nasip!

- Six Feet Under çok fena devam ediyor. üçüncü sezon bomba gibi girdi.efsane şeylerle alakalı açtığım bloga koyacam neredeyse, daha dün seyretmeye başlamış olmama rağmen. hala başlamayan varsa başlasın şu diziye. Lost'u falan bırakın bir süreliğine, eğer dizi bittiğinde mantıklı bir sonuca bağlandığını duyarsanız devam edersiniz kaldığı yerden. ada kaçmıyo ordan. gerçi en son kaçmıştı, ben orda bıraktım. bakarım ona da biara...

- size tavsiyem, tişört mişört almaya şimdiden başlayın. fiyatlar gayet güzel, 10 liraya bile dolu mağazalarda. isim vermeme gerek yok, hemen hemen heryerde var. ama mayıs ayından itibaren fiyatlar en az üçe katlanır. kızlar için aynı şey geçerli değil tabi, pazardan 1 liraya bile her daim birton seçenek mevcut onlar için. hem de gayet güzel, farklı kombinasyonlara uyabilecek ilginç şeyler. hayat onlara güzel bu konuda. bir de herşeyi uyduruyo kendilerine keratalar. seviyorum bu yönlerini, suyunu çıkarmadıkları sürece.

- he bir de; busene müzik yönünden çok kesat geçiyor arkadaş. umarım yaza doğru vızır vızır olur piyasa da, gökten yağar albümler. Dredg hakkında şöyle bir yazı yollamıştı Mister Deniz; ""On Monday, February 23rd, the Dredg website released an announcement confirming their exit from Interscope Records as well their new record's title, "The Pariah, The Parrot, The Delusion". The album has a release date of May 19, 2009 and it will be distributed by Ohlone Recordings (their new label) and by the Independent Label Group"". ben bu adamların yeni albümünü yakından görmeden, dokunmadan inanmıcam çıktığına. 2006nın Haziran ayından beri en çok yaptığım şey Dredg'in yeni albüm çıkaracağını duymak oldu. baydım artık!

- Kanada'dan Google'a "KANADA VATANDASI YIM INGILTEREDE YASAMAK ISTIYORUM" yazıp da bizim bloga rastlayan arkadaşa sesleniyorum burdan; hayat sana güzel aga! hem Kanada'da yaşıyon, hem Kanada vatandaşısın, hem de İngiltere'ye tüyme ihtimalleri falan. ben olsam ben de büyük harfle, üstüne basa basa yazardım, yakışır!
ayrıca "Antonio Gustavo Penalope Ricardo Danielo" diye aratıp bu bloga düşen arkadaş da sanırım benim birkaç post aşağıya yazdığım Facebook testine denkgelmiş. "bu adam ki ki?" diye bi bakınmış benim yaptığım gibi. yok abi öyle bir adam, neyazık ki gerçek bu!

- yukarıda da bahsettiğim gibi, sınavlarım yaklaşmakta. bu ara bloga az yazabilirim. ama Mersin'e gittiğimde Mister Ug işi tek başına çok daha iyi götürüp blogu daha popüler hale getirmişti. bu konuda içim rahat. abi arada hatun fotosu da koy ben yokken!
Resimdeki ünlü?
24 Mart 2009 Salı 23:40

bunebe!
Sınırlar
24 Mart 2009 Salı 01:46





Facebook denen illet gün geçmesin ki başımıza yeni aptallıklar çıkarmasın. bugün buna rastgeldim facebook'da, lafa nereden başlasam bilemedim.

İşte napıyor eleman, eline bir maket bıçağı almış, parmağının ucunu kesiyor hafiften, sonra çıkan kanla Atatürk resmi çizmeyle cebelleşiyor, arkaya en gazından bir mehter marşı da dayamış ki kitleleri harekete geçirebilsin, ki hep beraber sokakları kana boyayarak resimler çizsinler. ne kadar masum, ne kadar milli değerlerine bağlı bir genç değil mi? sorsan atatürkçünün kralıdır.

İşte böyle boş beleş adamlar yüzünden hayat hergün daha da zor geliyor bana, yakınlarıma, sevdiklerime. yahu bu mudur Atatürkçülük? bu mudur yani? götü boklu bir maket bıçağıyla parmağının ucunu keserek, onunla Atatürk resmi çizmeye çalışıyor, bununla çanakkaleye, sakaryaya gönderme mi yapıyorsun? sıkıyosa kes bileğini kan glü yap ortalığı, içinde kıvrılarak ay yıldız da çizersin. maksat nereye gittiği belli olmayan mesajını en lüzumsuz şeklinle vermek değil mi zaten? bu nasıl bir şov ihtiyacıdır, nasıl bir götünden anlamadır olanı biteni. yaşasaydı Atatürk'ün bu yaptığını görünce onunla gurur duyacağını falan mı sandı acaba? o adamın bütün uğraşları, ilkeleri, devrimleri, öğütlerinin günümüzde yansıması bu mudur bu herifler bazında?

Evet, çok üzgünüm, budur. facebookda "hadi türk milleti, 100000 kişi olalım da yunandan büyük olduğumuzu gösterelim" diye gruplar açan boş beleş insanlar, hayatında ilim irfan nedir, Atatürk ne yapmış neyi değiştirmiştir ilgilenmez, konuyla bağları budur bu adamların.

Videonun altında en 200 tane yorum gördüm "helal olsun, işte türk genci budur" diye. aynı türk genci özelleştirmelerle, hortumlarla, bu ülke nerelere satılıyor bilmez, sokaklara tükürür sıçar, elalemin karısına kızına sarkmayı delikanlılık sayar, iki kelime kitap okumaz, şu resmi çizince bir bok olduğunu sanar da aynı kanı kızılaya vermeye yanaşmaz.

Sınırlar falan kalmamış bu ülke insanında, nereye gidiyoruz inanın bilmiyorum. korkuyorum, kendim ve sevdiklerim için...
Ortam dosyaları
video-play.mp4 (MPEG-4 Movie, 0 bayt)
Aslında hangi millettensiniz?
23 Mart 2009 Pazartesi 00:29

Facebook denen bir mevzu var, ilkokul arkadaşını bile buluyorsun. çok acaip! çok iyi eski sevgili takibi ve tacizi yapılabiliyor, bu ise ekstra bir güzellik. güzellik diyorum, çünkü tacizi yapan da mutlu, yapılan da birnevi. en gereksiz bir arkadaştan selam geliyor, sonra muhabbet uzuyor, msn'e kadar gidiyor falan. bir arkadaşınız bir aktivite düzenliyor, katılıp katılmayacağımızı işaretliyoruz kutucuklara. bir dönem kızlara bira yolluyordum paso, o tarz aplikasyonları ciddiye aldığım dönemlerdi. bazılarını bolca içirmek istemiş olabilirim. aslında gerçek hayatın bir simulasyonu gibi birşey bu. he bir de arkadaşlarının listesinden kız beğenip "dayı şu kızı bana yazsana" gibisinden olaylara girmeceler falan. bol seçenekli bir katolog. video olayı abardı son dönemlerde. ben şikayetçi değilim açıkçası, en işe yarar olaylardan birisi bu bence Facebook nanesinde. mesela bugün Esra Ceyhan'ın programından bir "epic fail" vakası seyrettim ki, inanılmazdı gerçekten. daha başka neler var bu Facebook'ta? oyunlar tabi. Bowling'e fena sarmıştım bir ara. Texas hold'em ise insanı değişik triplere sokabiliyor monitör başında. ama hele bir de anket ve test mevzuları var ki, yapımında emeği geçen kişilerin cehaletine acıyorum!

bugün bunlardan ismi "Aslında hangi millettensiniz?" olanına rastladım. sorular ve seçenekler şunlar;


1 - En sevdiğiniz kahraman?

- Achilles
- Antonio Gustavo Penalope Ricardo Danielo
- Ballack
- Bin Ladin
- Cengiz Han
- Haka Dansçısı Moorie
- Malkoçoğlu
- Moe
- Ras Putin
- Ronaldinho

bunebe? şuan bile aptal aptal bakıyorum monitöre. Şener Şen'in traş bıçağı satarken saydıklarının ötesinde gerçekten. bunlardan hiçbirisi benim kahramanım olamaz. ama Cengiz Han'ı işaretledim nerden estiyse. maksat 2. soruya geçmek...


2 - En sevdiğiniz şehir?

- Atina
- Berlin
- Eskişehir
- İstanbul
- Mekke
- Moskova
- Pekin
- Rejkjavik
- Rio de Jenario
- Ulan Bator

öff! Reykjavik dedim ben. maksat sonuç olarak bir kuzey ülkesi çıksın, profilde cool gözüksün falan. İzlanda'da da fena memleket değildir hem.


3 - En sevdiğiniz futbolcu kim?

- Arda Turan
- Arshavin
- Ballack
- Cristiano Ronaldo
- Hakan Şükür
- Kewell
- Liberopoulos
- Nakata
- Ricardo Quaresma
- Robinho

hazırlayan arkadaşın Galatasaray'lı olma ihtimali belirdi.seçilen isimler de gayet enteresan. "Liberopoulos liberodur, çağdışıdır" diyerekten ve de montundan donuna kadar official Zenit ürününe sahip bir vatandaş olduğumdan Arshavin dedim.


4 - Romantik bir akşam yemeği için en uygun bölge?

- Adıyaman
- Bordeaux
- Eskişehir
- Hibernian
- Larissa
- Mihallıçcık
- Münih
- Necaxa
- Saint Pettersbourg
- Sao Paolo

Bordeaux dedim hiç düşünmeden. hani Fransa, şarap, marap ayağına bir romantizm oluştu beynimde. oysa ben romantizme zaten Fransız bir adamım.


5 - Hangi ülkenin başbakanı olmak isterdiniz?

- ABD
- Doğu Timor
- Hindistan
- Irak
- Kanada
- Küba
- Makao
- Nepal
- Türkiye
- Yunanistan

Küba'yı seçtim burada. sonuçta toprağı bereketli memleket! ihracat vızır vızır! Makao ile Doğu Timor'u haritada bulanı da yardımcım yapardım.

6 - Tatil için seçeceğiniz yer?

- Bodrum
- Fethiye
- Girne
- Hollanda Antilleri
- İstanbul
- Keflavik
- Kos Adası
- Muş
- Santiago
- Yeni Delhi

Keflavik tabiiki. sonuçta bu da İzlanda'da. sebep 2. sorudaki ile aynı.



7 - Dili hangi ülkenin başkentidir?

- Belize
- Çek Cumhuriyeti
- Doğu Timor
- Portekiz
- Ruanda
- Rusya
- Singapur
- Slovakya
- Tanzanya
- Togo

aslında olayın bittiği nokta bu soru kesinlikle. burada cevabı tek olan bir soru var. tercih meselesi değil yani. şimdi buna verilecek cevap benim gerçek kökenimi mi belirleyecek? çaktım hemen Google'a Dili'yi, Doğu Timor çıktı cevap. riske girmeden işaretledim. Doğu Timor ne be?


8 - Sizce siz?

- Akıllıyım felseyi severim
- Buz gibi bir adamımdır
- Çekik gözlerim var
- Çok cesurum
- Dinime bağlıyımdır
- İnsanları sevmem
- İyi topçuyumdur
- Karayiplere bir ilgim var
- Soğuğa bayılırım
- Ufak tefek bir insanım

soğuğa bayılırım tabi. sebep yine aynı sebep aslında da, harbiden de soğuğu daha çok severim. "Karayiplere bir ilgim var" diye kendini özetleyen bir insan ise hangi millettendir acaba?



9 - Hangi ülkenin yönetim biçimini seviyorsunuz?

- ABD
- Avustralya
- Benin
- Çin
- Fransa
- Irak
- Kolombiya
- Küba
- Nijerya
- Rusya

Küba kesinlikle. sebeplerinden bahsetmiştim daha evel.


10 - Dünyanın size göre görülmesi gereken en önemli yeri neresidir?

- Altay dağları
- Bodrum Kalesi
- Çin Seddi
- Eskişehir
- Giza Piramidi
- Hz.İsa Heykeli
- İstanbul Sultanahmet
- Moskova
- Olimpia Yunanistan
- Wolksvagen fabrikası

Olimpia tabiiki. neden "tabiiki" dediysem? son soru işte, bitsin de kaçalım.



Sonuç: "Türksün"


afferin keleş! sensin Türk!
Battlethepinkrobots Compilations, vol.5
22 Mart 2009 Pazar 01:45

uzun süredir compilation olayına uzak kaldık. aslında bu albümü 1 ay evelden hazırladım neredeyse, ama yayınlamadım. durdu bir köşede hep. koyduğum şarkıları da unutmuşum hatta. şöyle bir baktım, anladım ki albüm 1 ayda bayatlamamış. inceden geçelim şarkılara;

1) Muse - Citizen Erased

Absolution Muse'cusuydum aslında son dönemlere kadar. o albümle yatar kalkar, diğer albümlerden ancak bir iki şarkı dinlerdim toplam. ama Origin of Symmetry'e bi "vay anam!" demek istiyorum huzurlarınızda. her nekadar olağan üstü bir albüm olsa da, bir tane daha Absolution çıkabilir kanımca. yada ona benzer şeylere denkgelebilir insan. ama şu albümün kafasında bir albüm daha olacağını sanmıyorum. albüm yorumuna döndü iş ama, şarkı ile albümün yorumu da birbiri ile paralel bana göre. ki, şarkı da albümün en güzel 2-3 şarkısından biri ise. sözler ve konu ise harika zaten! bir de; iyiki şarkıya yaylı enstruman koyma fikrinden vazgeçmişler son anda...


2) Black Bonzo - Yesterdays Friends

çok çok fanı olmadığım ama 70ler progrock'ına olan hörmetlerinden dolayı büyük saygı duyduğum Black Bonzo'nun Sound of the Apocalypse albümünden çok leziz bir şarkı. albümdeki kayıt ve tonların en çok bu şarkı ile bütünleştiğini düşünüyorum. özellikle de klavye kullanımı beni oldukça tatmin ediyor. bu adamlar daha çok ekmeğini yer bu piyasanın. günün birinde bir başyapıt çıkarma ihtimalleri var mı peki? yok değil bence...


3) Conor Oberst - I Don't Want to Die (in the Hospital)

Bright Eyes'ın Arda Turan'ı diyelim bu elemana. genç ama oldukça tecrubeli ayağına. yetenek de yok değil ama benim istediğim seviye ve tarzda değil, aynen Arda Turan gibi. kendi adını taşıyan albümü de beni pek sarmadı açıkçası ama, bu şarkı gerçekten eğlenceli. bu şarkıda "i don't want to Die in the hospital" diyerekten Türkiye'de SSK hastanelerindeki bürokrasinin vahim durumu eleştirmiştir genç arkadaşımız. bestenin de aynen kovboy barı atmosferinde olması ise bir çeşit gönderme bence, "Ringo'nun ahırı mı lan burası" gibisindenden. bukadar saçmalamışken diğer şarkıya geçmekte fayda var...


4) Elbow - Red

Elbow'un Asleep in the Back albümü bence kaçırılmamalı. her ortamda bunu bilip bunu söylerim. aldırış etmeyenler ise şu şarkı ile ilk adımı atabilirler. "bana göre" kaliteli bir vokale sahipler. besteler de genelde iş olsun diye yapılmamış kesinlikle. Red güzel şarkıdır, parayı alır hertürlü. bu gruba giriş içinde gayet uygundur, rahattır. haff hafif davuldu, trampetti derken vokalle yaylılar başınızı okşayıverir.yakışır!


5) The National - Mistaken for Strangers

Boxer geçen sene en çok dinlediğim birkaç albümden birisidir. o albümden de en çok döndürdüğüm şarkı bu ise; demekki bu şarkı geçen sene en çok dinlediğim üç beş şarkıdan birisi demektir. hesap kitabım iyidir görüldüğü üzere.
ilk olarak Mister Deniz demişti bana "abi tam senlik" diye, adamın beni tanıdığının ilk göstergelerinden birisiydi bu. safkan Amerikan işi indie rock. gittiğim mekanlarda duymak isteyeceğim müzik budur aslında. hani birayı fazla diplediğinizde ağzınızın iki kenarından akan birayı kolunuz ile sıvarsınız ya, öyle birşey bu! (kurduğum cümleden evel tesadüfen gerçekleştirdim bu hareketi, şarkıya da acaip uydu. dur bidaha yapayım!)


6) Fleet Foxes - Ragged Wood

başta pek sallamamıştım albümü, sonra ordan burdan övgüler, ödüller falan okudum. daha bir önemseyerek eğildim albüme. "ye kürküm ye" davası tabi, millet kral derse daha bi değer kazanır gözünde. ama şu şarkı var ya! hani yaşım 20 olsa, altımda tamponu yere sürten 1955 model bir Chevrolet Bel Air olsa, Amerika'nın köhne bir kasabasında yanımda hatunumla çayır çimenin arasında, göle yada nehire nazır bir ağaç altında piyizlenirken, allah he verdiyse iki kere patlatıp frekansı zor ayarladığım araba teybinden şu şarkı çınlasa... çok şey istedim, evet!


7) Foo Fighters - Come Alive

pek fazla sevmediğim grupların da güzel şarkılarını buraya koyuyorum ki, anlayın kaliteli bulduğumuz herşeyi takdir ile karşılayıp onore ettiğimizi. Nirvana’yı hiç sevmedim oldum olası. Hele bir de grubun yancı davulcusu Dave Grohl eline gitarı alıp beste yapacak da şarkı söyleyecek, ben de beğenecem! Mümkün mü? “değil” derdim daha evel ama Echoes, Silence, Patience and Grace gerçekten güzel bir albüm, gelen olarak ele aldığımızda. Ama bu şarkı albümün de üstünde bana göre. Şarkı öyle bitiyor ki, nasıl başladığını unutuyor insan. Hele de bunu 5 dakikalık bir zaman diliminde yapmak gerçekten büyük baraşı. Mister Ug "Dave beste yapmayı öğrenmiş" demişti bu şarkı hakkındaki yorumunda. on numara yorum diyorum buna ben. olayın özeti budur!


8) Lamb - Fly

Massive Attack ekolünden bir trip-hop grubu Lamb sevdiğim bi grup. klasik; belirleyici ritm, binbir altyapı, sınırları çizen baslar ve seksi vokal kombinasyonlu bir şarkı. compilation'ın geri kalan şarkılarına baktığımda, bu şarkının albümün yönünü değiştirdiğini anladım. hangi kafayla koyduysam? ingilizcede "lamb" koyun anlamına da gelir. acaba ondan mı ki? çok köyütdü bu evet! yazdık artık, napalım?


9) Goldfrapp - Utopia

bana göre efsane grup ve efsane albüm. ayrıca şarkı da efsane. son albümü Allison ile 43 yaşında da olsa evlenirim. hatta hanımköylü olurum. Lamb'dan sonra bu gruptan bir şarkı koymamın sebebi sanırım bu işin kraliçesinin aklıma gelmesidir. Seventh Tree de pek sarmadı zaten, Felt Mountain'dan başka çıkar yolu yok. tribin bini bir para!


10) The Black Heart Procession - A Light So Dim

The Black Heart Procession'ın Two albümü arşivlerde bulunmalı. yine bir Mister Ug keşfi. lanet olsun, hep bu adama denkgeliyor! ama adam sarraf, yapacak birşey yok. neden dedil "abi gel beraber blog açalım" diye. başkasına yar etmemek gerekirdi. "birkaç gündür yüzüm gülmüyor" gibisinden bir başlıkla eski blogunda duyurmuştu kendisi bu albümü. biz de çok meraklısıyız ya surat asmanın, çektik albümü. allahından bul Ug. bu şarkı da sana gi... öhöm. gelsin! piyanolar da bana!


11) Grinderman - Rise

fazla yaşacak birşey yok; Nick Cave ve Warren Ellis! her zamanki halleri işte!


12) Oasis - Stop Crying Your Heart Out

Oasis hiç sevmem, elemanlarını ise daha bi hiç sevmem. Heathen Chemistry de fena albüm değil aslında, haklarını yememek lazım. ama bu şarkıyı şarkı yapan etkenler ne bu grupla ne de albümle alakalı. tamamı ile sözleri ve de "The Butterfly Effect" denen insanın ömründen bin yıl götüren o lanet filmin insanı yerden yere vuran sonu önemli kılıyor bu şarkıyı. aklıma gelmişken filmi de torrente atayım, dursun bir köşede. bak gözlerim doldu yine!


13) Refree - Quitamiedos

derken arkadan albümün son şarkısı giriverdi! albümle aynı adı taşıyan şarkı; "Quitamiedos". Raul Fernandez adında Katalan bir genç. şarkının ilk yarısındaki rahatsız edici arpej ile saykedelik klavyeler ile sizi avangard bir ortama atıveriyor. Kayo Dot geldi aklıma bak, trompetler ve akor geçişleri ile. aklıma gelmişken onlara da çatayım; aklını başına al Toby! albümü en iyi bu şarkı ile bitiririm diye düşünmüşüm heralde koyarken, ne de güzel düşünmüşüm. harbiden bunla bitermiş bu albüm...


birbaşka Complilation'da görüşmek üzere!


"Battlethepinkrobots Compilation, Vol.5 , Link 1"
Pink Floyd - Dark Side of the Moon
21 Mart 2009 Cumartesi 18:24
Dünya üzerinde kaydedilmiş en büyük albümdür dark side of the moon.

Sağda solda, orada burada o kadar anlattım, yazdım çizdim ki bu albüm hakkında, ne yazsam tekrar gelecek. ama ne zamandır yazmadığımız "efsane sanat eserleri yazı dizisi"nde bu albüm olmazsa olmaz konumda yerini almalı idi. başlayalım!

73 yılında yayınlanmıştır dark side of the moon, pink floydun yanılmıyorsam 8. stüdyo albümüdür. bu albüme kadar saykedelya etkili syd barrett başyapıtı "piper at the gates of down", senfonik rock denemesi "atom heart mother", ya da az bulunur derinliğe sahip, ses katmanları ile örülmüş "meddle" gibi albümler yapmış bir pink floyd var karşımızda, liderini uyuşturucular sayesinde kaybetmiş(syd barrett), ilk zamanlarda kendi bas gitarını bile akord edemeyen bir lidere, söz ve şarkı yazarına sahip artık(roger waters), grup ropörtaj vermiyor, kimse onları tanımıyor. durum pek iç açıcı değil gibi duruyor ha?

aslında ilk etkiler "meddle" albümünde görülmüyor değil, sözler bakımından olmasa da, pink floyd'u pink floyd yapan o erişilmez müziğin ilk izleri bu albümdedir. 24 dakikalık "echoes" kesit kesit o karanlığı ve yoğunluğu yüzümüze vurmaktadır. başlangıç noktası burasıdır.

neticesinde, dark side of the moon'un ortaya çıkışı da aslında doğru zaman, doğru yer tanımına uygundur. waters albümü "ot içip müzik dinleyen genç insanlara" yaptıklarını söyler bir ropörtajında. saykedelya, space rock, uyuşturucular, hayat, yoğunluk, müzikalitenin yükselmesi, sıkışma, yabancılaşma, karanlık, ve bum!

dark side of the moon konsept bir albümdür; tek bir hikaye etrafında dönmese de, zamanının yabancılaşma, modern yaşamın monotonluğu, ölüm, zaman gibi kavramları aynı çerçevede ele alınmış, sözlerin sadeliği, acımasızlığı ve vuruculuğuyla inanılmaz bir senaryo yazımı gerçekleşmiştir. roger waters'ın yazdığı sözler, yine çoğunlukla waters'ın ya da grup elemanlarının beraber besteledikleri karanlık, basık ve tematik bir müzikle yoğrulmuştur. o zamana kadar modern yaşamın insan hayatı üzerindeki etkisi bu denli karamsar bir şekilde ortaya hiç konulmamıştı, belki de dark side of the moon'u tarihin en başarılı ve kült albümlerinden biri yapan budur. zerafet ve karanlık, el eledir bu albümde.

hep waters dedik, diğer elemanlara da dönelim biraz, barrett'in yerine gruba giren david gilmour bu albüme tam anlamıyla imzasını atmış durumdadır. vizyonu, çalış stili ve hissiyatı ile bu albümde gilmour yerine çalabailecek bir gitarist bilmiyorum ben. kimi koysanız eksik kalacaktır. pekala şu da söylenebilir, unutulmaz "great gig in the sky" ile rick wright'ın yerine kim konulabilir ki? yoğunluk ve atmosfer ise konu, bu iki müzisyenin tuşesi, hissiyatı ve stilleri pink floyd müziği dediğimiz olguyu yaratıyor.

waters sözler ve besteler ile muazzam bir lidere dönüşmüştür bu albümle, daha önce de belirttik. asıl yükselişi ve grubunu en öne atışı buradadır. baterist nick mason ise grupta denge konumunda, ya da uzalaşmacı kimliğini basit stili ile birleştirmekteydi, yani grup içi dengeleri korumak adına gerekli bir figürdü.

herkesin bildiği albüm kapağı, artık ikonik bir figür, ya da rock tarihinin en bilinen görselleri arasında yerini almıştır. waters şöyle anlatır kapakla ilgili olarak; "storm thogerson (pink floyd albüm kapaklarını hazrlayan ismdir kendisi)bir odada bize kapak ile ilgili 3 ya da 4 tane seçenek gösterdi, hepimiz bir aynı anda şimdiki kapağı gösterip "bu" deyip çıktık". dediğimiz gibi, doğru zaman, doğru yer, ve bum!

740 hafta boyunca listelerden inmemeiştir albüm, ve 40 milyondan fazla satmıştır. derler ki ingilterede her 5 evden birinde dark side of the moon bulunur. istatitiklere göre şu anda dünyanın herhangi bir yerinde dinleniyor olmalıdır hatta.

albüm progresif rock'ın bir bölümünü tamamiyle etkilemiştir. özellikle o dönem alman progrock gruplarının çoğu bu etkilerin altında kalmışlardır. 80'lerde cd teknolojisi ortaya çıktığında almanyada sadece dark side of the moon cd'si basan fabrikalar olduğu gerçeği de bununla bağlantılı olabilir belki.

kapaktan başlayan bir kasvet var bu albümde, ama üzücü ya da ağlak bir kasvet değil, sıkıntılı, basık; varoluşumuzu sorgulatan sözlerle muhteşem bir uyum içinde. o zamanın en ileri ses teknolojilerini kullanan deneyselliği sonsuz bir grup pink floyd, kalp atışı ile başlayan albüm yine kalp atışı ile son bulur, "on the run"da bir uçak yere çakılır, "time" da zamanın akıp gitmesi önce kaotik saat sesleri ile, daha sonra waters'ın muazzam sözleri ile anlatılır. "great gig in the sky" ölüme en uç ve tüyler ürpertici yorumu getirir, "money" bozuk paraların loop şeklinde yere düşmesi ile başlar, paranın insan hayatı üzerindeki etkisini sorgular. "brain damage" katıksız bir akıl hastanesi atmosferi yaratır, syd barrett'a selam çakmayı ihmal etmez. "us and them" hayatın ağırlığını anlatır. "eclipse" herşeyin güneş altında uyum içinde olduğunu anlatırken güneş'in de ay'ın karanlığıyla örtülü olduğunu söyler.

"there is no dark side of the moon really. matter of fact its all dark" diyerek son bulur albüm.

Albümden birkaç uç nokta; "time"ın ortasındaki rock tarihinde tüm zamanların en büyük 10 solosundan biri olan gilmour solosu, "great gig in the sky"daki koro vokallerin yükselişi, "us and them" deki nakarat partisyonları, "eclipse" ile yapılan muhteşem kapanış.

dark side of the moon kendi çağı için yapılmış, ama tüm çağlar için geçerli bir albümdür bu yüzden. evrenseldir ve üzerine çıkılmayacak kadar mükemmel kurgulanmıştır. bu denli kusursuz çok az albüm var yeryüzünde, bilen dinleyen başucuna koyan yeniden açsın dinlesin, dinlemeyen ise hemen biryerlerden bulsun. hayat gibi albüm işte.
Efsane Şeyler
19 Mart 2009 Perşembe 20:40

canım sıkıldı, yeni bi blog açtım. kafamda efsaneleşmiş şeylerin fotoğraflarını koymayı düşünüyorum. çoktandır yapmayı düşündüğüm birşeydi bu ve ayrı bir platformda uygulamak istedim. gelen olursa da kapı açık herzaman!

isim için de pek kasmadım, "Efsane Şeyler" dedim geçtim...

http://efsaneseyler.blogspot.com/ linkinden ulaşıp resimlerden hertürlü araklayabilirsiniz!
Fingerball
19 Mart 2009 Perşembe 15:10
omuz omuza ikili mücadele!



mükemmel bir vuruş ve aynı güzellikte bir kurtarış!



he bir de şöyle birşey var;



söyleyecek bir şey yok tabi!
Vespa
19 Mart 2009 Perşembe 00:19

hayatta benim için en değerli insanlar; orijinal tercihler yapan, orijinal hobilere sahip olan, ufacık da olsa farklı ilgi alanları mevcut, kendine özgü insanlardır. bu özelliklere sahip olurlarken hiçbir şekilde garanticilik ruhunu, diğer insanların gereksiz olumsuz görüşlerini, o uğraştan fayda sağlamayı kesinlikle umursamazlar. bir mekana süper spor bir arabayla gelen, feci yakışıklı, hatunların üzerine atladığı, ama hayatında orijinallik namına sıfır özelliği bulunan başarılı, genç ve girişken bir işadamını değil de; dünyanın birçok yerinden çıkma gazoz kapakları biriktirip, otobüste ilgi duyduğu bir yazarın yada kafasına taktığı enteresan bir konunun kitabını harıl harıl okuyan, bir dükkanın önünden geçerken gözüne çarpan 70lerden kalma bir orijinal plağı cebindeki 3 kuruşuyla alan insanı daha çok kıskanırım. Ferrari ile yanımdan saatte 300km ile geçen adamı değil de, 78 model Ford Granada'sı ile yolda kalmış elleri yağlı, ama ısrarla o arabasına aşık olan adamı daha çok kıskanırım. sıfır Ibanez JEM değil de, ücra köşede bulduğu eski püskü bir Godin'e hayran kalıp satın alan bir adamı kıskanırım. Racing motorunun arkasında afet mi afet kızarkadaşını millete domaltarak gezdiren adamı değil de, Vespa'sı ile kaldırım kenarından pıtır pıtır giden yüzü sivilceli, ayağında yırtık adidaslı genç arkadaşımızı daha çok kıskanırım. bunun sebebi ise tercihlerin karakterlerinin, hayat felsefesini ve de kişinin karakterini oluşturmasından geçiyor. onları bir araç değil de araç olarak görmektir imrendiğim konu. ve ben de hayatım boyunca böyle tercihler yaparak yaşamaya çalışmış bir adamım. Mister Ug'ü de diğerlerinden ayrı tutuşumun sebebi budur kesinlikle. kendime çok yakın hissederim. gerçi şuanda arkadaşlık yaptığım insanlar da genelde bu tarz insanlar. zaten belki de bu sebeple arkadaşımdır onlarla.

yazının başlığı "Vespa" ama sadece tek bir cümlede adı geçti değil mi?. hayır, aslında şuana kadarki her cümlemin altında yatan şeylerden birisi o kesinlikle. motoru çok seven bir adam değilimdir aslında, hatta biraz da korkan bir adamım. ama o motor değil ki, o Vespa! bunu yaşamam gerek kesinlikle. son günlerde buna iyice karar vermiş bulunmaktayım buna. araştırmaya başladım bile. annem haberi duyunca muhalefet oldu tabi, klasik anne tribi. "güzel bir araba alalım" demeye başladı. dedim ki "onu geçicen, Vespa'yı alıcam, kaçarı yok". anneler motordan korkar. ama dedim ya, bu motor değil, Vespa! yaşamak istediği şeyleri içine atıp hayatı boyunca bunun gazını dışarı atmaya çalışan bir adam olup 70 yaşımda ölmektense, bunları yaşayıp ömrümden feda edebilirim açıkçası. hem zaten çocuklarımın altımı değiştirmesi gibi bir hedefim, arzum da yok.

araştırdım piyasayı, çok da hesaplılar. 90ların ilk yarısında üretilmiş "PX 200" ler sudan ucuz. ben de şu aşağıdakine abayı yaktım;



benim de Vespa alışım bir vadeden sonra olacağı için, o zamana kadar satılmasın diye dua edeceğim. yapacak bişey yok! satılırsa da sağlık olsun. yakışıklı adamım, bana başka Vespa mı yok!

e almadan evel danışılacak tek bir kişi var, O da; Sevgili Trofolo!
Dur yolcu!
18 Mart 2009 Çarşamba 16:10

"Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın Bu toprak,bir devrin battığı yerdir..." diye bir yazıyı görmemek elde değildir Çanakkale'de, nerde olursan ol. yazı görüldüğü an kesinlikle çeki düzen verilmelidir attığımız adımlara bile. Çanakkale Şehitliği vardır meşhur. bence "Hacı"lık oraya gitmekle gerçekleşir. ki; Çanakkale'nin her adımı şehitliktir zaten. onbinlerce şehidin kanını kutsal kılar o toprakları. çoluk çocuk, karı koca, sülalecek savaşan bir halkın kanı bu ayrıca, diğer kanlara da benzemez. şu sıralar nakit paraya sattığımız toprakları canları pahasına müdaafa etmişler zamanında.

bu insanları saygı ile anmanın, acılarını kalbimizde hissetmenin, hiçbir siyasi ve dini görüşle alakası yok. "insan" olan herkes, bunu yaşamalı. hele de bu vatanda Türk kanı ile doğmuş, rahat rahat yaşamış isek, sonsuz minnettarlık duygusu da eklenecek üzerine. herbiri uğruna birer kere ölmek istenecektir belki de. en azından ben böyle istiyorum, sadece 18 Martlarda olmamakla birlikte!

Mekanları cennet olsun!
Yeni bir iş, işsizlik ve Nevşehirli
17 Mart 2009 Salı 17:09

işsizlik kötü şey. çalışmak da kötü. bu ülkede herşey kötü. zaman kötü, kolla kötü! ilk başlarda zor gelir çalışmak. girdiğin yeni ortamda çaylak sıfatı ile çekingen çekingen dolanırsın ortalıkta. herkes seni gözlemler. bütün gözler üzerindedir. bu da sıkıntı yaratır insanda, bir okadar da stres. hata yapma olasılığın artar. dalga geçiliyormuş hissine bile kapılırsın. girdiğin iş çevresinde çalışan hatunlar seni keser, ne iş olduğunu anlamaya çalışır. yüzlerinde de genelde bir sırıtma vardır ince ince. erkeklerde de bu sırıtma mevcuttur. dalgacı tavırlardır bunlar. ben kendi açımdan konuşuyorum tabi, kızlar için bu durum çok daha farklı olmalı. tahminim onlar daha rahattır. her nekadar kadın-erkek eşitliği de olsa, erkeğe daha fazla yapışmış bir kavramdır "çalışmak". bu sebeple onların daha rahat olabileceğini düşünüyorum. bu rahatlık ile "ammaaan, çalışsam neolur çalışmasam" rahatlığından ziyade, ortamda daha özgüvenle dolaşmalarını kastediyorum. ve ortamdaki hatunların bakışı birazcık kem, erkeklerinki ise hevesli olur gibime geliyor. gözlemlediğim ve uyguladığım kadarıyla.
işe girip ilk heyecan atıldıktan sonra zamanla herşey değişir. gerçek yüzler ortaya çıkmaya başlar. artık onların bir elemanısınızdır sadece. heyecanlar ortadan kalkar ama, bu olayı daha sıkıcı ve monoton bir hale getirir. artıları da vardır, eksileri de yani bu olayın. ama ben iş hayatını, sürdürmekte olduğum hayatımla alakalı ihtiyaçlarımı karşılamak amaçlı birşey olarak düşünüp ayrı bir yere koyduğum için, gün geçtikçe daha da kolaylaşıyor işler. zaten ilgi odağı olmayı sevmem. aslında herkes sever de, bu şekilde değil. tek başına ve ilk defa gittiğin bir barda 8 tane fıstığın senin başına üşüşmesi ile bir benzerliği yok bu mevzunun yani.
dediğim gibi, iş iyice sıkıcı bir hal alır. sadece benim için bu hali alsa tamam, aynı şey diğer kişiler için de geçerli. bu sebeple olayın iyice boku çıkar zamanla. maskeler düşer, herkes birbiri ile savaş halindedir. patronundan çırağına kadar. olay bir yerden patlak verir bir şekilde. ve devamında artçıları yaşanır sürekli. en son ise bir bigbang ile işten ayrılırsınız. ya kovulursunuz yada istifa edersiniz. ne farkeder ki aslında? o dakkadan itibaren işsizsindir işte.
esas konu, o dakikadan sonrasıdır. alışmışsın çalışmaya, kalmışsın bir boşlukta. e yaş da 25 ve ötesi ise, daha tuhaf bir durum. tembelliğe alışmadan yeni bir iş bulmak istersin, bir yandan da bir süre tembellik yapmak. ama her halükarda yeni bir iş korkutur insanı. bu korkunun şiddeti kişiden kişiye değişir ama, ufacık da olsa vardır insanın içinde. aynı dolambaçlı yollardan tekrar geçecek olmak sıkar insanı. yaş 40 da olsa yeni bir işte çaylak sendromunu yaşarsın sonuçta. ilk günler keyifli geçer tabi işsizlikte. bir okadar da tuhaf. sabah yat, öğlene kadar uyu. canın ne istiyorsa yap. değmesin yağlı boya! ama sonraları sıkar inceden. ama en sıktığı dönemde bile bu tembelli müthiş bir keyif verir insana. bunun adı tembelliğe alışmaktır aslında. bir süre sonra hiçbirşeyi umursamayıp doğaçlama takılırsınız. yapacak birşey bulamıyorsunuz eğer, ufak tefek şeyler uydurursunuz. sonuçta zaman burun karıştırsan bile geçiyor.

mesela şu arkadaş bence bu evrelerden geçmiş bir insan;


suçu yok kesinlikle. canı sıkılmış işte. daha yeni uyanıp yüzünü yıkamıştır eminim. yatağı bile dağınıktır. odada daha dün gece bitirdiği bir paket sigaranın dumanı vardır kesif kesif. demlemiştir çayını, yakmıştır ilk sigarasını. oturmuştur pc başına. üç beş dakika gezinmiştir nette. sarışın bir hatun fotosu görmüştür biryerlerde, eşeğin aklına karpuz kabuğu gelmiştir. şeytana uymuştur. te Nevşehir'in ücra bir köşesinde google'a "sarışın pornocular" yazıp, kendini bizim blogda bulmuştur, saat 16'ya çeyrek var iken. yadırgamak yerine anlayabilmek lazım onu!



bak Nevşehirli, seni aklamak için 4 paragraf eskittim yukarıda. kıymetimi bil!
Ölüm
17 Mart 2009 Salı 01:36

size birşey söyleyeceğim ama aramızda kalacak; hepimiz ölücez! bu yeni keşfettiğim birşey değil aslında. biyoloji kitaplarında bile geçer, "canlılar doğar, yaşar, ölür" diye. ama Six Feet Under'a başkayıp, bir süre devam ettikten sonra bu olay beynimde daha büyük yer kaplamaya başladı. Talento'nun geçenlerde bana verdiği bir spoiler var dizi hakkında, ve her bölüm için geçerli bir spolier; "abi biri ölüyo". en olmadık zamanlarda, en olmadık yerlerde, en olmadık şekillerde ölebiliyor insan. ölümün şekli de çok önemli omaya başladı benim için. ucuz sebeplerden ölmek istemiyorum artık, ampul takarken falan. uzay mekiği kazasında ölmek isterdim misal. sonuç her şekilde aynı olsa da. sonuçta ölüm, hayat denen romanın son cümlesi. güzel bitmeli, etkili bitmeli.
yakınlarımızın ölümüne genelde üzülürüz hep. çok daha yakınlarımızın ölümü ise bizi bunalımlara sürükleyebiliyor, gayet doğal olarak. üzüldüğümüz konu; onu birdaha göremeyecek oluşumuz mu sizce? benim kendi hayatımda, ölüm haricinde de bu tarz vedalarım oldu. herkesin de olmuştur. çok çok sevdiğin bir insan ve küçük bir vedadan sonra birdaha görmemişsin. hatta unutmuşsun gün geçtikçe. ölümün bundan farklı olan tek tarafı bence vedalaştığın kişinin akıbeti. yaşamın boyunca yüzlerce insandan duyduğun, inançlara göre değişen farklı farklı tahminler. cennet, cehennem, reenkarnasyon, hiçlik gibi kavramlar. hani Cem Yılmaz der ya "bi broşür falan olsa" diye. son zamanlara kadar ben de hep aynı şeyi düşünürdüm. ama artık düşüncelerim değişti. bilmek değil, sadece inanmak istiyorum. inandığım şeyin olacağı fikri ile yaşamak istiyorum sadece. aslında yapılması gereken bence bu.
blogumuzda arada bir yorumlarını eksik etmeyen dostumuz Emre Karacaoğlu'nun bir dönem beraber takıldığımız bir forumda, şuanda hatırlayamayacağım bir konuda yazmış olduğu birkaç cümle içerisinde "bilmek" ve "inanmak" kelimeleri o günden beri aklımdan çıkmaz hiç. hatta beni bir dönem triplere sürüklemişti. hayat denen şeyde çok önemli yer teşkil eden iki kavram. birçoğumuz herşeyi bilmek isteriz. ta ki öğrenene dek. sonra o şeyin ne olduğunu bilmeden önce inandığımız hali ile kalmadığı için kendimize kızarız, üzülürüz. bu konu ile alakalı en rahat örneği "ilişki" kavramından verebilirim. bir kişinin sizi sevdiğine inanmak bu işi güzelleştiren, değerli kılan şeydir. ama olayı fazla çomaklarsak ve inanmaktan öte o kişinin sizi seviyor olduğunu bilirsek eğer, olayın heyecanı kaçar, sıkıcılaşır. ve bazen de garanticilik psikolojisi hakim olur olaya. yada tamtersi bir gerçeği öğrendiğimizi farzedelim. her nekadar gerçeği öğrenmiş olmak size doğru gelse de, o kişinin sizi sevmediği gerçeğini öğrenmiş olmak, bu işi çomakladığınız için kendi kendinize kızıp suçlamanıza da sebep olacaktır. ve hep daha evel inandığınız şekli özlersiniz böyle bir durumda. insanların inançları ile yaşamaları çok daha mantıklı bence. bu sebeple hayatın son cümlesi dediğim ölümün de bir gizemi olmalı. bu gizem, kaybettiğiniz kişinin de değerini azaltmaz, tamtersi arttırır. onu daha çok düşünmenizi, merak etmenizi, değer vermenizi sağlar. bu bence gayet güzel. "inanç" kelimesini de "din" kavramı ile karıştırmamak lazım. adı üzerinde zaten. inandığın şeydir inanç, her konu hakkında. ölüm de dini bir olay değildir.
sıra geldi kendi inancıma. ben bu hayatın; varolan bir ruhun, bir beden içinde, olması gereken zaman dilimi süresince, olması gerektiği yerde bulunması olarak görüyorum. ve her hayatın, bir sonraki hayat için referans olacağına inanıyorum. sıra sıra hayatlar yani. eveliyatını hatırlamadığımız, uzun bir varoluş. bazıları ise bir önceki hayatlarını hatırladıklarını iddaa ediyorlar bu devirde. onlar hakkında pek bir fikrim yok açıkçası. insanoğlu bu konularda yalancıdır genelde. 1937 doğumlu bir dede bile "Atatürk'ü gördüm" der kameralara.
"referans"tan bahsettim azevel. diyorum ki; bu hayattaki davranışlarımızın eksi ve artıları birbirinden çıkartılarak bir katsayı ile çarpılıp notumuzu alacağız. bu not bir sonraki hayatımızda bize güzel bir beden, çevre, yaşam olarak dönecek. zamanında Glenn Hoddle buna benzer bir inancı olduğuna dair bir açıklama yapmıştı. "engelliler bir önceki hayatlarının cezasını çekiyorlar" gibisinden birşeydi sanırım. adamı çarmıha germedikleri kalmıştı. benim de buna yakın bir inancım var bu konu ile alakalı. bir sokraki hayatımız, bu hayatın cenneti yada cehennemi bana göre.
klasik bir laf vardır, "yarın ölecekmişin gibi yaşa" gibisinden. ama bunu genelde kendin için birşeyler yapasın diye söylerler. bizim toplum ne yapar? gider evi çocuğunun üstüne yapar, çocuğuna para kalsın diye sigorta yaptırır fln. yada boş arazisine ev diker, kiraları çoluğa çocuğa garanti olsun diye. başkaları için yaşamaya bayılan bir toplumuz. hatta yeni kuşak gençleri de bu kalıba sokmaya çalışan ebeveynlerimiz var genelde. ama siz boşverin onları. "yapmazsam içimde kalır" dediğiniz herşeyi yapmaka bakın. alın bi motor, 300le gidin. yolda yürürken bir adamın ensesine tokadı vurun, kaçın. yazıyı okurken de fazla dalıp gitmeyin, dikkatli olun. bu yazıyı okurken ölmenizi istemem. bu bana yük olur!
Türk futbolunun en enteresan karakterleri yazı dizisi: 1 - Hami Mandirali
16 Mart 2009 Pazartesi 16:50

Eski Trabzonsporlu futbolcu. 220 tane golü vardır türkiye liglerinde. Bizim jenerasyon 90'ların ikinci yarısından itibaren türk futbolunu az çok takip ederek büyümüştür, o zamanın kral adamlarından biridir Hami Mandıralı. Tamamiyle kendine has bir futbol karakteridir. Gevura vurur gibi topa asılarak çektiği şutlar efsanedir. Taffarel'e karşı kullandığı bir penaltıda tatbiki saatte 250 km hızla abandığı top taffarel'in karnına çarpıp içeri girmiş, zavallı taffarel yerde cansız yatarken bulunmuştur. Süper gücü "abanmak" olan bir adamdı yani. Bir de 40 metre 50 metreden frikik atmaya kasardı, o özelliğine de hastaydım. Kaleye 50 metre mesafeden kullanılıyorsa frikik bir 10 metre de kendisi gerilir, koşar koşar allahlama vuruşunu yapardı. Dağ taş tribün ya da kale, amacı vurmaktı onun. ah hami ne güzel insandın sen.

Almanya'ya falan da oynamışlığı vardır. Gariptir, ben bu adamı hep 90'ların ünlü topçusu Litmanen'e benzetirdim o yıllarda. Litmanen Ajax'da falan oynuyor tabi, Hami Trabzonspor'da. Türk Litmanen'i gibi. ama yok yok, hami şahsına münasır bir topçudur.

Biraz safçana bir adamdır hami, efsane olmuş demeçler vermiştir, dumur ötesi olaylarda bulunmuştur. Hepsini buraya almamıza imkan yok, ama en beğendiğimizi ekşi sözlükten alıntı yaparak buraya alalım ve yazımızı bitirelim.


bu abimiz bir milli mac icin ucakla donerken yolda thy'nin skylife adli dergisindeki bulmacayla cebellesiyor, bunu goren gazetecilerden biri ucak indikten sonra gizlice hami'nin biraktigi dergiyi aliyor ve birbirinden matrak bulmaca incilerini gazetesinde yaziyor. birkac tanesi şöyleydi:

soru: bir bağlaç
hami'nin cevabi:ip

soru: 11 ayin sultani
hami'nin cevabi: turkanş (turkan şoray yazacak ama sigmadigi icin soyadini kisaltiyor muhterem)

Duman
15 Mart 2009 Pazar 04:33

duman'ı neden seviyoruz? süper müzikalite, denenmemiş deneyler ya da harika enstrüman soloları için mi? tabii ki hayır, kaan tangöze'nin detone vokali bile kulağımıza batmıyor, aksine duman'ı duman yapan en önemli öğe olarak görüyoruz bunu. besteler can evimizden vuruyor, sözlerin sade ve direkt olması herkesin orada kendinden birşeyler bulmasını sağlıyor. arada aracı yok, ne verirlerse direkt alıyoruz ve nedenini nasılını bile sorgulamıyoruz. çok az müzisyene nail olabilmiş bir özellik. gücünü buradan alıyor duman.

gelelim konumuza, duman'ın çift cdlik yeni albümü nete düştü. "çift albüm" bir cesaret işidir, yargılanacak şarkı fazlalığı çok iyi bir eser ortaya koymadıysanız olumsuz bir etki yaratır. işte duman her zamanki formülünü uygulayarak bu engele takılıyor son albümünde. ciddi ciddi çok kötü bir kaç şarkı var albümde, çok çok iyi duran birkaç şarkı da var, gerisi ise olsa da olur olmasa da standardında. ne dedik başta, zaten kimse duman'dan müthiş virtüözite falan beklemiyor, ama iyi şarkıların yanında kötü şarkılar göze batıyor, "ah keşke tek albüm çıksaymış" dedirtiyor. ha milyonlar dinleyecek mi, dinleyecek. biz de dinleyeceğiz, vay kaan ne söylüyor be diyeceğiz, içki alemlerinde arkadan açıp bağıra çağıra eşlik edeceğiz. yakındır albümün içinden birtakım şarkıların loop halinde bilimum içki ve sohbet ortamlarında dönmesi. ama dediğim gibi, çok kötü ve başarısız birkaç şarkı var ki peeh yani.

fakat başarıysa başarı; kaan tangöze yine baş köşede götürüyor tüm albümü. yine aynı şey olacak, yine kötü şarkıları falan bir süre sonra gözardı edeceğiz, içimize işleyecek şarkıların hepsi, artık bu da nasıl bir etkiyse. terimlerle falan açıklanmıyor. var mıdır acaba dünyada başka örneği?
Küçük ve anlık bir fantezi
14 Mart 2009 Cumartesi 22:12
gideceksin "50 Sarışın"a;



yanına da şöyle bir sepet alacaksın;


pazardan domat(!) seçer gibi seçeceksin. "gider"i olan 15 tanesini sepete atıp gideceksin...

geri kalanı da M.Ali Erbil'e girsin!
Kafa duman
13 Mart 2009 Cuma 20:50

azevel, maçın 38. dakikasında sahalarımızda daha önce görülmemiş bir olay yaşandı. Deniz ile ikili mücadeleye giren Nsungo'nun kafasından dumanlar çıkmaya başladı. hakem M. Kamil Abitoğlu ise bu olaya sadece seyirci kaldı. bu olay acar muhabir Okhy'nin screenshot'ından kaçamadı.

Federasyon Fenerbahçeli!
Weight of Words
13 Mart 2009 Cuma 19:24

"Örs bizim işimiz!"

ACME



http://battlethepinkrobots.blogspot.com/